İranlı elçinin cesareti, Karamollaoğlu'nun cevabı ve herkesin tek hedefi Erdoğan!

Çok ilginç dönemdeyiz.

Aslında kırılma noktası olduğunu buradan daha net anlıyoruz.

Ülke içinde aynı siyasi görüşü paylaşmayan, hatta siyaseten birbirinin tersi güçlerin, Erdoğan karşıtı birliktelikleri, çokça sorular doğurdu.

CHP gibi köklü bir partinin, PKK/HDP/YSP ile anlaşabilmesi, İyi parti gibi milliyetçi duygularla yola çıkan bir siyasi görüşün de bu oluşuma sessiz kalması gibi, enteresan siyasi gidişlere cevapların olmaması konusu mesela...

Ama diğer taraftan aynı zıt uçlarda duran dış güçlerin de, aynı hedefte birleşmesi de, Erdoğan karşıtlığında ABD ile İran'ın aynı tercihe odaklanması gibi sert bir virajdan geçiyoruz.

İran'ın Ankara büyükelçisinin, Millet ittifakı temsilcisi Saadet Partisi Genel Başkanı ile iftar görüşmesi ve oradan yükselen talep; ilgimi bu açıdan çekti.

Saadet Partisi Başkanı Karamollaoğlu'nun cevabını bilmiyoruz. Ama İranlı elçinin hadsiz cesareti, medyaya yansıdı.

Bu yansımadan anlıyoruz ki, İran tarafı da 14 Mayıs seçimlerine odaklı.

PKK, FETÖ ve küresel tüm odaklar gibi...

İlginç değil mi? ABD Başkanı Biden ve İranlı elçi, aynı noktada birleşmiş.

Yani birbirine düşman iki ülkenin, Suriye konusunda Erdoğan'ın tutumuna bakışları aynı.

ABD'nin derdi, sadece Suriye değildir.

Ama bakıldığında İran ve Batı ittifakı tıpkı Erdoğan karşıtı muhalif ittifak gibi; tüm farklı görüşlerin aynı hedefte birleşmesi tarihi kırılma noktasından geçtiğimizin ispatıdır.

Erdoğan, tüm birbirine düşman güçleri, dostça (!) aynı hedef etrafında birleştiren, esas siyasi aktör olarak meydanda.

İran, Suriye'de Türkiye'nin önünü kesmek isteyen yegâne taraf değil ama en acımasız taraflardan biridir.

İran, Karabağ meselesinde Ermenistan'ı destekledi ve halen de desteklemeye devam ediyor.

İran, Zengezur koridorunun açılmasına karşıdır. Çünkü bu koridoru Türkiye ve Azerbaycan'ın karadan birbirine bağlanmasını sağlıyor.

İlgimi çeken başka bir husus, İran'ın hayâsızca isteğine Türkiye'nin siyasi parti Başkanı Temel Karamollaoğlu, neden sessiz kalmış?

Acaba sessiz mi kalmış, yoksa evet mi demiş?

Bu büyükelçi böyle bir istekle, Karamollaoğlu'na hangi cesaretle fikir beyan edebilmiş.

Temel bey, bu İran büyükelçisine "Haddini bil" demeyerek, kendisini kamuoyuna nasıl izah edecek?