“Ýhanet aðacý”nýn sadece kollarý budanýrsa gövdesi daha da güçlenir

 “FETÖ ÝLE MÜCADELE DOSYASI”

Bu dosya Dinlerarasý Diyalog söylemlerinin; Ýslamiyet’i yozlaþtýrmak suretiyle Hristiyanlýkla ayný seviyeye getirerek Hristiyanlýða geçiþi kolaylaþtýrmayý amaçlayan bir Vatikan Projesi olduðunu, bu hýyanet projesini Türkiye’de FETÖ’nün üstlendiðini, bu “en derin darbe”nin hesabý sorulmadýkça bu hýyanet þebekesinin yok edilemeyeceðini ihtiva etmektedir.

Bir haftalýk çalýþmadan özetlediðimiz metnin tamamýný okumanýzý tavsiye ederiz.

***

Fetullah Gülen, 20 Mart 1981 tarihinde Diyanet’e verdiði dilekçeyle, aradan geçen 40 yýla raðmen hâlâ týkýr týkýr çalýþan kalbine iftira atarak, “Dört yýldýr devam eden kalp rahatsýzlýðým þiddetlendi” gerekçesiyle istifa etmiþti.

O güne kadar muhtelif camilerde verdiði vaazlarýnda, Hristiyan Batý’ya, aðýr hakaretlere varan ifadelerle yüklenen Fetullah Gülen’in resmî görevinden ayrýldýktan sonra daha da sertleþmesi beklenirken tam tersi olmuþtu.

Bir “sessizlik” döneminden sonra yepyeni bir Fetullah Gülen ortaya çýkmýþtý. Adeta resetlenmiþ; yeni bir format yüklenmiþti. Artýk sarýðý-cübbeyi çýkarmýþ, Hristiyanlara karþý lisaný yumuþamýþ; tam “Batýlýlaþmýþ”tý...

Fetullah Gülen’in, girdiði yeni yolunun, kýsa bir süre sonra; Kasým Gülek vasýtasýyla CIA ile kesiþtiðini görüyoruz. Bu buluþma; Amerika’nýn “Yürü ya hoca…” dedirten destek ve himayesinin baþlamasý anlamýna geliyordu. (1)

“Fetullahçýlar” artýk yürümeyi býrakýn; “depar”a kalkmýþtý. Ýçeride medya baþta olmak üzere her sektörde boy göstermeye baþlayan örgüt, dünyada da; daha sonra “CIA ofisi” olarak anýlacak olan okullarý mantar gibi serpiyordu.

Kendilerini “cemaat, hizmet camiasý” gibi dinî mefhumlarla adlandýrýyor, bu sayede dindarlardan; yüksek miktarda “hizmet bedeli” topluyorlardý. Önceleri sýrnaþýk dilenciler gibi zorlayan yöntemler, ilerleyen yýllarda özellikle iþadamlarýndan; devletteki güçlerini kullanarak “þantajla gasp”a dönüþecekti.

Girdikleri sektörlerde ise kýsa sürede liderlik koltuðuna yapýþýyorlardý. Bu týrmanýþýn sýrrý, sektördeki baþarýlý kurumlarý aynen taklit etmek ve kumpaslarla onlarý devre dýþý býrakmaktý. Mesela, 1987 yýlýnda ele geçirdikleri Zaman gazetesinde, Türkiye’nin “abone” sistemini aynen taklit ettiler. Büro ve daðýtým elemaný gibi altyapýyý tamamladýktan sonra ise “Türkiye gazetesi Yahudilere satýldý” kampanyasý baþlattýlar. Peþinden de “5 Türkiye gazetesi abonesini, Zaman’a döndürene bir cumhuriyet altýný hediye” kampanyasý baþlattýlar. Bu sayýyý 20’ye çýkaraný ise “umre” ile ödüllendirdiler!

RAKÝPLERÝ “DEVLET” GÜCÜYLE EZDÝLER

Ýlerleyen yýllarda önlerini açmak için devleti kullandýlar.

