Toplumları toplum, insanı da insan yapan değerler vardır. Bunların mevcut olmaması halinde "eşrefi mahlukat" olan insan "esfeli safilin" olmaya başlamış demektir. Rabbim bizi bu durumlara düşmekten muhafaza buyursun.
Biz her ne kadar "esfeli safilin"e düşmekten korksak da insanlıktan nasibini alamamış bazı nadanlar maalesef gözyaşlarımızı ceyhun ettiğimiz sahneler yaşatıyorlar. Irkçılığa dayalı bir cahiliyeyle sözde üstünlük taslıyorlar!
Merhametten zerre nasibini alamamış bu insanımsıların yaptıkları korkarız ki topluma da zarar verir hale gelecek.
Gaziantep'te, yaşlı mülteci bir kadına yönelik gerçekleştirilen tekmeli saldırıya ait manzarayı gördüğümde içim adeta kan ağladı. İnanamadım!
Bir insanın bu kadar acımasız olabileceğine inanamadım. Gözyaşlarım akarken insanlığımdan utandım!
Aslında bu tekme yaşlı mülteci bir kadına değil bize atıldı. Bu tekme her şeyden önce benim suratıma daha sonra da toplumun suratına atıldı. Bizim canımız yaşlı teyzenin canından daha fazla yandı.
Yaralanan yaşlı bir insan değildi, bizim insanlığımızdı!
Tekme atılan bir kişi değildi, 85 milyonluk bir toplumdu!
Acıyan yaşlı bir kadının yüzü değil, bizim vicdanlarımızdı!
Yaralanan yaşlı bir kadının yüzü değil, bizim merhamet duygumuzdu!
Ağlayan bir kadın değildi, insanlıktı!
Bir özür borçluyuz!
Yaşlı kadından, kendimizden, insanlığımızdan ve elbette ki yaratıcımızdan!
Affet bizi teyzem!
Sen bize iltica ettin, yardım istedin, güçsüzüm, zayıfım dedin ama biz seni koruyamadık. Senin güçsüzlüğünü kendi hoyratlığımıza gerekçe yaptık.
Yardım için uzanan eline, gözyaşıyla ıslanan yüzüne elimizi değil ayağımızı uzattık! Affet bizi!
Affet bizi vicdanım!
Yaşlı bir teyze insanlık dışı bir muameleye uğrarken seni devreye sokup mazlumu koruyamadık. Zalime dur diyemedik.
Affet bizi insanlık!
Sen ki yeryüzüne halife olarak gönderilmiştin ama biz seni eşrefi mahlukat olarak yüceltemedik, esfel-i safilin olarak alçalttıkça alçalttık. Melekleri bile gıpta ettirecek bir seviyeye çıkarabilecekken şeytanın bile güldüğü bir derekeye indirdik.
Affet bizi Rabbim!
Senin "Rahim" isminin yeryüzündeki tecellisi olamadık. Senin merhametinin bir zerresini bile inşa edemedik yeryüzünde. Sadece yaşlı bir kadının yüzüne tekme olarak değil, dünyanın bütün masumlarının yüzünde tekme olduk. Zalimin zulmüne ses çıkarmadık. Zulme dur diyemedik. Affet bizi!
Millet olarak nereye doğru gittiğimizin muhasebesini yapmanın vakti geldi de geçiyor bile. Mazlumun ahı Arş-ı Ala'yı ihtizaza getirmeden önce bir silkinmeye ihtiyacımız var. Yoksa kaderin tekmesi, o talihsiz tekmeyi atanın yüzünde değil millet ve toplum olarak bizim yüzümüzde patlayacak.
Neredesin ey merhamet!
Ne zaman terk ettin bizi!
Biz ne ara bu kadar acımasız ve zalim olduk!
Duvarlarının merhametle sağlamlaşması gereken yuvalarımızda, enkaz haline dönüşmüş yığıntıların arasında can veriyor merhametimiz.
Yaşlıların, çocukların üzerine ne zaman bu kadar acımasızca yüklenir olduk!
"Merhamet etmeyene, merhamet edilmez." uyarısının ne olduğunu bile anlayamaz olduk.
İpek kılıflarla muhafaza ettik bize sundukları çağın en şaşaalı trendini. Nefreti, öfkeyi ve zulmü. Bir başkasına sirayet ediyor ipek kılıflarımızda muhafaza ettiklerimiz. Yapılanı görüyoruz, duyuyoruz ama hissedemiyor müdahale edemiyoruz.
Yaşadığımız baharı fark edemedik, muhabbet ve merhametle kıymet veremedik, geldi geçiyor bahar; yitik duygularımız hala devreye girmiyor!
Şimdi kaybettiğimiz merhameti tekrar bulmanın zamanıdır.
Yetimlerin, öksüzlerin, yaşlıların gözyaşlarını silme zamanıdır.
Mazlumun yanında, zalimin karşısında olmanın zamanıdır.
Kaybettiğimiz merhameti, yitirdiğimiz insanlığı bulmanın vaktidir!
"Merhamet" iman edenlerin en güzel özelliğidir. Bizler asla katı kalpli, ırkçı, acımasız ve zalim insanlar güruhunda yer alamayız.
Şefkat ve merhamet duygularımızı bütün insanlığa ve topluma sabırla işlemeliyiz.