''Iskarta hayatlar''...

Vazgeçilmiþ, deðersiz bulunmuþ, fazlalýk olarak görülüp sistem dýþýna itilmiþ þeyler hakkýnda, eskimiþ veya iþe yaramaz eþyalar için söyleriz bunu: 'Iskartaya çýktý', deriz. Ama ya söz konusu olan insan hayatý ise, hayat ýskartaya nasýl çýkar?

Halime Kökçe'den ödünç aldým bu deyimi; ABD'nin Pensilvanya eyaletine baðlý Philadelphia þehrinde, uyuþturucu baðýmlýsý kiþilerin sokak ve caddelerde, birer zombi gibi yürümekte zorlanan veya titreyerek kriz geçiren ya da yerlere serilmiþ halleri o kadar ürkütücüydü ki... Bir korku filmini andýran bu görüntüler, Amerikan rüyasý cilalarýnýn altýndaki derin yaralarý, apaçýk ediyordu. Uyuþturucu baðýmlýsý olmuþ kiþiler yerlerde yatýp yuvarlanýrken, yanlarýndan onlarý hiç de umursamadan geçip giden son model otomobiller, renkli maðazalarýn camlarý önünde sönmüþ, sokaklarda sürünen içler acýsý hayatlar...

Doðrusunu isterseniz dünyaya jandarmalýk yapan, havadan sudan sebeplerle ülkeleri iþgal eden, nükleer bombalarý birer ölümcül tehdit gibi tüm insanlýðýn üzerinde sallandýran, dünyanýn en zengin ekonomisinin böylesine dökülen bir yüzünü görmek çok sarsýcýydý... Ve ýskartaya çýkartýlmýþ uyuþturucu ve fuhuþ bataðýnda mahvolan bu insanlarýn birincil derecede yoksunluðunu duyduklarý þey, kuþkusuz, insanlýktý...

Halime Kökçe; ''Iskarta hayatlar, Batý'nýn kustuðu hayatlar bunlar. Maalesef, bireyselleþme arttýkça, aileyi koruyan hassasiyetler cinsiyetçilikle yaftalandýkça, her toplumun akýbeti bu...' diye yazmýþtý. Gerçekten de uyuþturucu sorununu konuþurken, hemen ilk sýrada konuþtuðumuz diðer önemli mevzu ailedir. Uyuþturucuyla gerek bireysel gerekse toplumsal mücadelede aileler, hücredeki çekirdek iþlevini görüyor, iþte o çekirdeðin kýrýlmamasý lazým...

Ülkemizde 'aile'' hakkýnda üstü örtük çok ciddi bir tartýþma var. Aile toplumumuzda her ne kadar halen en deðerli yuva, yetiþtiðimiz ve bizleri çocukluðumuzda koruyup kollayan, gençliðimizde destekleyen bir varolma çatýsý olarak görülse de... Aileye þiddet ve kötülük mahalli olarak bakan, küçümsenmeyecek derecede etkin bir kesim var. 'Anne', 'baba', 'oðlum', 'kýzým' gibi ifadeleri bile cinsiyetçi olmakla suçlayacak kadar iþi uç noktalara sürükleyenler var... Aile kavramýný cinsiyetçilikle suçlayanlarýn, perde gerisinde, cinsiyetsizliðin propagandasýný yaptýklarý da bir baþka gerçek...

ABD Ulaþtýrma Bakaný Pete Buttingieg, ABD Senatosunda, ilk eþcinsel bakan olarak adýný duyurmuþtu. Ayný evi paylaþtýklarý ve kendisi gibi erkek olan partneri ile birlikte ikiz bebek evlat edindiklerini tüm dünyaya ilan ettiler. Eþcinselliðin legalleþerek moda haline getirilmesi konusunda önemli bir merhale olarak görülebilecek bu olayda ikinci sorun, evlat edinilen çocuklarla ilgili. Bu çocuklarý, kendi hayat koþullarýnda ve onlara rol model olarak, yetiþtirecekler... Bu çok daha vahim bir durum. Distopik bir senaryo gibi: Toplumun elit ve ne isterse onu yapabilen kesimi eþcinsel yaþamý sýnýr tanýmazlýkla yaþarken, toplumun daha yoksul ve çaresiz kesimleri doðurup dünyaya getirdikleri çocuklarý, bu kiþilere para karþýlýðýnda verecekler veya bakamadýklarý çocuklarý yetimhanelere verecekler, oradan da eþcinsel ailelere teslim edilecek bu çocuklar... Ýnsanýn sönümlenmesi gibi bir þey bu...

.........................................

Yalnýzlýk ve tek baþýnalýk, çaðýmýzýn baþ edilmesi en güç meselelerinden. Ve ekonomik refah seviyesiyle de ters orantýlýymýþ gibi duruyor ilk bakýþta, çünkü orta düzeyde geliri olan kesimlerde aile, akraba, hýsým, hemþehrilik, komþuluk iliþkileri capcanlý iken, modern refah yaþamý içinde yalnýzlýk ve tekillik çok daha bariz yaþanýyor. Aile iliþkileri tüm bu baðlarýn baþlangýcýnda yer aldýðýndan, o olmayýnca, akrabalýk, komþuluk gibi bizi çevreleyen gerçek toplumsallýklar da çöküyor. Küreselleþme sadece politik bir kavram deðil artýk, hayatýn her anýnda burnunuzun dibinde. ABD'nin içten içe yaþadýðý bu yýkýcý bunalýmlar, yeryüzüne dalga dalga yayýlýyor. Bu karanlýk dehlizleri deneyimlemek zorunda mýyýz?