Ýstanbul Sözleþmesi etrafýnda koparýlan tartýþma giderek “siyasi operasyona” dönüþüyor.
Ýfratla tefrit, iftirayla iddia, hassasiyetle husumet arasýnda salýnan sarkaç öyle hýzlandý ve öyle olmadýk yerlere savruldu ki bir an evvel toparlanmazsak canýmýz daha da yanacak.
Önce sakin olalým, lütfen.
Ortaya atýlan iddialarýn, sloganlarýn içeriðini ve gerçeðini teker teker ve sebep-sonuç iliþkisiyle deðerlendirmek zorundayýz.
Aksi halde Türkiye, en ünlü markamýz, gözbebeðimiz Ýstanbul’un adýný alan sözleþmeden çekilse de çekilmese de iki yönlü hasar alacak. En fenasý ve telafi edilemez olaný ise asýl meseleye, kadýna yönelik þiddete odaklanamadýðýmýz için kaybettiðimiz canlarýn, caný yakýlan kadýnlarýn vebali olacak.
Ýnsan eliyle, idrakiyle üretilen her metin eleþtirilebilir, noksanlýk, yanlýþlýk atfedilebilir. Her hukuki metin adil de olmayabilir. Nitekim Ýstanbul Sözleþmesi’ne yönelik eleþtirilerin bir kýsmýnda benzer endiþeler itirazlar var.
Ama bazýlarý için bunu söylemek imkansýz. Birkaç yýldýr sözleþmenin içeriðini ýsrarla ve kasýtla çarpýtan, ilgili ilgisiz her sonucu tek etmenmiþ gibi sözleþmeye baðlayanlar ayný ezberle kariyer yaptý, kitap sattý ve nihayetinde bakýn “tarlayý sürdü”.
Dertleri kadýnýn hakký, ailenin ve fýtratýn korunmasý ise haksýz ve verimsiz bir ithamla nefes tüketmek yerine yardým isteyenlerin imdadýna yetiþip þiddete meyyal olanlarýn ýslahý için çalýþamazlar mýydý?
Onlar da biliyor ki Türkiye sözleþmeden çekilse de ne kadýn cinayetleri duracak ne aile daha da güçlenecek.
Öte yandan AK Parti ve konunun muhataplarý bu konuda konuþmakta gecikti bana kalýrsa. Meydaný ve medyayý bu yýkýcý dile terk etmek siyaseten hataydý. Zira sözleþme aleyhtarlýðýný kampanyaya çevirenler son birkaç yýldýr mahkemelerin verdiði yanlýþ kararlarýn faturasýný da kasten AK Parti’ye kesiyordu.
Gözlemlediðim kadarýyla ortaya atýlan iddialarýn temelsiz ve mesnetsiz oluþu, konuþacak zemin ve muhatap olmayýþý nedeniyle AK Parti yapýcý ve sakin bir dili tercih etti. Konuþanlar da oldu ama sesleri hem o gürültüde boðuldu hem de çok çirkin bir lince maruz býrakýldýlar.
Tansiyon yine yüksek, hasar var ve ibre yine AK Parti’ye dönük.
Oysa teklifin ve takibin sahibi AK Parti hükümetleri olsa da Ýstanbul Sözleþmesi 2012 Mart’ýnda TBMM’den tüm partilerin desteðiyle ve oy birliðiyle geçti. Sözleþme 0 ret oyuyla (yazýyla sýfýr) kabul edildi yani.
Ama ilginçtir, muhafazakarlara dönüp slogan atanlarýn ve “Ýstanbul Sözleþmesi tüm kötülüklerin anasýdýr” diyenlerin hedefinde sadece AK Parti var.
Sözleþmeden çýkarsa Türkiye’deki kadýnlarý, þiddetle mücadele eden kadýn örgütlerini, sol-seküler yapýlarý, demokrat kesimleri, insan haklarýna duyarlý/kul hakkýndan korkan dindar çevreleri, AB Komisyonunu ve uluslararasý kamuoyunu karþýsýna alacak AK Parti.
Sözleþmeden çýkmazsa da “öz hakiki AK Parti tabaný biziz” havasýnda muhtýra verenlerin, medya kuruluþlarýnýn, sivil örgütlenmelerin taarruzu sürecek. Ama her þekilde yýpranacak.
Tabaný siyaseten bölünmek istenen AK Parti bir de en hassas olduðu konularda duygusal olarak parçalanmaya zorlanacak. O yüzden epeydir bir siyasi operasyona dönmüþ durumda anti kampanya.
Üstelik ne ailenin, ne toplumsal deðerlerin erozyona uðramasýnýn, ne de kadýnlarýn sevdikleri/bir zamanlar sevdikleri erkekler tarafýndan katledilmesinin önüne geçilebilecek.
Ailenin geçirdiði deðiþimi, toplumsal ahlakýn gevþemesini veya LGBT’nin artan görünürlüðünü sadece Ýstanbul Sözleþmesine baðlarsak asýl mevzuyu kaçýrýrýz.
Zaten veriler sözleþmenin kadýna þiddeti önlemekte yetersiz kaldýðýný da gösteriyor. Demek ki zaten tadilata, revizyona ihtiyaç var.
Sözleþmeyle ilgili yol bellidir. Türkiye konuyu Avrupa Komisyonun gündemine getirir. “Yorum beyaný” ister. Edindiðim izlenim bu yolun deneneceði yönünde.
Yorum beyaný hakkýnda Yalova Üniversitesi öðretim üyesi Dr. Necip Taha Gür’ün þu makalesini tavsiye ederim. https://ilke.org.tr/istanbul-sozlesmesine-ne-yapilabilir