Çünkü, siyasilerin desteðiyle süratle devlette örgütleniyorlardý. 17 Aralýk kalkýþmasýndan sonra baþlayan operasyon sebebiyle Baþbakan Erdoðan’a ateþ püsküren F.Gülen, “Özal bize kefil oldu, Süleyman bey 20 devlet baþkanýna mektup yazdý; referans oldu, bundan evvelki de (Gül) telefon etti; görüþtüðü liderlere söyledi, Ecevit; ceketini düðmeleyerek karþýlardý” derken bu yoðun desteði itiraf etmiþtir. (2)

Önce Diyanet’e sýzdýlar. Çünkü, örgütün “cemaat” ve “hizmet” görüntüsü altýnda ilerlemesi için Diyanet kritik bir görev üstlenecekti!

Diðer sektörlerdeki yol temizleme iþini ise “TSK” üstlenmiþti. 28 Þubat’ta Fetullahçýlarýn, bütün sektörlerdeki “muhafazakâr” rakiplerini, “irtica” ithamýyla imha etmiþ; bunlara ise “Yürüyün” demiþlerdi. TSK’dan kovduklarý dindar subay ve astsubaylarýn yerine de bu “cemaatçileri” koymuþlardý. “Füruat(!)” olan baþörtüsünü atan hanýmlarýný koluna takan Fetullahçýlar, ellerindeki viski kadehleriyle; salýna salýna en üst rütbelere yürümüþ ve 15 Temmuz’a hazýrlýk için hýyanet fidanlarý dikmiþlerdi.

ASIL “YOLCULUK” ROMA’YA

Fetullah Gülen’in Vatikan’a çýkan yolculuðunu daha iyi anlamak için tekrar 80’lere dönelim.

Batý’ya karþý “þahin” Fetullah Gülen’in “güvercin”leþerek, “hoþgörü”yü aðzýndan düþürmez olduðu dönem, Hristiyanlarýn baþlattýðý “Baþka dinlerle diyalog” süreciyle tam örtüþüyordu.

Þöyle ki…

Papalýðýn strateji zirvesi II. Konsil, 1962’den itibaren üç yýl devam eden müzakerelerde, “Müslümanlar arasýna sinsice sýzarak Hristiyanlýðý nasýl yayacaklarýný” enine boyuna görüþtü ve sonuçlar “Baþka Dinlerle Ýliþkiler Deklarasyonu” adýyla 28 Ekim 1965’te kabul edildi ve “Papa VI. Paul Vizyonu” olarak yürürlüðe girdi. (3)

Yeni Papanýn yeni vizyonu, Ýslam ülkelerindeki ‘uygun’ kiþilerle ‘iþbirliði’ yaparak, Müslümanlarý dinden uzaklaþtýrmak, böylece misyonerlerin iþini kolaylaþtýrmak”tý.

Bu projede, Cumhuriyet döneminde ilerleme kaydedilen ama bir türlü sonuçlanamayan “Anadolu’yu Hristiyanlaþtýrma” hedefine ulaþýlmasý bakýmýndan Türkiye çok önemliydi. Nitekim bu yeni vizyonun ilanýndan hemen sonra (25 Temmuz 1967) ilk defa bir “papa” Türkiye’ye gelmiþ, bu ziyaretin hikmetini de “Türk milletine duyduðu takdir hislerinin bir ifadesi” þeklinde dile getirmiþti!

Gerçi bu ziyarette, Papa VI. Paul’un, Ayasofya’da diz çöküp dua etmesi sebebiyle, laikliðimize zarar verdi diye ortalýk karýþmýþ, Demirel hükümetine soru önergesi verilmiþti.

VATÝKAN’DA DÝYALOG SEKRETERYASI

Diyalog yöntemini takip ve koordine etmek için Vatikan’da kurulan “Hristiyan Olmayanlar Sekreteryasý”nýn baþýna getirilen (1973) Pietro Rossano, Bulletin'deki yazýsýnda, “Diyalog, Ýncil'i yayma misyonumuzun çerçevesi içinde yer alýr” diyordu.

