Ýçerideki muhalifler ruhî çöküntü; dýþ dünya ise, þaþkýnlýk içinde!

Seçimler adetâ 'hayatýmýzýn tamamý'ymýþ gibi meþgul etti hepimizi..

Evet, hem de dünya tarihinin emsalini pek görmediði þekilde geniþ bir coðrafyada, 15 milyon insaný direkt olarak, 90 milyonluk bir ülkeyi ise dolaylý olarak derinden sarsan, etkileyen; 60 binden fazla insaný yutan, on binlerce binayý yerle bir eden 6 Þubat 2023'deki korkunç depremin hemen ardýndan...

Kanûnen en son 18 Haziran'da yapýlmasý gereken Cumhurbaþkanlýðý ve M. Vekilliði seçimlerinin '14 Mayýs'ta seçim yapýlmasýna karar verilmesi', hele de son 3 aylýk zaman dilimi boyunca, bütün toplumu baþtanbaþa meþgul etti. Çünkü ortaya konulacak olan halk rey ve iradesi, ülkenin ve hepimizin geleceði için beþerî plânda en etkili bir husus olacaktý.

Ama bu arada dünyada ve özellikle de Müslüman coðrafyalarýnda olup biten ve son derece önemli geliþmelerin farkýna gerektiði þekilde varamadýk. Meselâ, sadece ülkemizi ve bölgemizi deðil, bütün dünyayý da derinden ilgilendiren Rusya- Ukrayna Savaþý ve benzeri konulardaki aktif tutumu bilinen Erdoðan'ýn, Sudan'da son bir aydýr kanlý þekilde devam etmekte olan iç-savaþ konusunda, içerdeki seçim çalýþmalarý dolayýsýyla telefon görüþmeleri yapmak ve taraflarý kardeþkaný dökmekten kaçýnmaya davet etmekle sýnýrlý kaldý.

Önemli geliþmelerden birisi de, bu yýlýn son aylarýnda seçimlere gitmesi gereken Pakistan'da, geçen sene Pakistan Meclisi'nde verilen bir 'güvensizlik oyu'yla düþürülen Baþbakan Ýmrân Khan'a önce siyaset yasaðý getirilmek istenmesine karþý dev gösteriler yapýlýrken; Kasým-2022 baþýnda bir suikasdden yaralý olarak kurtulan Ýmrân Khan'ýn, 2 hafta önce de tutuklanmasýna itiraz olarak baþlayan büyük karýþýklýklarda 10'dan fazla insan ölmesi ve 100'lerce kiþinin de yaralanmasý ve tutuklanmasý çok önemli geliþmelerdi. Ama geçen hafta Pakistan Yüksek Mahkemesi'nin Ýmran Khan'ýn tutuklanmasýnýn kanunsuz olduðuna hükmedip tahliye edilmesine karar vermesinden sonra.. Durum nisbeten sâkinleþtiyse de, tarafdarlarýnýn gösterileri halen de devam ediyor. Bu da, gelecek 6 ay içinde yapýlmasý gereken seçimlerin huzur içinde yapýlmasýný þimdiden tehdit ediyor.

Geçen haftanýn en önemli tarih noktalarýndan birisi de, bizdeki seçim gününe rastlayan bir baþka gün, 14 Mayýs 1948'in 75. Yýldönümü idi.

Çünkü Müslüman coðrafyasýnýn kalbi mesâbesindeki Ortadoðu'da, Filistin coðrafyasýnda pek ilgi alanýmýza girmeyen konu da, Ýkinci Dünya Savaþý'nýn galipleri olan emperial güç odaklarýnýn teþvik ve silahlandýrmasýyla Siyonist Yahudi terör örgütlerinin, Filistin topraklarýný gasb etmesi ve 1910'lu yýllarda Ýstanbul Hukuk Fakültesi'nde okumuþ olan David Ben Gurion'un 'Ýsrail Devleti'nin varlýðý'ný 14 Mayýs 1948 günü dünyaya ilân etmesinin 75. Yýldönümü de, bizdeki seçimler yüzünden ilgi alanýmýzýn dýþýnda sessizce geride kaldý.

Ve bu arada, Siyonist Ýsrail rejimin son iki hafta içinde mazlum Filistin halkýndan 10'larca insaný, sýrf 'Müslüman olmaktan baþka suçlarý olmayan' savunmasýz insanlarý, kadýn-çocuk demeden, bombardýmanlar altýnda katletmesinin ve Müslümanlarýn evlerini, mescid ve mekteplerini buldozerlerle yerle bir etmesinin acýsýný da yine bu seçim atmosferi içinde pek hissettiðimiz söylenemez.

Ve gelelim son aylarda, hele de Amerika, Avrupa ve NATO dünyasýnýn medya organlarý baþta olmak üzere, dünyanýn hemen hemen bütün ülkeleri ve medya organlarýnda da dikkatle ve heyecanla takib edilen Türkiye seçimlerine..

Evet, 14 Mayýs 1950'de 27 yýllýk bir diktatörlük dönemini kýsmen sona erdiren ve Demokrat Parti ve Adnan Menderes döneminin baþlangýç noktasýnýn 73. Yýldönümünde, 14 Mayýs 2023 tarihinde yapýlan seçimler içerde ve dýþarda büyük bir ilgi ve heyecanla takib olundu. Bu K. Kýlýçdaroðlu'nun yüzde 60'larla seçileceðine dair yoðun propagandalarýn dýþ dünyayý da o yönde beklenti içine sürüklemiþti. Ýçerde ise, -Baþbakanlýðýnýn 10'uncu yýlýnda ise, 27 Mayýs 1960 günü askerî bir darbe ile devrilip, idâm olunan merhûm Adnan Menderes'in âkýbeti- Erdoðan'a da Kýlýçdaroðlu Cebhesi'nde yer alanlardan bazýlarýnca hatýrlatýlýyordu ama 14 Mayýs Seçimleri iç ve dýþ dünyadaki bütün hesaplarý bozuyordu.

