Aslına bakarsanız İYİ Parti'de kurulduğu günden beri çalkantı eksik olmadı. Ancak son günlerdeki tartışma nitelik ve yoğunluk itibariyle farklı bir boyuta taşındı.
İstifalar İYİ Parti'de sıradanlaştı. Konu bu değil yani.
Önemli kurucularının önemli bir kısmı türlü sebeplerle partiden ayrıldı. Kurulalı daha beş yıl oldu, ama daha şimdiden içinde bir parti çıkarmayı başardı. Söylenene göre bir yenisi de yolda.
İYİ Parti, 15 vekil ödünç aldığı CHP'ye payanda olmak niçin kuruldu. İçinden çıkan Zafer Partisi ise 28 Mayıs'ta Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda CHP ile öyle bir gayrimeşru ilişki geliştirdi ki, hadise ayıplı bir şekilde siyaset tarihine geçti. Çok muhtemel bu olay Kemal Kılıçdaroğlu'nu koltuğundan eden etmenlerden biri oldu.
"İYİ Parti'nin sorunu ne?" sorusuna verilebilecek cevaplar muhtelif; herhalde sorunsuz bir parti olduklarını kendileri de iddia etmiyordur. Ayrıca kimin sorunu yok ki. Girdiği her seçimi kazanan AK Parti'ye sorun bakalım, saymakla bitmez duyacağınız cevaplar. Belki de dünya üzerindeki en iyi çalışan teşkilata sahiptir, ama yine de teşkilatın yeterince motive çalışmadığından ağlar.
Gençlere yeterince ulaşamıyoruz derler, ama hem sayısal olarak hem de aldıkları oya oranladığınızda en çok genç seçmen yine onlardadır. Dediğim gibi sorunlar muhtelif. Her başın derdi başka...
İYİ Parti, fabrika ayarlarından kaynaklanan sorunlarla malum. Bir siyasi parti olarak değil, toplama bir stepne olarak kurulduğu için müstakil bir siyaset yürütemiyor. Yürütemez, yürütemeyecek de.
Meral Akşener 14-28 Mayıs'taki ağır seçim yenilgisinden bu yana mütemadiyen yüksek perdeden konuşuyor, ancak CHP ile ittifaka mecbur. Mansur Yavaş'tan ve yüzünde "Rabbi yesir" var diyerek Fatih Sultan Mehmet'e benzettiği Ekrem İmamoğlu'ndan yediği kazığın öfkesini her konuşmasında hissettirse de, İstanbul ve Ankara'da seçime CHP ve HDP ittifakıyla girecek. Kılıçdaroğlu'nun gönderilmesi, 'ittifak'ın adının 'işbirliği'ne dönüştürülmesi ve Özgür Özel'in "Meral Abla" demeye başlaması Akşener'in dönüşünü kolaylaştırmak için.
"Ankara ve İstanbul'u AK Parti'nin adayına kaybedersek sorunlusu sensin" dediklerini de akılda tutalım.
Bu arada CHP, ittifakın hatalarını Kılıçdaroğlu'na yıkmak suretiyle elini yıkadı. Yerel seçimde alınabilecek yenilgide kimin başını yiyecekler, izleyip göreceğiz.
İYİ Parti'nin sorunu kolaydan çözülecek gibi değil, ancak şu son iddialar o kadar vahim ki, buradan Akşener'in nasıl çıkacağı ayrıca dikkate değer. Bir siyasetçi, bir kadın siyasetçi olarak şu ana kadar hiç iyi bir profil sergilemedi.
Hatırlayalım; akrabası da olduğu söylenen Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır, İYİ Parti Genel Başkanı Akşener'in, aile bireylerinin, özel kalem müdürü ve eşinin banka hesaplarının inceletilmesi, İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyeleri ile girilen ihale ilişkilerinin sorgulanması talebiyle partinin disiplin kuruluna dilekçe verdi. Peşi sıra Durmuş Yılmaz, biz bu parti kurarken "Şeffaf olacağız, hukukun dışına çıkmayacağız dedik ama tam tersi oldu" diyerek istifa etti. LGBT yürüyüşlerinden tanıdığımız Bahadır Erdem ise "Akşener'in ittifak yapmama kararı İstanbul ve Ankara'yı riske atıyor" diyerek istifasını açıkladı.
Akşener kaybolan 132 milyon lira ile ilgili kamuoyunu tatmin eden bir açıklama yapamadığı gibi, "Hele gariban kız çocuklarına, hele gariban delikanlılara, onları üzenleri, onları istismar edenleri silmezsem adiyim." diyerek gariban çocuklar şimdi mi aklına geldi sorusunu sordurdu.
Öyle ya, bu çocuklar madem istismar edildiler, duyar duymaz onların hakkını hukukunu koruman, onlara bunu yapanları ise rezil rüsva etmen gerekmez miydi?
Garibanlar, sen ve ailen hakkında hırsızlık iddiaları dile getirilince mi aklına geldi?