1978’de Vatikan nöbetini devralan Papa II. John Paul ise 1991 yýlýnda ilan ettiði Redemptoris Missio (Kurtarýcý Misyon) genelgesinde “Dinlerarasý Diyalog”u, “Bütün insanlarý kiliseye döndürme misyonumuz” þeklinde ifade etmiþ, 24 Aralýk 1999 yýlýnda yayýnladýðý “Milenyum Mesajý”nda da baþlamakta olan üçüncü “binyýl”daki hedeflerini, "Ýlk bin yýlda Avrupa Hýristiyanlaþtýrýldý. Ýkinci bin yýlda Amerika ve Afrika Hýristiyanlaþtýrýldý. Üçüncü bin yýlda ise Asya'yý Hýristiyanlaþtýralým" þeklinde ilan etmiþti. (4)

Uzatmaya gerek yok…

“Dinlerarasý Diyalog” Ýncil’in “Bütün dünyayý Hristiyanlaþtýrýn” emrine ulaþma arayýþlarý çerçevesinde, en çok zorlandýklarý Türkiye gibi ülkelerde uygulanmak üzere geliþtirilen bir “Vatikan Projesi”dir ve Türkiye’deki yüklenicisi ise Fetullah Gülen ve örgütüdür. Bu da bizim keþfimiz filan deðil; defalarca dile getirilmiþ, yargýda tescillenmiþ bir gerçektir.

Zaten Fetullah Gülen bunlarý, 9 Þubat 1998’deki Vatikan ziyareti sýrasýnda Papaya sunduðu mektupta, “Papa VI. Paul Cenaplarý tarafýndan baþlatýlan ve devam etmekte olan dinlerarasý diyalog için Papalýk Konseyi (PCID) misyonunun bir parçasý olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk ediþini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir þekilde hatta biraz cüretle, bu pek kýymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazi yardýmlarýmýzý sunmak için size geldik” þeklinde açýkça ifade ettiði misyon buydu.(5)

VATÝKAN PROJESÝ TÜRKÝYEDE NASIL YÜRÜDÜ?

Vatikan’daki görüntü, sýradan bir ziyaret deðildi. Bu görüþmeden 12 gün sonra Papa II. Paul’un atadýðý 20 kardinale ilaveten yüz yýldýr kullanýlmayan “in pecture” (kendi ülkesinde baþka dine mensup görünerek kimliðini gizleyen görevli) yöntemi ile atanan iki “özel” kardinalden biri Fetullah Gülen idi.(6)

Peki Fetullah Gülen Vatikan’ýn “Asya’yý Hristiyanlaþtýrma Misyonu”nun nasýl “parçasý” oldu?

Türkiye’deki adý “Dinlerarasý Diyalog” olan bu “Vatikan Projesi”nin sosyal altyapýsýný Abant Platformu oluþturmuþ, Diyanet de “vize” vermiþtir.

1994 yýlýnda kurulup uykuya yatýrýlmýþ olan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfý’nýn bu ziyaretten sonra birden bire hareketlendiðini görüyoruz. Vatikan’da detaylandýrýlan “Dinlerarasý Diyalog Projesi”nin PR’ý, bu vakfýn organize ettiði “Abant Platformlarý”na katýlan popüler isimler üzerinden yapýldý.

Tesadüfe(!) bakýn ki, Vatikan’daki kabulden hemen sonra düzenlenen ilk Abant Platformu’nun konusu “Ýslam’da Akýl-Vahiy Ýliþkisi” olarak seçilmiþti. Hemen fark edilmiyor olabilir ama bu, Vatikan Projesi’ne damardan destek için özel olarak seçilmiþ bir konudur. Nitekim “özel” seçilmiþ isimlerin, güdümlü komisyonlarda ortaya koyduðu, “Her mümin Kur’an’dan anladýðýna göre hayatýný dizayn etmeli” þeklindeki sinsi sapkýnlýk, “Sonuç Bildirisi” olarak ilan etmiþtir. Hedef, Müslüman sayýsý kadar farklý “Ýslam”ýn ortaya çýkmasý, yani Ýslamiyet’in de yozlaþtýrýlarak Hristiyanlýk ile eþdeðer hale gelmesiydi. Zira ayný bildiride, “Hiçbir fert, dinin anlaþýlmasý konusunda ilahî bir yetkiye sahip deðildir” diyerek, Ýslamiyet’i bize ulaþtýran Ehl-i Sünnet alimlerini ve “Sünnet, Ýcma-i Ümmet, Kýyas-ý Fukaha” gibi kaynaklarý hatta vahyin asýl muhatabý olan “Peygamber”i dahi yok saymaktadýrlar ki Vatikan’ýn, “Müslümanlarý önce Ýslam’ýn aslýndan uzaklaþtýr, sonra Hristiyanlýða yaklaþtýr” taktiði de bunun ta kendisidir.

