Kalb sancýlarýmýz baþka acýlarýmýzý unutturmamalý...

Bir 'sionist haydutlar rejimi' olan Ýsrail'in, Mescid-i Aqsâ'ya yaptýðý saldýrý, kalbinde az-biraz inanç hassasiyeti olan herkesi derinden yaraladý.

Amerikan emperyalizminin yetkili elemanlarýnýn, Kudüs'de cereyan eden son hadiseler üzerine söyledikleri, geçmiþte söylediklerinden farksýz ve aslýnda uyuyan nicelerini de uyandýracak mahiyette: 'Ýsrail'in kendisini savunma hakký var.. Gerilimin týrmandýrýlmasýndan endiþeliyiz.. Taraflara soðukkanlý olmalarýný tavsiye ediyoruz..'

Karþýlaþtýðýmýz bu saldýrýlar ve emperyalist devletleri ve onlarýn emrindeki güç odaklarýnýn kuklalarý olan, tahakküm ettikleri halkýn karþýsýnda 'canavar', emperial efendileri karþýsýnda ise 'kuzu' kesilen yönetici krallar, þefler ve kandökücü zorbalarýn yönetici olduðu 50'yi aþkýn 'müslüman ülkesinin liderleri'nin sessizliði, Ýslâm Milleti'nin neyinin noksan olduðunu anlamasýna yardýmcý olacak maiyette..

Kavramamýz gerekenin, biz Müslümanlarýn hele de son 100 yýl içinde, nasýl parça-bölük hâle getirildiðini ve bunun emperial- þeytanî güçlerce gerçekleþtirildiðidir.

Bunu sadece Kudüs ve Filistin için düþünmeyelim.

Evvelki gün, Afganistan'da bir kýz okulunun önünde bomba yüklü bir kamyonun patlatýlmasý sonunda, 10-14 yaþ arasýnda 65 kýz öðrenci parçalandý, 200 kadarý da yaralý.. Bir gün sonra da, bir yolcu otobüsüne konulan bomba, sonunda 12 kiþi can verdi.. O kadar kanýksamýþýz ki, haberlerde bile yerini almadý..

Bu vurdumduymazlýk veya uyuþukluk da bizim faciamýz..

Bu vesileyle yakýn tarihten bir-iki kesit sunalým:

76 yýl önce, 8 Mayýs 1945 günü, 'Hitler Almanyasý' kesin olarak yenilmiþ, Adolf Hitler ve yakýn çevresi, Amerika, Sovyet Rusya, Ýngiltere ve Fransa'dan oluþan düþmanlarýnýn eline canlý olarak geçmemek için intihar etmiþler, ve 9 Mayýs günü de Almanya'nýn kayýtsýz þartsýz teslim olduðu andlaþma imzalanmýþtý.

O savaþta, Hitler Almanyasý, Fransa'yý 6 yýl iþgali altýnda tutmuþtu ve o iþgale karþý direniþ hareketlerini ise, Ýngiltere'de sürgünde bir hükûmet kuran General Charles De Gaulle yürütüyordu.

Almanya'nýn kesin olarak yenildiði ve Hitler'in öldüðü anlaþýlýnca, kazanýlan zaferin þerefine, 'General De Gaulle, 120 yýldýr iþgal ettikleri Cezayir'deki ayrýlýkçýlara bir güç gösterisi yapmak üzere, huzursuzluðun yoðun olduðu yerlerde, bütün yerleþim bölgelerinin bombardýman edilmesi emrini vermiþ ve bir günde, -belirlenebilen resmî kayýtlara göre- 46 bin Müslüman katledilmiþti.

Ama, o kurbanlar, 1954-61 arasýnda 1,5 milyon müslümanýn daha Fransa eliyle katledilmesi pahasýna sürdürülen savaþýn ateþini daha bir tutuþturmuþ, Fransa'dan, en azýndan siyasî açýdan kopabilmiþlerdi.

