Ýslam Ýklim Deðiþikliði Deklarasyonu

Marmara Denizi'ni ölüme mahkum eden ''deniz salyasý'nýn boðucu kuþatmasý altýndayýz. Çevre ve Þehircilik Bakanlýðý ile mahalli idarelerin birlikte ve istiþareli süreçler eþliðinde bu deniz kirliliðiyle mücadele edeceðine tüm kalbimizle inanmak istiyoruz.

Marmara Denizi'ndeki ölümcül kirlilikle birlikte iklim krizi tartýþmalarý, artýk tartýþma olmaktan çýktý, burnumuzun dibine geldi. Bir yanda teknolojik büyüme ve sanayileþmenin yol açtýðý kimyasal bozulmalar, diðer yanda müsrifçe ve bilinçsizce savrulduðumuz tüketim çýlgýnlýðý, yaþlý gezegenimizin atmosferinde devasa delikler açtý. Zehirli sera gazý yayýlýmý, bu delikleri giderek büyütüyor. Delikler büyüdükçe, Güneþ'in ýþýnlarý kontrolsüz ve bariyersiz bir þekilde Dünyaya ulaþýyor, buzullar eriyor, denizlerin ve kara sýcaklýðýnýn dengeleri sarsýlýyor. Bazý yerlerde seller ve tsunamiler meydana gelirken, bazý yerlerde görülmemiþ kuraklýk ve kýtlýklar baþ gösteriyor...

Çevre; deniziyle, havasýyla, ormanýyla, nehriyle, topraðý, hayvan popülasyonu ve bitkisel florasýyla en politik mesele haline geldi. Politikanýn söylemsel debdebesi altýnda kalmasýný, gündelik tartýþmalarda yitip gitmesini asla arzu etmeyeceðimiz derecede hayati bu konu ayný zamanda... Politik safýmýz nerede olursa olsun, insan olan herkesin hayatýyla ilgili olan bu meseleyi hep birlikte ele almak ve dayanýþmak zorundayýz.

2015'te açýklanan ''Ýslam Ýklim Deðiþikliði Deklarasyonu''; meseleye þimdiye kadar çok da yaklaþmayan bir kesim olarak lanse edilen Ýslam aleminin çevre duyarlýlýðý hakkýnda teþhis ve çözüm önerilerini ihtiva eden bir metindi. Av. Muharrem Balcý'nýn isyan ediþiyle söyleyelim: Yeterli ilgiyi görmedi! Üsküdar Üniversitesi Felsefe Bölüm Baþkaný Prof. Ýbrahim Özdemir, o dönemde siyasi parti liderlerine, sivil topluma ve Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý'na bu bildiriyle ilgili çaðrýlarda bulunduklarýný ama cevap alamadýklarýný anlatmýþtý. ( https://uskudar.edu.tr/tr/icerik/5167/kuran-perspektifiyle-cevre-etigi-ve-iklim-krizi )

Prof. Özdemir; metni hazýrlayanlarýn arasýnda Seyyid Hüseyin Nasr'ýn da olduðu bu belge için þunlarý söylüyor: ''Deklarasyonda konuyla ilgili olarak Kur'an-ý Kerim'den ve Hz. Peygamber'in uygulamalarýndan örneklere yer vererek Müslümanlarýn çevre konularýnda daha duyarlý olmalarýný istedik. Çevreye ve diðer canlýlara zarar veren amellerimizden sorumlu olduðumuzu hatýrlattýk. Dünyada hüküm süren insafsýz ekonomik büyüme ve tüketim yüzünden insanlarýn yol açtýðý fesadý ve yolsuzluðu gördüðümüzü beyan ettik. Bilinçsiz yaþam tarzýmýz ve sürdürülemez ekonomik anlayýþýmýzýn sonucu olarak atmosfer, toprak, hava, okyanuslar, denizler, nehirler, göl ve dereler kirlendi.

Toprak erozyonlarý, ormansýzlaþma ve çölleþme yaygýnlaþtý. Yeryüzündeki canlýlarýn yaþam alanlarýnýn yok olmaya baþlamasý, bozulmasý ve parçalanmasý ile birlikte, yaðmur ormanlarý, sulak alanlar, mercan kayalýklarý gibi biyolojik olarak en zengin ve en üretici ekosistemler tahrip oldu. Ýnsan olarak tabiatýn efendisi deðil, ilahi düzenin sadece küçük bir parçasýyýz. Bu yüzden iyiliði yaymak ve kötülüðü engellemek için elimizden geleni yapmak bizlerin sorumluluðu. Dünya'yý paylaþan çok sayýdaki canlýdan sadece biriyiz...'

Marmara Denizi'nin deniz salyasý ile kuþatýldýðý þu günlerde, çevre kirliliði ile mücadelenin aslýnda hayatta kalma sanatýmýz da olacaðýný göz önüne almak zorundayýz. Ýnsaný doðal yaþam çevresiyle birlikte tehdit eden iklim krizi hakkýnda bilgece bir sese de ihtiyacýmýz var. Neticede sýnýrsýz tüketim hazzý, silahlanmaya ve kimyasallara baðlanmýþ vahþi sanayileþme, adil olmayan gelir daðýlýmý, imha edici büyüme, yenilenemez, bir daha yerine konamaz kaynaklarý sömürme, yok etme gibi devasa ve aslýnda þeytani bir sapkýnlýk içinde insanlýðýmýzdan çýkarken, bunu frenleyecek, hiç olmazsa yavaþlatacak þey, tek baþýna normatif zorunluluklar olmasa gerek.

Ýklim kriziyle mücadelede bizlere bilgece yol gösterecek, insanlýðýmýzý yeniden hatýrlatacak ses, kalbimizden, vicdanýmýzdan, ruhumuzdan gelen ses olacaktýr. Devletler, siyasi yönetimler, bürokrasi, polisiye tedbirler gibi kurumlarýn yaný sýra, iklim kriziyle mücadelede, dini otoritelere büyük vazife düþüyor. Biz daldaki yuvasýndan düþen yavru kuþlarý, yuvasýna kaldýran Rahmet Peygamberi'nin (sav) ümmetiyiz. Bozgunculuk, kan ve gözyaþý döktürmek, nesilleri ve ekinleri ifsad etmek bize yasaktýr. Peki öyleyse çevrenin hukukunu savunmakta Müslümanlar niçin bu kadar sessiz ve eylemsiz?