Zaten Fetullah Gülen de 1. Abant Platformu’nun çerçevesini çizen “Vahye dayalý, hayatýn her alanýný kuþatan Ýslam’ý tehlikeli buluyorum” mesajýyla, adý “Ýslam” olan ama aynen “zamane Hristiyanlýðý” gibi; hiçbir yükümlülük getirmeyen bir “sözde Ýslam”ý hakim kýlma çabasýný ortaya koymuþtu.

Birkaç yýl sonra baþlatýlan “Türkçe Olimpiyatlarý”nda verilen “Bütün dinler buluþuyor, hepimiz kardeþiz” mesajýyla da çaktýrmadan; “Bütün müminler kardeþtir” düsturu deðiþtirilmeye çalýþýlmýþtýr.

FETÖ’NÜN EN BÜYÜK DARBESÝ ÝSLAMÝYET’E

Þimdi kýsaca Fetullah Gülen’in Vatikan’daki kabulünün ve üstlendiði “Dinlerarasý Diyalog” görevinin Ýslamiyet’teki anlamýna bakalým.

Baþtan belirtelim ki, farklý din mensuplarý ile iþbirliði yapmakta bir problem yoktur, zaten bunu en çok Türkiye istemektedir. Bizim amacýmýz, “diyalog” arkasýna gizlenmiþ olan sinsi Haçlý Seferine dikkat çekmektir.

Yani farklý inanca sahip “birey”ler arasýnda diyalog olabilir ama “din”ler arasýnda diyalog demek, týpký “Birleþik Kaplar Kuralý” gibi Ýslamiyet’in, “din” hüviyetini kaybetmiþ olan Hristiyanlýk ve Yahudilikle ayný çukura düþmesi demektir. Onun için de zaten dinlerarasý diyalog talebi hep karþý taraftan gelmiþtir. Aslýnda “diyalog” maskesi altýna gizlenen þey, Ýslamiyet’in feda edilmesidir. Dinlerarasý diyalog mimarlarýndan Ýskoç papaz Montgomery Watt, “Diyaloðun ilk þartý ‘Benim dinim doðrudur, diðerleri yanlýþtýr’ inancýndan vazgeçmektir” diyerek bunu açýkça ortaya koymuþtur. (7) Oysa Ýslamiyet’in buna cevabý nettir: “Allah indinde hak din ancak Ýslâm’dýr.” (Âl-i Ýmrân Suresi, 19. Ayet)

Zaten Hristiyanlar, “diyalog” kelimesini bile çarpýtmakta; istismar etmektedir. Bu nasýl bir “çarpýk diyalog”tur ki, biz bütün peygamberlere inanýyoruz ama onlar bizim peygamberimize inanmýyor, bu ihanet üzerinde diyalog istiyorlar.

Yani FETÖ’nün abandýðý, “Dinlerarasý Diyalog”, Ýslamiyet’in içini boþaltarak Müslümanlarý Hristiyanlaþtýrmaya yönelik bir Vatikan Projesidir. Aslýnda FETÖ’nün en “derin” darbesi de budur.

VATÝKAN PROJESÝ DESTEKLENÝR MÝ?

Kabul edilemez olan þey ise Diyanet ve birçok muhafazakarýn bu hain projeye destek vermesidir. “Dinlerarasý Diyalog Projesi”ne en güçlü referansý, dinimizi saldýrýlardan korumakla yükümlü olan Diyanet vermiþtir. Bu öyle bir “Ýngiliz” taktiðidir ki, Diyanet’e önceden yerleþtirilen Fetullahçýlar, Ýslamiyet’i yok etme projesi olan “Dinlerarasý Diyalog”u, Ýslamiyet’i temsil eden Diyanet üzerinden Müslümanlara servis etmiþlerdir.