Çünkü Erdoðan'ýn Baþkanlýðý'nýn ikinci merhale seçime kalmasýna raðmen, Meclis ekseriyetini 322 sandalye olarak elde etmesi ve 2'nci merhale seçimlere de girerken, Kýlýçdaroðlu'ndan 2,5 milyonu aþan bir oy almýþ olmasýnýn avantajýna sahib olan Erdoðan, içerdeki muhalefet cephesini deriiin bir hayal kýrýklýðýna uðrattý..

Dýþ dünyadaki Erdoðan karþýtlarý da hüsrana uðradýlar.. -Ki, dýþ dünyanýn Erdoðan'a karþý olmalarý, hem onun Müslüman bir þahsiyet olmasý ve hem de ülkesini güçlendirmesi ve dünyadaki diðer Müslüman toplumlarýn ve ezilen diðer halklarýn umudu haline gelmesinden dolayý idi-.

Hâlbuki Kýlýçdaroðlu, tam da onlarýn diþlerine göre idi.. Hattâ onun içindir ki, açýkça, 'Kýlýçdaroðlu'nu destekliyoruz' demekle yetinmeyip, medya organlarýndan pek alýþkýn olduklarý ve sevdikleri emperial direktifleri yaðdýrýyorlardý. Bu noktada en hýzlýsý muhakkak ki, ünlü Ýngiliz haftalýk dergisi 'The Economist' idi ve 6-12 Mayýs tarihli sayýsýnýn kapaðýndan, 'ERDOGAN MUST GO! /ERDOGAN GÝTMELÝ..' diyecek kadar küstahlaþan yayýnlar yapýyorlardý. Ama seçim sonuçlarýný görünce yanýldýklarýný zýmnen itiraflar, dergilerinin internet sitesindeki o küstah emperial direktifleri kaldýrdýlar.

Fransa'nýn ünlü gazetesi Le Monde (Lö Mond) 'Erdoðan nasýl oldu da, bizim tahminlerimizi çürüttü?!' baþlýðýný atarken, Liberation (Liberasyon) da, 'Erdoðan'ýn fevkalâde baþarýsý..' baþlýðýný kullandý. 'Türkiye'yi kaos bekliyor' þeklindeki temenni ve tahminlerinin de gerçekleþmemesi onlarý daha bir üzmüþtür.

Hele de, hiç bir ciddî olumsuzluðun cereyan etmemesi ve üstelik de -Dünya'daki seçimlerde yüzde 60-65'leri aþmayan- halk katýlýmýnýn Türkiye seçimlerinde yüzde 89' gibi çok yüksek bir rakama dayanmasý ve sonunda da Erdoðan'ýn da 50 olan kazanma sýnýrýnýn altýnda, yüzde 49,5'la, yarým puan noksanla, 28 Mayýs'ta yapýlacak ikinci merhale seçime kalmasý karþýsýnda, yýllardýr otoriter -diktatör olarak niteledikleri bir Erdoðan'ý, üstelik oy vermek için halkýn arasýnda sýraya girmesini yansýtan haber filmlerini görünce þaþýrmaktan kendilerini alamadýlar.

Ayrýca önemli bir geliþme de, Türkiye'nin nereye gitmekte olduðuna dair, içerde ve dýþarda yapýlan bir sembolik davranýþýn mânâsý üzerinde yapýlan deðerlendirmeler de ilgi çekici..

Þöyle ki, 14 Mayýs seçimlerinin propaganda faaliyetlerinin kanunen sona erdiði 13 Mayýs akþamý saat 18.00'den sonra Kýlýçdaroðlu, çalýþma arkadaþlarýyla; resmî törenlerin bir 'laik-kutsal türbesi' haline getirilen Anýt-Kabr'e gidip çelenk býrakýrken; Erdoðan'ýn ise, 13 Mayýs Cumartesi akþamý Ayasofya Câmii'ne gidip, akþam namazýný orada on binlerle birlikte edâ, bu 1500 yýllýk büyük mâbedin Allah'u Ekber sadâlar ve gözyaþlarýyla mânen yýkanmasý, hem dýþ dünyada, hem de Müslüman toplumlarýn medya organlarýnda, Türkiye'deki hangi adayýn kazanmasý durumunda yöneliþin nereye doðru olacaðýna dair çok net bir iþaret olarak deðerlendirildi.

Bu arada deprem bölgesi konusunda, içerdeki fâsýk ve fâcir kiþilerin aylardýr verdikleri yalan haberlerle dünyayý yanýltmalarýnýn tersine, o bölgede Erdoðan'ýn yüzde 70'leri aþan bir destek görmesi de bir ayrý þaþýrtýcý durumdu, hele de yabancý medya organlarý için..

Bu durum üzerine mâlûm materyalist-laik çevrelerin, 'sosyal medya' kanallarýnda, deprem bölgelerindeki 15 milyona yakýn insana hitaben, 'Sizlere o kadar yardýmlar göndermiþtik.. Yüzünüze-gözünüze dursun ..' diyecek kadar insanlýktan nasibsiz yoðun bir alçaklýk sergilemeleri ve bir takým 'ebleh'lerin, halký cahillikle, anlayýþsýzlýkla suçlayan yorumlara baþvurmalarý, bu seçim sonuçlarýnýn en utanç verici tarafý oldu.