‘Ýsrail'in devlet terörü' yaptýðý deðil, ‘terör devleti olduðu' gerçeði..

Kudüs'de, evvelki gece, namaz kýlmakta olan Müslümanlara sionist Ýsrail rejimi güçlerinin saldýrmasý hepimizi dilhûn eyledi, tabiatiyle.. Dün akþam Karagümrük'te, daha çok orta ve alt gelir grubuna mensub halk kesiminin uðrak yeri olan semt pazarýnda, yanlarýndan geçtiðim, o orta sýnýftan ve orta yaþlý iki haným, 'namaz kýlan Müslümanlara saldýrdý, Allah'ýn belâlarý.. O kadar yaralý, o kadar acý ve gözyaþý...' þeklinde lânet okuyan sözlerle bu alçakça ve barbarca saldýrýya karþý içlerindeki gayzý dile getiriyorlardý.

Evet, hepimizi yaralayan bir alçaklýk ve barbarlýktý, bu.. Modern, çaðdaþ barbarlýðýn temsilcileri olan emperialist devletlerden ve 'insan haklarý' denilince hemen 'havari'liðe soyunan diðer güç odaklarý ve kuruluþlardan, ciddî, kaale alýnacak bir itiraz duyuyor muyuz?

Hayýr!.

Sadece, 'gerilimi týrmandýracak davranýþlardan kaçýnýlmasý' temennileri..

Tam da, 'El'kufr-i millet'un vâhideh../ Küfür tek millettir..' þeklinde gelen hadis-i nebevî 'rivayet'ini de teyid etmiþ oluyorlar.

Müslüman dünyaya gelince.. Periþanlýðýmýzý yansýtýyor.. O tek millet olan dünya karþýsýnda, Müslümanlar da tek millet olarak, 'Ýslâm Milleti' olarak yekvücûd olabiliyorlar mý?

Ne gezer..

Hani, Dede Korkud hikâyelerinde geçen bir örnek vardýr ya.. Dede Korkud diye anýlan kiþi, 8-10 evlâdýný yanýna çaðýrýr, onlarýn sayýsýnca çubuk ister ve her birisini birer birer kýrar.. Ama, ayný sayýda saðlam çubuklarý bir araya getirip kýrmak isteyince, kýramaz ve çocuklarýna, 'Ýþte siz de böyle ayrý ayrý olursanýz kýrýlýrsýnýz; ama, birlikte olursanýz, kýrýlmazsýnýz..' der. Bizim durumumuz da 'Ýslâm Milleti' olarak böyle, bugün.. Halkýnýn ekseriyetini Müslümanlarýn oluþturduðu için, 'Müslüman ülke' diye isimlendirilen ülkeler parça-bölük.. Herbirisi birbiriyle gizli-açýk bir mücadele halinde.. Ve, 'müslüman dünya' adýna söz söyleyecek 'tek yetkili' bir makam yok.. Ve biz dünya nüfüsunun dörtte bir kadarýný temsil eden Müslümanlarýn baþýnda, kendilerini temsil edecek 'tek yetkili' bir kurum olmadýðýndan, dev bir 'kalabalýk' durumundayýz.. Her kafadan bir ayrý ses, ya da, bir sessizlik..

'Kahrolsun! Allah belâsýný versin.. Yok edeceðiz/ etmeliyiz..' gibi laflarla bir yere varamýyacaðýmýz hâlâ anlaþýlmadý mý?

Karþýmýzda bir 'devlet terörü' deðil, 'terör devleti' var , ve taa baþtan beri.. Müslüman coðrafyasýna saplanan bir hançer durumunda olan bu 'terör devleti'yle hesaplaþmak isteyenler, onu bu coðrafyaya diken dünyadaki bütün devletler ve güç odaklarýyla, bütün emperyalist-þeytanî güçlerle hesablaþmayý göze almak zorundadýrlar.

Bunun için de bütün Müslüman halklarýn tek kalb ve tek yumruk olmalarý gerekmektedir. Yoksa, iþbu sionist rejim, her ne yaparsa yapsýn, onun koruyucusu olan bütün emperial güçler, onun her yaptýðý zulmü, bundan sonra da, kendi varlýðýný, hayatiyetini korumak için bir 'meþrû müdafaa hakký' olarak deðerlendireceklerdir.

Sadece Türkiye'ye baktýðýmýzda da.. Bir 'kýnama' lafýdýr, gidiyor..

Âkif merhumun, 'Utandým, aðlayarak ve aðladým utanmayarak..' mýsraýnda anlattýðý bir durumumuz var..

'Kýnamak', kabahatler için kullanýlan bir kelime olup, 'Yapmasaydýn, daha iyi olurdu, seni ayýplýyorum, sana yakýþtýramýyorum, bir daha yapma emi..' havasýndadýr türkçede..

Kýnamak yerine, eskiden, 'tel'în etmek' kullanýlýrdý; yani lânetlemek ifadesi vardý. Lanetlemede, düþmanlýktan öte, bir de derin öfke ve nefret vardý.. Düþmanýna derin öfke ve nefret beslemiyorsan, onunla nasýl savaþacaksýn ki?

Yahudilere deðil, hattâ sionist Yahudilere de kýzmayalým..

Taa baþtan, bütün varlýklarýyla iþgalci olan sionist bir rejimden ne beklemeliydik? Onlar inançlarýnýn gereðince hareket ediyorlar.

Sionizm, nihaî hedefi uðrunda hiçbir cinayetten el çekmeyecektir!

Biz de kendi inancýmýzýn gereðince hareket edebiliyor muyuz?

Ünlü Yahudi fizikçi Albert Einstein, 1938'lerde, psikiatrinin ünlü isimlerinden ünlü Yahudi Sigmund Freud'a yazdýðý mektuplardan birinde, 'Yahudilerin devlet kurmasýna karþý olduðunu, çünkü, yahudilerin tarih boyunca hayatlarýný mazlumiyetleriyle sürdürdüklerini; devlet kuracak olurlarsa, kaçýnýlmaz olarak zulmedeceklerin, zâlim olacaklarýný' ifade etmiþti. Ama, 1948'de Ýsrail rejimi kurulduktan sonra, 'Mâdem ki kuruldu..' diye karþý çýkmamýþtý..

Bugün sionist Ýsrail rejiminin sergilediði tablo, 73 yýldýr, Einstein'ýn o öngörüsünü doðrulamýyor mu?

Elbette, sionist rejimi , sionist Yahudilerden anlayýþ bekleyecek deðiliz. Sadece, sionist Yahudilere, inandýklarýný söyledikleri Tevrat'ýn, 'Exodus/ Hurûc' faslýnýn 23. Bâb'ýnýn 21-24 âyetlerinde, 'Garibe haksýzlýk etmiyeceksin; çünkü siz (de) Mýsýr diyarýnda garib idiniz. Hiçbir dul kadýný ve öksüzü incitmeyeceksiniz. Eðer onlarý incitirseniz ve (onlar) bir yolla bana feryad ederlerse, onlarýn feryadýný mutlaka iþitirim (...)' meâlinde yer alan ifadelerden yansýyan bir 'vahy-i ilâhî' kokusunu, 'Ýnþaallah..' diyerek hatýrlatmakla yetinelim.