Diyalog saldýrýlarýnýn en yoðun olduðu yýllarda Diyanet’i emanet ettiðimiz Mehmet Aydýn, Ýslamiyet’ten çok Hristiyanlýkla meþgul olan ve “Kur’an tarihseldir, yüzde 40’ý deðiþtirilmeli veya çýkarýlmalýdýr” diyen bir lejyonerdir. (8)

Bu kiþi, Diyanet’in “Din Þuralarý”ný da adeta Abant Toplantýlarý’nýn kopyasý haline getirmiþtir. “Vatikan Zirvesi”nden sonraki din þuralarýnýn ana konusu “Dinlerarasý Diyalog”dur. Özellikle, 23-27 Kasým 1998 tarihinde düzenlenen ilk “diyalog þurasý” olan II. Din Þurasý’nýn sonuç bildirisi, Hristiyanlýkla entegrasyon çabalarýnýn damga vurduðu “Dinlerarasý Diyalog Manifestosu” gibidir.

Mesela 28. maddede “Farklý din mensuplarý, kendi dinleri dýþýndaki dinleri taassup ve önyargýdan uzak olarak tanýmaya çalýþmalý ve bu yönde gayret sarf etmelidir” denmektedir ki, tam da papaz Watt’ýn, “Bütün dinler ayný seviyededir” önþartýnýn ifadesidir.

Burada sinsi bir oyun sergilenmektedir. Din özelliðini kaybetmiþ Hristiyanlýða mensup birinin, önyargýdan uzak olarak Ýslamiyet’i tanýma çabasý ile, tek sahih din olan Ýslamiyet’e mensup birinin “önyargýsýz” olarak Hristiyanlýkla meþgul olmasý ayný þey deðildir. Entrika da burada gizlidir. Diyalog askerleri, Ýslamiyet’in üstünlüðünü yok sayarak “eþit þartlardaki alternatifler”den bahsetmektir ki; sahih Ýslam asla orada yer almamaktadýr.

Bu sonuç bildirisinde vahim bir skandala daha imza atýlmýþtýr.

Týpký Vatikan’ýn, II. Konsil’de alýnan “Dinlerarasý Diyalog Kararý”nýn gerçekleþmesi için kurduðu ‘Hristiyan Olmayanlar Sekreteryasý’ gibi, Din Þurasý da (madde 37) “Diyanet bünyesinde ‘Dinlerarasý Diyalog Genel Sekreterliði’ kurulmalý” tavsiyesinde bulunmuþtur. (9)

KARÞI ÇIKANI AFOROZ ETTÝLER!

O günlerde “Ýslam’ýn hoþgörüsü” masalýna aldanmayarak, bu din katliamýna karþý çýkanlarý engellemeye çalýþýyor, susmayana fatura ödetiyorlardý. O dönemde yöneticilik yaptýðým Türkiye gazetesindeki bazý yazarlar bu konuyu sýk sýk dile getiriyordu. (Ki, merhum Mehmet Oruç; bu yazýlarýný 2003 yýlýnda “Diyalog Tuzaðý” adýyla bastýrdý.) Ýþte o günlerde Zaman gazetesi yöneticileri, “Nolur, yazarlarýnýz bu konuyu bu kadar sýk gündeme getirmesin” diye yalvarýyordu.

Yine Diyanet’in; Hazret-i Muhammed’i (Sallallahü Aleyhi Vesellem) anlatmak için baþlattýðý Kutlu Doðum Haftasý da o dönemde, “Peygamber”i unutturarak; Ýslamiyet’i, tahrif edilmiþ Hristiyanlýk ile ayný seviyeye düþürerek, Hristiyanlýða geçiþin kolaylaþtýrýlmasý” demek olan “Dinlerarasý Diyalog” yayýnlarýnýn, müftüler yardýmýyla daðýtýlmasý için kullanýlan bir platforma dönüþmüþtür.