Evvelki gün, Rsuya dev askerî törenler yaparken, Fransa da, 8 Mayýs 1945 zaferinin 76. yýlýný kutluyor ve Cezayirli kardeþlerimiz de, o gün, General De Gaulle'ün emriyle yapýlan bombardýmanlarda katledilen ve sayýlarý 60 -70 bini bulan kurbanlarýna tekrar aðlýyorlardý.

Cezayir Devlet Baþkaný Abdulhamid Tebbûn, o gün bu münasebetle yaptýðý konuþmada, Fransa'yý bir kez daha özür dilemeye ve tazminat ödemeye çaðýrýyordu.

Ama, Fransa'da yaþayan Müslümanlarý fransýz usûlü inanmaya zorlamanýn hesaplarýyla, Ýslâm'a karþý savaþ açan Emmauel Macron'un, o utancýn mirasçýsý olmaktan dolayý hicab duyacaðý ne bir kalbi vardýr, ne de, mazlûmlarýn feryadýný iþitecek kulaðý..

Unutmayalým ki, henüz 25 yýl öncelerde de, Bosna'da, sýrf Müslüman olduklarý için 250 bine yakýn insan en vahþi ve barbarca yöntemlerle sýrb milislerince katledilirken, o zamanki Fransa Baþkaný François Mitterand, mazlûmlarýn yükselen yardým feryadlarýna, 'Ben Élysée Sarayý'nda olduðum müddetçe, sýrblar üzerine tek bir fransýz mermisi bile atýlmayacaktýr..' diye karþýlýk veriyordu.

Bir de içerden, dehþetli bir siyasî 'helâlleþme'..

Dersim'de 1937-38'de, bir karakol baskýný ile baþlayan ve M. Kemal'in, 'derhal tenkil..' (yani, ezilip yok edilmesi) emrini verdiði askerî harekât'ýn isyana dönüþmesi sonnda, kurbanlarýn sayýsýný 10 yýl öncelerde - baþbakanlýðý döneminde- Tayyîb Erdoðan 14 bin kiþi olarak resmen açýklamýþtý, üzerinden yaklaþýk 75 yýl geçtikten sonra.. O Dersim Faciasý'nda nelerin, nasýl olduðuna dair, korkudan anlatýlamamýþ daha ne hikâyeleri vardýr.

Sadece, o dönemde, Emniyet Umûm Md. Muavini olan ve Dersim'e bizzat M. Kemal tarafýndan tam yetkili olarak gönderilen Ýhsan Sabri Çaðlayangil'in hatýralarý bile dehþet vericidir. Dersim'de bir isyana dönüþen hareketin lideri Seyyid Rýzâ yakalanýr. Ama, idâm edilebilmesi için, yaþýnýn küçültülmesi, oðlunun yaþýnýn da büyütülmesi gerekir.. Bir tatil günün gecesinde açtýrýlan bir mahkemede babanýn yaþý küçültülmüþ, oðlunun da yaþý da büyütülmüþ ve idâmdan sonra da cesedleri yok edilmiþ, buharlaþtýrýlmýþtýr.

Adý, Tunçeli olarak deðiþtirilen Dersim'in adý bile telâffuz edilemezdi, bu ülkede, son çeyrek yüzyýl öncesine kadar..

Bunu þimdi tekrar hatýrlatmaya ne gerek mi vardý?

En büyük muhalefet partisinin Bursa'dan m.vekili yaptýðý O. Sarýbal isimli kiþi, geçen hafta, 'Dersim'de yapýlanlarý unutmayacaðýz..' demiþ.. O acýyý o kiþi çekmiþse, diyebilir..

Ýlginç olan ise, o m.vekili kiþinin 'Dersim notu' kendisine sorulan, o en büyük muhalefet partisinin grup baþkanvekili imiþ, Ö. Ö. isimli kiþi, 'Biz, o konudan dolayý Dersim'le helâlleþtik, Dersimli birisini partimizin baþýna Genel Baþkan yaparak..' deyiverdi..