İşsiz kuyrukları uzarken, borsalarda yükseliş…

“Son Roma İmparatorluğu”nun yıkılışını izliyoruz.

Kuşkusuz tarih, yaşandığı gibi tekerrür etmiyor, “baba dostum” şair Celal Sılay’ın (1914-1974) Yeni Adam dergisinde yarım asır önce yazdığı gibi, bu kez insanlık için yıkım günleri bir “ses ve ışık gösterisi” ile yaşanıyor.

TV başında ne bileyim, Netflix dizilerine kendimizi kaptırmış, Twitter, Facebook, Youtube üzerinden sosyalleşme çırpınmaları gerçekleştirirken doğal yaşamın nimetlerini ıskalamış olarak çekip gideceğiz anlaşılan…

Bütün dünyada işsiz kuyrukları uzarken (Dünya Çalışma Örgütü-ILO’nun son raporu: KOVID19 küresel olarak 2.7 milyar insanın işini baltaladı, bu, dünya çalışan nüfusunun yüzde 85 anlamına geliyor) Dow Jones başta küresel borsalarda yükseliş ne demek? Üstelik, Uluslararası Para Fonu-IMF son raporunda “Dünya ekonomisi 1930’lardaki Büyük Kriz’den daha büyük bir krizle karşılaştı” cümlesini kullandığı günlerde…

Ne oldu? Kapanan şirketler, kaderini bekleyen küçük ve ortaklı işletmeler, hizmet ve turizm sektörünün irili ufaklı milyonlarca kuruluşu geri döndü, istihdamda küresel patlama mı yaşandı, hayır!..

ABD’den örnekle sürdürelim, KOVİD19 ölümlerinin patlama yapıp yüzde 30’larda arttığı bir süreçte, neden Dow Jones da yüzde 30 değer kazandı?

Cevabı açıktır: Altın fiyatları üzerinde aylardır süren oyunların sonucunda oluşan yüksek karlar, nakite dönüştü ve borsalara aktı!.. Bu bile, küresel ekonomi denilen “küresel hırsızlık uygulamasının” ne ölçüde sanal, yaşamın gerçekleriyle ilişkisini koparmış yapıda olduğunu göstermeye yeterlidir.

Yükselen işsiz ordusu, ağız-burunlarını kapatan maskeleriyle sosyal yardım kuyruklarındayken, dünya nüfusunun yüzde 1+9’u, internet bağlantılı laptopları üzerinden çalışmalarını güvenli evlerinden devam ediyor..

Ekran üzerindeki karşılığı olmayan “sanal paralar” yolculuklarını sürdürüyor, uğradıkları her istasyondan katlanarak bir başka “sanal yatırım” noktasına doğru yola çıkıyorlar.

Gerçek yaşam ise durmuş durumda, insanlar, hareket bile edemiyor.

Finans oligarşisinin sözcüleri, anlı-şanlı liberal akademisyenler, kalemlerini-sözlerini finansal emperyalizmin hizmetine sunmuş medya mensupları istedikleri kadar “parıltılı gelecek” öyküsü anlatabilirler.

Yaşam, gerçekler üzerinden yürür, yalan bir yere kadar sürdürülebilir, bugün olduğu gibi gelir, duvara dayanır. “Ortaklaşa çaresizliğin” arttığı bir dünyada, yıkım kaçınılmazdır.

· EMPERYALİZM VE OTOKRASİNİN SONUNA DOĞRU…

Çernobil nükleer patlaması sırasında söylenen yalan ve bilgi saklama, Sovyetler Birliği’nin sonunu getirdi.

Wuhan’daki KOVİD19 salgını konusunda söylenen yalan ve halen süren bilgi saklama da bugünkü haliyle Çin Halk Cumhuriyeti’nin sonunu getirecektir.

Rus lider Putin’in son günlerde yaptığı salgın açıklamalarındaki şeffaflık önemlidir, Rusya’nın yeni oligark sınıfının, tıpkı Gorbaçov dönemi Komünist Partisi kadroları gibi gerçekle yüzleştiğinin ve ülkedeki otokratik yönetimin sonuna doğru ilerlendiğini işaretidir.

Şeffaf olmadıkları, internet haberleşmesi ve yayınları üzerinde sert uygulamaları olduğu için “bilgi güvensizliği” üreten diktatoryal/otokratik rejimlerin sonuna doğru ilerliyoruz.

Bu aynı zamanda, Amerikan emperyalizminin de –son saldırı hamleleri yapsa bile- tarihin çöp tenekesine doğru yol aldığı bir sürecin başlangıcıdır.

Amerikalılar, kendilerini Roma İmparatorluğu’na benzeterek kibir iklimi yaratan toplumdur.

Bu nedenle, emperyalizmin yükselişi sürecinde sürekli “barbar düşman” aradılar. Nazi Almanlar, Samurai Japonlar, Komünist Ruslar, Müslümanlar, yine Ruslar ve Çinliler…

Roma’nın “barbar saldırıları” sonucunda yok olduğu bir tarih tezidir, ama son araştırmalar bu insanlık tarihinin ilk küresel imparatorluğunun “iklim değişiklikleri ve artan salgınlar nedeniyle” yok olduğunu gösteriyor!..

Barbarlara karşı dev gibi orduları, nükleer silahları var ama, solunum cihazı üretmeyi unutmuşlar!..

Anladınız.

Artık, önümüzdeki maçlara bakacağız.