Netice itibariyle Fetullah Gülen, Diyanet’in de bütün gücüyle sýrtladýðý bu Vatikan Projesi’ni, farklý organizasyon ve çevreleri de devreye sokarak kesintisiz sürdürmüþ ve maalesef; büyük bir çürümeyi gerçekleþtirmiþtir. Bugün “içi boþaltýlmýþ muhafazakârlýk”tan, “dindarlar arasýnda yayýlan deizm ve ateizm”den bahsedenler, bu yaþananlarýn; o yýllarda ekilen “Dinlerarasý Diyalog” tohumlarýnýn acý meyveleri olduðunu görmezden gelmektedir.

BU ÝHANETÝN MÝLADI YOK…

Hukuki mücadele için 17/25 Aralýk 2013 Yargý Darbesi “milad” kabul edilebilir. Ancak 17/25 ve 15 Temmuz, Haçlý-Siyonist Ýttifakýn emperyalist hedeflerine ulaþmasý ve özellikle de Türklerin Hristiyanlaþtýrýlmasý için gerekli bir “araç”tan ibarettir. Asýl büyük operasyon, FETÖ üzerinden Ýslam’a karþý yürütülen Haçlý Seferidir.

Vatikan iþçisi; Haçlý iþbirlikçisi FETÖ’nün, göz göre göre; on yýllarca Ýslamiyet’i kemirmesine ses çýkarýlmamýþ, hatta desteklenmiþtir. Ancak, devleti devirmeye yönelince “suç örgütü” olarak ilan edilmiþ ve FETÖ ile mücadele baþlatýlmýþtýr.

Tabii ki doðal olarak devlet bu mücadeleyi, “yargý” üzerinden ve “suç” olarak tanýmladýðý “darbe”ye teþebbüs edenler ve bu örgüte destek verenler üzerinden yürütmektedir. Bu bile, binbir engelleme ve kumpasa raðmen Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn kararlýlýðý ve tehditlere kulak asmayan cesur yargýçlar sayesinde yürümektedir. Ne var ki, yargý üzerinden yürüyen mücadelenin tamamlanmasý, FETÖ ile mücadelenin “baþarýyla” tamamlandýðý anlamýna gelmemektedir. Zira FETÖ’nün asýl ihanetini Ýslamiyet’e yönelik sinsi operasyonlarý oluþturmaktadýr. Bu sapýklýklarý açýk olarak ifþa edilip çürütülmedikçe FETÖ’nün; asýl gücünü oluþturan taban desteði sona ermeyecektir. Nitekim, o dinî sabýkalarý etkin olarak ilan edilmediði için FETÖ’nün hýyaneti tam izah edilememiþ, bundan istifade eden örgüt ise darbecilere verilen cezalardan bile “maðduriyet” oluþturma çabasýna girmiþtir.

SAPIK ZÝHNÝYET ÝLE DE MÜCADELE ÞARTTIR

Meselenin bu tarafý yargýnýn deðil Diyanet’in görevidir. Bu; Diyanet’in hem görevi hem de, geçmiþte verilen yoðun destekten dolayý borcudur.

26 Temmuz 2017 günü Diyanet Ýþleri Baþkaný Mehmet Görmez’in “Gecikmiþ bir vazife” itirafýyla açýkladýðý "FETÖ Raporu", bilinenlerin tekrarý olsa da, netice itibariyle, FETÖ’nün; Vatikan hedefleri için Ýslamiyet’i istismar eden bir örgüt olduðunun Diyanet tarafýndan tescilidir. Bu ikrar ise FETÖ ile daha etkin mücadele yükümlülüðü getirmiþtir. Oysa bir þey deðiþmemiþ, “rapor” yayýnlamýþ olmanýn rahatlýðýyla ayný minval üzere devam edilmiþtir. (10)

Rehavete bakýn ki, 15 Temmuz darbe giriþimi olmuþ, Diyanet, FETÖ ile mücadele için olaðanüstü din þurasý düzenlemiþti ama 1998’deki II. Din Þurasý’nda açýklanan “Dinler arasýndaki diyaloðun, daha geniþ tabanlara yayýlmasý konusunda çalýþmalar yapýlmalý" ve “Diyanet bünyesinde ‘Dinlerarasý Diyalog Genel Sekreterliði’ kurulmalý” tavsiyelerinin de yer aldýðý sonuç bildirisi Diyanet'in resmi sitesinde hâlâ duruyordu.

