İbn Haldun'u yeniden düşünmek...


Genç okuyucularımız pek çok okulun yaz tatiline girdiği şu günlerde, 'neyi ve kimi okuyalım?' diye soruyorlar. Onlara okuma aşığı bir düşünürü, hayat hikâyesiyle birlikte okumalarını salık veriyorum. Eser elbette önemlidir. Ama o eserin yazarı ve yazılış dönemi hakkında bilgi sahibi olursak, tahayyül ve tefekkür melekelerimiz daha da istekli çalışacağından biraz 'etraflı' bir okuma önerisinde bulunuyorum...

Bu yaz, İbn Haldun'un hayat hikâyesini ve eserlerini kendimize hedef olarak seçebiliriz... İbn Haldun, tarih felsefesinin kurucusu ve sosyolojinin öncülerindendi, 14.yy'da yaşamış bir düşünür olarak; hem bulunduğu asır için çığır açıcı, hem de bugünümüz için ilham kaynağı olacak eserleriyle tarihe geçti.

Siyasi çalkantılarla geçen 74 yıllık hayatının, 16 yıl kadar süren siyasî çalışmaları istisna edilirse; 51 yılının eğitim-öğretim ile bunun 18 yılının öğrenci olarak, 33 yılının ise araştırma, yazma ve ders verme gibi çalışmalarla geçtiği görülür. Onun yaşamı, her yaştan talebe için, bereketli bir yol haritası olacak mahiyettedir. Nitekim kendisi eğitim için 'cehd'dir yani bir tür cihatdır der.

İbn Haldun'a göre, her hayvana kendini koruması ve yaşamını sürdürebilmesi için özel bir yetenek veya organ verilirken insana da düşünme yeteneği ve ellerini kullanabilme becerisi verilmiştir. Bu sayede insan hem diğer canlılardan üstün bir konuma gelmiş, hem de fizikî, ruhi ve soyut değerler dünyası hakkında bilgi edinme ve kuşanma bilincine erişmiştir. İnsan, yeryüzündeki düşünebilen tek varlıktır.

Genetik olarak sahip olduklarımızdan çok, eğitim ve çevrenin gücüne vurgu yapan İbn Haldun, toplumsal bir varlık olan insan için eğitim ve eğitimcinin zorunlu bir ihtiyaç̧ olduğunu ileri sürer. 'Eğer bir kimsede kötülüklerin rengi iyice yerleşmiş, boyası koyulaşş ve ondaki iyi huylar bozulmuşsa, ona ne nesebinin ne de soy kütüğünün hoş ve asil olması fayda vermez, insanı ancak terbiye eğitim güzelleştirir. ' der.

Eğitim-öğretimin yaygınlaşması ve kalitesinin arttırılması ile ekonomik iyileşmenin arasında doğru orantılı bir ilişki olduğunu vurgular İbn Haldun. Toplumsal umran, ekonomik güçle kuvvetlenecektir, ekonomik gücü sağlayacak olanlar da iyi eğitim görmüş nesillerdir. Dolayısıyla onun düşüncesinde, medeniyet ve kalkınmanın eğitimle ilişkisi yadsınamaz boyuttadır... Bizim devlet olarak; gençlik, eğitim ve kalkınma konularına bakış açımız da temelinde bu ilhamla şekillenmelidir.

Ülkemizde daha çok Mukaddime'si ile tanınan İbn Haldun'un asıl büyük eseri, 'İber'dir. Yedi cilt olan İber üç bölümden meydana gelir, Birinci bölüm Mukaddime'yi, ikinci bölüm Arap, Suriye, İran, Yahudi, Kıptî, Yunan, Roma, Türk ve Frenk tarihlerini, üçüncü bölüm de Berber ve Kuzey Afrika kavimlerinin tarihlerini ve son yedinci cildin bir kısmı da kendinin ve ailesinin özgeçmişini kapsar.

İbni Haldun Mukadime'sinde şöyle der; "....dünü bugünü derinliğine incelemekle zekânın gözünü gaflet ve uyku dalgınlığından uyandırdım'... Uyanış! İşte bizim toplum olarak ihtiyacımız olan en önemli ihtiyaç... Bu uyanışın öncüsü kuşkusuz iyi eğitim görmüş okuyan ve düşünen, hayata karşı cesur gençlerimiz olacaktır.

Her okuyuş, bizi gaflet denizinden uyanılık sahiline çıkartır. İlk emri 'Oku' olan dinin mensupları olarak, eğitim, öğretmen ve talebe, bizler için, her daim azizdir, başımızın üzerinedir... Nitekim İbn Haldun'a göre de; Allah, bilginleri İslam milletinin koruyucu ve gözetleyicileri, izinden gidilecek yıldızlar ve gökyüzü alemleri olarak yaratmıştır.

Doğu/Batı geriliminde Batı'nın mütecaviz bakış açısı, Doğu'yu yaklaşık 3 asırdır ya geride kalmış ve atıl, ya da istismar edilen konumuna hapsetmiştir ne yazık ki... Bizim uyanış, silkiniş ve diriliş için yeni İbn Haldun'lara ihtiyacımız var!

Bugün, küresel adalet mimarisini yeniden kuracak nice değerli adımlar atılacaksa, ilim ve hikmet sahibi gençlerin okuma, tefekkür ve dönüştürme azmiyle gerçekleşecektir.