Ýslâmî Bayramlar; ‘Ýslâm Birliði' idealinin Müslümanlarýn kalbinde gerçekleþtiði günlerdir..

Bugün, Kurban Bayramý'nýn ilk günü..

Müslüman okuyuculara, bugünün mânâsý ve insanlýða verdiði mesaj üzerinde derinden düþünülmesi gerektiðini herkesten önce kendime bir daha hatýrlatarak, tebriklerimi arz ediyorum. Ancak, bu tebrik veya kutlama sözlerini bolca kullanýyoruz da, bu kelimelerin ne mânâya geldiðini pek düþünmüyoruz..

Tebrik etmek, tebrik olunan her ne ise, onun bereketine ermek, bereketini idrak etmek dua ve temennisidir.

*

'Bizim öz mûsýkîmizin pîri';

O þafak vaktinin cihangîri,

Nice bayramlarýn sabâh erken,

Göðü, -top sesleriyle gürlerken-,

Söylemiþ saltanatlý 'Tekbîr'i..'

Yedi yüz yýl süren hikâyemizi

Dinlemiþ ihtiyar çýnarlardan.

Mûsýkîsinde bir taraftan dîn,

Bir taraftan bütün hayât akmýþ..

(...)

O ki, bir ihtiþamlý dünyâya

Ses ve tel kudretiyle hâkimdi;

Âdetâ benziyor muammâya;

Ulemâmýz da bilmiyor kimdi?

O eserler bugün defîne midir?

Ebediyyette bir hazîne midir?

Bir bilen var mý? Nerdeler þimdi?

Öyle bir mûsýkîyi örten ölüm,

Bir tesellî býrakmaz insanda.

Muhtemel görmüyor henüz gönlüm;

Çok saatler geçince hicranda,

Düþülür bir hayâle, zevk alýnýr:

Belki, hâlâ o besteler çalýnýr,

Gemiler geçmeyen bir ummanda..'

Evet, Itrî'nin kaybolmuþ bestelerinin, Âhiret hayatýný imâ ederek, 'Belki de, gemiler geçmeyen bir ummanda, çalýnmakta olduðu'na dair þairâne tasavvuru ise daha bir harikulâde anlatýmdýr.

*

Tabiatiyle, 'Bayram Sabahý'ndan söz ederken, yine Yahyâ Kemâl'in 'Süleymaniye'de Bayram Sabahý' isimli nefîs þiirini anmamak da olmaz.

'Artarak gönlümün aydýnlýðý her saniyede

Bir mehâbetli sabah oldu Süleymâniye`de

Kendi gök kubbemiz altýnda bu bayram saati,

Dokuz asrýnda bütün halký, bütün memleketi..

(...)

Gecenin bitmeye yüz tuttuðu andan beridir,

Duyulan gökte kanat, yerde ayak sesleridir.

Bir geliþ var!.. Ne mübârek, ne garîb âlem bu!..

Hava boydan boya binlerce hayâletle dolu...

(...)

Bu sükûnette karýþtýkça karanlýkla ýþýk

Yürüyor, durmadan, insan ve hayâlet karýþýk;

Kimi gökten, kimi yerden üþüþüp her kapýya,

Giriyor, birbiri ardýnca, ilâhî yapýya.

Tanrý'nýn mâbedi her bir tarafýndan doluyor,

Bu saatlerde Süleymâniye târih oluyor.

Ordu-milletlerin en çok döðüþen, en sarpý

Adamýþ, sevdiði Allah`ýna bir böyle yapý.

En güzel mâbedi olsun diye en son dînin

Budur öz þekli, hayâl ettiði mîmârînin.

(...)

Taþýmýþ harcýný gâzîleri, serdârýyle,

Taþý yenmiþ, nice bin iþçisi, mîmâriyle.

Hür ve engin vatanýn hem gece, hem gündüzüne,

Uhrevî bir kapý açmýþ buradan gökyüzüne,

Taa ki, geçsin ezelî rahmete ruh ordularý..

Bir neferdir, bu zafer mâbedinin mîmârý.

Ulu mâbed! Seni ancak bu sabah anlýyorum;

Ben de bir vârisin olmakla bugün maðrûrum;

Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi;

Kubben altýnda bu cumhûra bakarken þimdi,

Senelerden beri rüyâda görüp özlediðim

Cedlerin maðfiret iklîmine girmiþ gibiyim.

Dili bir, gönlü bir, îmâný bir insan yýðýný

Görüyor varlýðýnýn bir yere toplandýðýný;

Büyük Allah`ý anarken bir aðýzdan herkes

Nice bin dalgalý Tekbîr oluyor, tek bir ses;

(...)

Gördüm ön safta oturmuþ nefer esvaplý biri

Dinliyor vecd ile, tekrar alýnan Tekbîr`i

Ne kadar saf idi sîmâsý, bu mü`min neferin!

Kimdi? Bânisi mi, mîmârý mý ulvî eserin?

(...)

Ulu mâbedde karýþtým vatanýn birliðine.

Çok þükür Allah'a, gördüm, bu saatlerde yine

Yaþayanlarla beraber bulunan ervâhý.

Doludur gönlüm ýþýklarla, bu bayram sabahý..'

*

Evet, bu þiirde, neler yok ki.. O mehabetli 'Tekbîr'in, gönlü bir, imaný bir binlerce hançereden dalgalý yükseliþi, bu zafer mâbedinin mimarýnýn (Sinan'ýn) bir er, bir nefer olduðu ve saire gibi tespitlerin her birisi güzeldir, ama, en dikkati çeken söz, her halde Yahyâ Kemal'in de bir zamanlar, bu ulu mâbed için, sadece 'hendeseden, (geometrik) bir âbide zannettimdi..' demesindeki müthiþ itiraftýr.. Ki, bugünün nice laiklerinin, materyalistlerinin de, Müslümanlarýn birliðinin yoðrulduðu bu kutlu mekânlarý bir 'geometrik þekil'den ibaret sanacak kadar kendi toplumlarýndan kopuk düþmeleri gerçeðiyle her yerde karþýlaþýyoruz.