Bu FETÖ damgalarý ancak, Cumhuriyet gazetesinin 7 Eylül 2018 tarihli haberinden sonra kaldýrýldý. Tabii ki sabýkalý içerik sadece II. Din Þurasý Sonuç Bildirisi’nden ibaret deðildi. Nitekim, Diyanet’in resmî sitesinde “Din Þuralarý” baþlýðýný týkladýðýnýzda, 1993 yýlýnda düzenlenen I. Din Þurasý’ndan 8 Aralýk 2014 tarihinde düzenlenen V. Din Þurasý’na atladýðýný görürsünüz…

BU MÜCADELE YAPILMAZSA ÝHANET TAZELENÝR

Yargý mücadelesi, fikrî mücadele ile desteklenmelidir. Bu da Diyanet’in ve “din” derdi olan Müslümanlarýn iþidir. Bu konuda, ülke yönetiminden beklenebilecek tek katký; iradedir. Bu da en üst seviyede gösterilmektedir.

Nitekim, Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn talimatý üzerine 3 Aðustos 2016 tarihinde Ankara’da toplanan “Olaðanüstü Din Þûrasý”nýn tek gündemi, FETÖ ile fikrî mücadelenin güçlendirilmesiydi. Erdoðan ertesi gün, ekonomik bir toplantýda olmasýna raðmen, Din Þurasý’nda yaptýðý açýlýþ konuþmasýný kastederek, “Dün söylemeyi unuttum, bugün buradan söylemem lazým. Diyanet Ýþleri Baþkanýmýza, ‘Pensilvanya’daki þarlatanýn sözde eserlerini Din Ýþleri Yüksek Kurulumuz; A’dan Z’ye incelesin; inceletsin. Dinimizle baðdaþmayan birçok ifade var. Bunlarý toplayýn ve ‘FETO’nun Günah Galerisi’ diye bir kitap yayýnlayýn. Burada bütün gerçekler ortaya serilsin’ dedim" ifadesiyle bu iradenin altýný çizmiþtir. (11)

Elbette bu yönde bazý adýmlar atýlmýþtýr. Ancak ortadaki problem, çok daha yaygýn ve istikrarlý bir mücadele gerektirmektedir. Vaaz ve hutbelerde bunlarýn Ýslamiyet’i nasýl bozmaya çalýþtýklarý; Ehl-i Sünnet kriterleri çerçevesinde sürekli olarak halka anlatýlmalýdýr. Oysa nedense; imam ve hatipler bu konuda konuþmaktan hâlâ çekinmektedir.

Unutulmamalýdýr ki halen yapýlmakta olan mücadele, sadece “FETÖ ihanet aðacý”nýn; çok uzayan dallarýný budamaktan ibarettir. “Asýl gövde” olan din istismarcýlýðý ifþa edilmediði sürece bu ihanet tazelenerek devam edecektir.

DÝPNOTLAR

1- FETÖ/PDY Çatý Ýddianamesi

2- https://www.youtube.com/watch?v=JUjgPo2eUNY

3- TDV Ýslam Ansiklopedisi, Ýstanbul-2012, c. 42, s. 568-569

4- Dinlerarasý Diyalog Tuzaðý ve Dinde Reform, Mehmet Oruç, Ýstanbul-2003

5- Fetullah Gülen’in Papa’ya mektubu, Zaman gazetesi 10 Þubat 1998

6- Ýzmir Cumhuriyet Baþsavcýlýðý Ýddianamesi

7- M. Watt, Modern Dünyada Ýslam Vahyi, 1982; Mustafa Aþýk, Fetullah Gülen Aynasý, s: 30

8- http://ahmetsimsirgil.com/asrin-ihanetinin-analizi/

9- (II. Din Þûrasý Nihai Kararlarý, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý Yayýnlarý, Ankara 2003, s. 780)

10-DÝB, Din Ýþleri Yüksek Kurulu “Kendi Dilinden FETÖ- Örgütlü Bir Din Ýstismarý Raporu”

11- https://www.trthaber.com/haber/gundem/bunlar-allahi-istismar-ederek-milleti-aldattilar-264388.html