Bugünlerde merhum Mehmet Akif'e ait "Tarih tekerrürden ibarettir diyorlar/Ýbret alýnsaydý tekerrür eder miydi hiç" dizelerini haklý çýkaracak olaylar yaþýyoruz.
Milletimiz, yakýn tarihte içine çekildiði tuzaða bugün yine "ýrkçýlýk" üzerinden çekilmeye çalýþýlýyor.
Koskoca Osmanlý'nýn yýkýlmasýyla sonuçlanan süreç gözden geçirildiðinde bu yýkýmda milliyetçilik akýmýnýn baþrol oynadýðýný görürüz. Osmanlý'nýn içinde Jön Türkler aracýlýðýyla sahnelenen oyun Balkanlar ve Orta Doðu'da da diðer milletler üzerinden sergilendi. Ve ne yazýktýr ki Türkçülüðe Türk olmayanlar, Arapçýlýða da Arap olmayanlar öncülük etti.
Ýnsanoðlu, tarihi boyunca büyük medeniyetler inþa ettiði gibi yüz karasý cahiliye dönemlerine de imza atmýþtýr. Cahiliyeden kastýmýz okuma-yazma cahilliði deðil, zihinsel arýzalardan doðan bir 'cahiliye' dönemidir.
Bunun en çarpýcý örneði þeytanýn sergilediði cahiliyedir. Meleklerle birlikte yaþýyor olan þeytanýn cahilliði, Allah'ýn rahmetinden kovulmasýyla sonuçlanmýþtýr. Adem'e "Ben ateþten yaratýldým, o ise topraktan. Ben ondan üstünüm." diyerek Allah'ýn secde emrini, kendi kökeninin daha üstün olduðu iddiasýyla yerine getirmeyen þeytan, 'ýrkçýlýk' olarak niteleyebileceðimiz cahiliye amelinin ilk kahramanýdýr.
Hz. Nuh'a inanmayarak, kurmuþ olduklarý medeniyetin sular altýnda kalmasýna sebep olan ve tarih sahnesinden silinen bir baþka cahiliye topluluðunun da ileri sürdüðü gerekçe þeytanýnkiyle aynýdýr: "Biz ondan daha soyluyuz."
Mekke müþriklerinin sergilediði meþhur 'cahiliye' ise bir devre adýný veren "cahiliye dönemi". Peygamber'e (s.a.v.) inanmayan Mekke müþriklerinin ileri sürdükleri bahaneler de yine aynýdýr: "Biz ondan daha soylu, üstün ve asiliz."
Ýnsanoðlu ne zaman cahiliye örnekleri sergilese büyük yýkýmlarla sonuçlanan süreçler yaþanmýþtýr.
Kendinden olaný kollama, onlarý diðer insanlardan üstün ya da farklý görme hastalýðýndan mülhem ýrkçýlýk/kavmiyetçilik, bir zaman sonra özel ve ayrýcalýklý görme illetine dönüþerek toplum tarafýndan diðerlerini hakir görme akýmýný baþlatmýþtýr.
Kavmiyet, kabile, millet üstünlüðü illetine tekabül eden ýrkçýlýk insanýn yaratýlýþý kadar eskidir.
Kur'an'da birçok peygamber kýssasýnda da okuduðumuz þekliyle ýrkî üstünlük iddiasý, çaðlar boyu sorun olarak var olmuþtur. Niteliði deðiþmiþ olsa da tarihin seyrine dahi etki etmiþ, son asýrlarda ise küresel ve bölgesel savaþlarýn çýkmasýnda önemli rol oynamýþtýr.
Bugünlerde büyük bir esefle ve üzüntüyle müþahede etmekteyiz ki cahiliye dönemlerine benzer bir dönem yaþamaktayýz. Ýzlediðimiz programlarda, okuduðumuz yazýlarda, sosyal medyada ýrkçýlýða dayalý bir cahiliyenin emareleri görülmekte.
Milliyetçiliðin çok ötesinde 'ýrkçýlýk' olarak nitelenebilecek bir söylem toplumumuza hâkim olmaya baþladý. Maksadýný bir hayli aþan ifadeler dört bir tarafýmýzý sarmaya baþladý.
Maþa olarak kullanýldýklarýnýn farkýnda olmayan bir kesim, ýrkçýlýðý; solcu ya da laik olarak iktidara karþý olmanýn bir gerekliliði gibi görme yanýlgýsýna düþmüþ durumda.
"Sessiz Ýstila" kýsa filmiyle baþlatýlan ve ülkemizde bulunan baþta Suriyeliler olmak üzere diðer etnik kökenli insanlara yaþam hakký tanýmayan ýrkçýlýk dalgasý büyütülmeye çalýþýlýyor!
Öðretmenliðin kutsallýðýna halel getiren birkaç öðretmenimsinin Kürtçe ve Türkçe yazýlý tabela önünde el hareketi yaparak poz vermesi de ýrkçýlýk illetinin tezahürüdür. "Öðretmen" sýfatý altýnda belli bir eðitim düzeyine sahip insanlarýn bu davranýþlarý, oldukça düþündürücü ve ürkütücü.
Bu ýrkçý davranýþlara karþý Cumhurbaþkaný Erdoðan'ýn "...Muhacirlik ve Ensar olma kabiliyetinin ne olduðunu en iyi bilen bir kültürün mensuplarýyýz. ...Biz sevgili Peygamberimizin muhacirliðini de biliriz, Ensar olduðu dönemi de biliriz. Biz bu yolda ayný anlayýþla devam ediyoruz." açýklamasý ise her þeyden önce insanlýðý temsil eder.
Evet vatan sevdasý ve millet sevdasý tabii ki olacak ve sancaktarlýðýný da gururla yapacaðýz. Lakin cahiliye dönemi adetleri gibi 'dinin önüne geçmiþ' kafatasçý bir milliyetçilik tarihteki 'son' ile bizi karþý karþýya býrakabilir!
Toplum liderleri, kanaat önderleri, siyasi liderler, hocalar ve âlimler, Diyanet yetkilileri bu büyük tehlike karþýsýnda bir an önce gereken uyarýlarý yapmalýdýrlar.
"Va esefa" deyip dizlerimizi döveceðimiz bir dönemin yaklaþtýðýný görmemek için kör olmak gerekiyor.