Bazen Türkiye’nin Suriye meselesiyle ilgilenmesinin çift boyutlu bir anlam taþýdýðý unutuluyor. ‘Suriye’de veya Ýdlib’te ne iþimiz var’ bu unutkanlýðýn veya eksik görüþün bir tezahürü olarak ortaya çýkýyor.
Buna göre sorun Suriye içinde yaþanan bir sorundur, kavga Suriyelilerin kavgasýdýr, askeri ve siyasi mücadele Suriye’nin geleceðini ilgilendiren bir konudur.
Bu yönüyle bakýldýðýnda Ýdlib üzerinden devam eden süreç ve inisiyatif mücadelesi Suriye’de kontrolü ele alma, hakimiyet kurma, siyasi çözüm öncesi elini güçlendirme meselesi gibi algýlanýyor.
Doðrudur, Esed rejimi nihai çözüm ve siyasi hâkimiyet açýsýndan muhalifleri sýnýra doðru iterek daha fazla alaný kontrol etmeye çalýþýyor. Hatta o kadar pervasýz bir strateji izliyor ki, adeta ‘insanlarý alýn toprak bize yeter’ havasýnda.
CHP baþta olmak üzere konuyu bu zaviyeden ele alanlar, ‘bize ne Suriye’nin siyasi þekilleniþinde’ gibi bir yaklaþým sergiliyorlar.
Oysa mesele o kadar basit deðil.
Türkiye’nin Suriye meselesiyle ilgilenmesinin diðer ve öncelikli boyutu kendi güvenliði ve çýkarlarýdýr.
Milyonlarca Suriyeli’nin göç ettiði ve göç baskýsýnýn devam ettiði bir ortamda Türkiye ‘bana ne Suriye’de olup bitenden’ diyemez.
Sadece muhaliflerin deðil çoluk-çocuk sivil insanlarýn katledildiði bir bölgede Türkiye gözlerini kapatýp katliamlara seyirci kalamaz.
Terör rejiminin ürettiði güvenlik riskleri ve tehditleri yanýnda, diðer terörist gruplarýn tacizlerine maruz kalan bir Türkiye ‘bu durum benim güvenliðimi etkilemiyor’ diyemez.
PKK’nýn uzantýsý PYD’ye terör devletçiði kurdurulmak istenen bir ortamda Türkiye, ‘PKK’nýn ne yaptýðý beni ilgilendirmez’ diye tepkisiz kalamaz.
Türkiye’nin yaptýðý Barýþ Pýnarý, Zeytin Dalý, Fýrat Kalkaný gibi harekâtlar doðrudan Türkiye’nin kendi güvenliðiyle ilgilidir. Mehmetçiðin buradaki mücadelesi, vatan mücadelesinin bir uzantýsýdýr.
Bu konu Türkiye’nin ulusal güvenliðiyle, sýnýr güvenliðiyle, iç huzuruyla ve milli çýkarlarýyla doðrudan alakalýdýr.
Suriye’den yaþanan göç dalgasý da, Suriye’de yaþanan katliamlar da Türkiye açýsýndan bigane kalýnamayacak sýkýntýlardýr.
Esed rejimiyle sýnýr komþusu olmak da artýk potansiyel bir tehdit ve tehlikedir.
Muhaliflerin sýnýr hattýnda kontrolü saðlamasý hem mülteci akýný açýsýndan hem de Türkiye’nin sýnýr güvenliði açýsýndan hayati derecede önemlidir.
Ýdlib meselesi bu açýdan sadece Suriye’nin geleceðinin þekillenmesi boyutuyla deðil, Türkiye’nin milli çýkar ve güvenliði boyutuyla da hassasiyetle takip edilmesi gereken bir meseledir.
Esed rejimi aþama aþama bir plan uyguluyor ve siyasi çözüm/diplomasi merhalesi için elini güçlendirmeye çalýþýyor. Masaya oturmadan sahada üstünlük saðlama veya masaya gerek kalmadan arazide meseleyi bir noktaya getirme stratejisi Türkiye açýsýndan ilgisiz kalýnamayacak komplikasyonlar üretiyor.
Bu yüzden Ýdlib konusunun sadece Suriye baðlamýnda veya muhalifler boyutuyla ele alýnmasý, meselenin Türkiye baðlamýný ýskalamak anlamýna gelir ki, bu durum ileride önümüze daha büyük sorunlar koyar.