*

Bu sabah Bayram sabahýnda özellikle Ýstanbul'da hele de Süleymaniye, Fatih ve þimdilerde de Ayasofya Camilerinin avlularýnda Bayram Namazý kýlýndýktan sonra, dünyanýn her bir yanýndan, çeþitli renk ve ýrklardan, coðrafyalardan gelmiþ binlerce Müslümanlarýn 2 saat kadar birbirleriyle bayramlaþmalarý, âþinâlýklar kurmalarý, görülmeye deðer.. Bu manzara, Ýslâm Milleti'nin, imanî birliklerini, bir siyasî organizasyon, bir Ümmet halinde yapýlandýrmaya hasret kaldýklarýnýn, baþsýz bir büyüüük kalabalýk olmaktan kurtulmak istediklerinin iþaretini de vermektedir. Ayný inanç potasýnda eriyip, kaynaþmýþ- bütünleþmiþ bir inanç birliði manzarasýna duyulan bu hasretin ruhî hazzýný, milletin kalbindeki dünyadan kopmuþ kafalara anlatmak neredeyse imkânsýz gibidir..

*

Sözün bu noktasýnda, belirtelim ki, laik, ateist, agnostik vs. olan bazý tipler, Rahmanî inanca baðlý olan kitlelere, mâsûmiyet perdesine bürünmüþ sualler sorarlar ve saf kimseleri de þeytanî tuzaklarla kendilerine celbetmeye çalýþýrlar; bu konulara vukûfiyetlerinin olduðu iddialarýyla..

Böylelerinden bazýlarý, 'Bayram' diye bir þeyin olmadýðýný söylerken, bazýlarý da 'Kurban' konusunu dünyanýn baþka yerlerindeki alenî azgýn 'gâvur'larýn yýllardýr medya organlarýnda yazýp çizdikleri gibi, 'hayvan boðazlamak' olarak göstermeye çalýþmaktadýrlar. Bu kampanya bu günlerde yeniden medyaya sürülmüþ bulunuyor..

Halbuki, - küçük bir grup olan 'vejeteryanlar' dýþýnda kalanlardan- sofrasýnda neredeyse etsiz yemek bulunmayanlarýn çoðu, 'Kurban' konusu gelince öyle bir 'hayvan dostu' oluyorlar ki, samimî olsalar, o etli yemekleri yememeleri gerekir.. Ama, hedefleri, 'hayvansever'liðin çok ötesinde; baþka insanlarý, kendi inançsýzlýklarýný paylaþmaya ve þüphelere sürüklemektir.

*

Ve, 'Kurban' konusu, sadece Hz. Peygamber (S)'in þeriatinde deðil, önceki Enbiyaullah'ýn, ilâhî Peygamberler'in þeriatlerinde de vardý. Tevrat'ta, 'Yaratýlýþ' 16. bölümde Hz. Ýbrahîm'in Hacer'den olan oðlu Ýsmail'den, 'Yaratýlýþ' , 21. bölümde de, Sara'dan olan oðlu Ýshaq'tan bahsedilir. (Ki, Yahudiler, kurban konusunda adý geçen çocuðun Ýsmail deðil, Ýshaq olduðuna inanýrlar).

Ve, Hz. Ýbrahîm'in, çok ileri yaþta kendisine bir nimet olarak verilen çocuðu Ýsmail'e sýnýrsýz bir muhabbetle baðlanmasý üzerine, Hz. Ýbrahîm, 'oðlunu kurban etmesi' gibi bir denemeye tâbi tutulur ve O da emri yerine getirmek ister, ama, çevrede hiçbir 'sürü' yokken, bir koç belirir ve onu 'kurban' eder. Ve, Yaratýlýþ 22:18'de "...Soyunun aracýlýðýyla yeryüzündeki bütün uluslar kutsanacak. Çünkü sözümü dinledin.' ibaresi geçer. Yani, imtihan kazanýlmýþ, 'kurban' edilecek olan 'oðul'un 'fidye'si ödenmiþtir.

Bu, sadece tarihte kalmýþ bir hadise deðil, bugün de Allah'a inandýðýný söyleyenlerin tâbi tutulduðu bir imtihan mesâbesindedir. Hz. Ýbrahîm kýssasýyla, hepimize verilen mesaj da aynýdýr:

Mükevvenâtta, her þeyin Yaratýcýsý olan Allah'u Teâlâ'dan çok veya ona denk bir muhabbetle sevdiðimiz her ne varsa, onlar bizi, Allah'tan uzaklaþtýrýr ve onlardan uzak durmamýz ve bu yolda tâbi tutulduðumuz imtihaný vermek dikkatinde olmamýz gerekiyor.. Evet, 'kurban'la gerçekte, biz de 'kendi Ýsmail'imiz'i veya 'Ýsmaillerimiz'i belirlemek ve imtihaný kazanmak ve tavrýmýzý, emrolunduðumuz þekilde ortaya koymak inancýmýzý ve dikkatimizi sergilemiþ oluyoruz- olmalýyýz.

Evet, bizim de 'Ýsmail'lerimiz var mý ve nelerdir?

*

Bu kutlu günün, bütün Müslümanlar ve insanlýk için hayýrlar getirmesi niyazýyla..

*