Muhalefet'in en büyüğünün lideri, ömür adam.. Keşke siyasetçi olmasaydı da, bir tulûât tiyatrocusu olsaydı. Belki o zaman, yarım asır öncelerde vefat eden İsmail Dümbüllü'nün doldurulamayan yeri boş kalmamış olurdu.. Dümbüllü, hiç beklenmeyen ve en mantık dışı sözü bile, sanki mantıklı bir sözün içindeki bir çelişkiyi gösteriyormuş gibi ifade eder ve bizi gülmekten kırıp geçirirdi.
Bu muhalefet öncüsü siyasetçi de çok laflar dinledim, ama, bu seferki lafları, 'mısra-ı berceste' gibi oldu..
Bütün dünyanın başa çıkamadığı 'Corona Salgını' üzerine, 'Hükûmet'e yol gösterirken, 'Bütün dünya nasıl mücadele ediyorsa, siz de öyle edersiniz.. Bilim Kurulları'nı toplarsınız, o kadar basit..' derken bile bu kadar komik değildi..
Evet, böyle bir sığ muhalefet öncüsüne sahib olması, bu ülkenin büyük talihsizliklerinden bir diğeri olsa gerek.. Çünkü, tebessüm ettirmesi bile acı veriyor.
Düşünebiliyor musunuz, nice yıkımlara, idâmlara yol açmış olan 'askerî darbeler'den bir diğeri daha sahnelenirken, bu 'kahraman siyasetçi'miz, tankların arasından, bütün o darbecilerin üzerine, âdetâ, ölü toprağı serpmiş gibi, dimdik , kahramanca geçmiş ve bir yandaşının evine, oradan o askerî darbeyi tv. ekranından seyretmiş, kahvesini yudumlayarak..
Halbuki, birkaç sene önce, 'Bir darbe olursa, tankın üzerine ilk ben çıkar, karşı koyarım..' diye, nutuk çekmiş; 1991'de, Moskova'da Kızılordu Şefleri'nin kalkıştığı darbe teşebbüsüne karşı, tankların üzerine çıkarak halka önderlik eden ve kahramanlaşan Yeltsin gibi davranacağını çağrıştırmıştı..
Ama, haydi o olmadı..
Ama, 15 Temmuz 2016'daki kanlı askerî darbe sırasında, yüzbinler sokaklara dökülüp, 'Allah'u Ekber!' diye ve Ezân sesleri arasında, o darbe hıyanetine direnirken; bu 'kahraman muhalefet öncüsü', o zaman hiç bir şey yapamamıştı..
Ama, aradan 5 yıl geçmekteyken, bir tv. kanalında, ona, '15 Temmuz gecesi, tankların ve darbecilerin arasından geçip gitmesi'nin nasıl olduğu sorulmuş..
O 'darbe kırıcı' büyük kahraman siyasetçimiz, öylesine büyük bir laf etmiş ki, bu zamana kadar nice 'darbeci zorbalar' karşısında, böyle sihirli bir darbe kırıcı formülü uygulayamayıp, sadece iktidarlarını değil, canlarını da yitirmiş olan mağdurların talihsizliklerine yanmamak elde değil.. Çünkü, 'Ben tankların arasından geçip gittim.. O da geçip gitseydi, benim gibi..' demiş..
('O da geçip gitseydi ya..' dediği kişi ise, hem kendisini, hem de arkasından gelen milyonları, tanklara, helikopterlere, savaş uçaklarına, yüzlerce kurban vererek, geride binlerce yaralı bırakarak direnmeye çalışan, emsali bunca darbeler sırasında görülmemiş bir 'halk lideri' idi. Ve o halkını bulmuştu yanında, ve milyonlardan oluşan halk kitlesi de ilk olarak böylesine yürekli bir liderini..)
Yemin edebilirim, bir 'seçme-saçma lafları belirleme' yarışması yapılsaydı, bir hükûmet darbesi karşısında söylenebilecek laflar arasında hiçbir laf, bu büyük muhalefet öncüsünün bu sözüyle yarışamazdı.
Meğer büyük muhalefet siyasetçimiz, ne büyük kahramanlık yapmış da, tevâzûundan dolayı, bu zamana kadar söylememiş; ve, bizler de o kahramanca yürüyüşü değerlendirememişiz..
Ne Anibal sergilemiştir öyle bir kahramanlığı, ne Napolyon, ne de, Köşk'ünü basan fedaîlerinin eline düşmemek için, 'çarşaf' giyerek kaçtığı söylenen kendi lideri..
Sahi, hiç aklımıza gelmemişti? Amerika ve diğer bütün emperial güçler, bir askerî darbe sonundaki başarı haberini, 12 Eylûl 1980 Askerî Darbesi yapıldığında, 'Bizim çocuklar başardı..' dedikleri gibi almaya hazırlanmışken; bu darbeyle devrilmesi beklenen lider, nasıl olmuştu da bu büyük muhalefet lideri gibi tankların, zorbaların arasından geçip gidememişti..
Bu büyük muhalefet öncüsünün, o kahramanlığı sergilediği saatlerde, o tarihlerde Birleşmiş Milletler'de Amerikan Baştemcilcisi olan John Bolton isimli kişi, bir Amerika tv. kanalında, henüz, darbenin hangi merhalede olduğunu öğrenememişken; Türkiye saatiyle 23.30 civarında, 'Evet, Türkiye'de bir askerî hareket var.. Eğer askerler kazanırsa, laiklik güçlenir.. Erdoğan kazanırsa, o zaman da laik rejim zayıf düşer.. Ve Erdoğan devrilirse, onun için göz yaşı dökmem.. Çünkü, o Amerika'nın dostu değil'..' kabilinden laflarını sıralıyordu..
Evet, büyük muhalefet öncümüzün yaptığı kahramanlığı nasıl selâmlamalıyız, bilmiyorum?
12 Eylûl 80 Darbesi öncesinde, 40 yıl öncelerinin İstanbul'unda yaşayanlar hatırlarlar belki..
Fatih, Bayezid, Aksaray, Eminönü, Beşiktaş, Üsküdar, Kadıköy vs. gibi şehrin en merkezî yerlerinde, duvarlarda yarım metre büyüklüğünde harflerle, çok da düzenli olmayan bir şekilde bir yazı çıkardı, karşımıza.. O yazıda çok sâde bir mesaj vardı:
'-Hökümetin önünden geçtim..'
Bu yazıyı kim yazardı, kimse bilmiyordu.. Ve kimbilir 'Hökümet'i nasıl tasavvur ediyordu, ve önünden nasıl geçmişti ki, bu yazıyı her tarafa yazıyordu..
Çok garib bir ifadeydi bu.. Başka hiç bir şey de yoktu, baş tarafında ve sonunda..
Sadece o cümle , 'Hökümetin önünden geçtim..' yazısı vardı, ve insanları bir tuhaf tebessüme sevkederdi.
Bu yazıyı o zamanlar, 15 Temmuz 2016 gecesi bir darbe zorbalığı ve hıyaneti sırasında 'tankların arasından korkusuzca geçen' böyük muhalefet öncüsü de yazmış olamazdı..
Ama, bazı tipler, böyle hassas zamanlarda, toplumu tebessüm ettirmek gibi bir rolü üstleniyorlar demek ki..