Kayyum muhalefet ve Boğaziçi sahnesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atamasıyla başlayan olayların kaynağına bakınca bunun kendiliğinden gelişmediği hemen anlaşılıyor.

Mesele siyasi değil demokrasiyle, hukukla, özgürlüklerle, liyakatla ilgili” diyor bahane edenler. Bakıyoruz, hakikaten öyle mi?


Bir kere, Prof. Dr. Melih Bulu’nun özgeçmişi tartışmasız şekilde yetkinliğini ve saygınlığını ispatlıyor. Ama bana kalırsa bir rektör için akademik geçmişten daha önemlisi sahip olduğu yönetim becerileri. İdareciliği ve saha tecrübesi. Bulu birkaç farklı üniversitede dekanlık ve kurucu rektörlük yapmış. Özel sektörde çalışmış.

Üniversitelerdeki akademik başarı ve saha uyumu meselesine kafa yoranların yıllardır söyleyegeldiği bir şey var. Bilginin sahaya uyumsuzluğu, üniversitenin konuya, çalışma alanlarına, alanın ihtiyaçlarına karşı duyarsızlığı Türkiye’de sıkça görülüyor. Oysa üniversitenin bulunduğu şehre, şehrin üniversiteye sahip çıkması, eşgüdümün sağlanması iki tarafa da kazandırıyor. Bunu dikkate almamak bozkırda su ürünleri fakültesi açmak gibi ve ne yazık ki benzer örnekleri mevcut.

Bu açıdan Melih Bulu’nun sahada ve idarecilikte edindiği tecrübenin Boğaziçi’ne getirisi mutlaka olacaktır.

Bir diğer eleştiri, atamanın hukuki mi keyfi mi olduğuyla ilgili. Muhalefet partilerinin tam kadro, tüm kuvvet keyfidir diyorlar. Ama Boğaziçi’ne rektör atama kriterlerine uygun bir atama yapmış Sayın Cumhurbaşkanı.

Hal böyleyken nasıl oluyor da diğer üniversiteler için geçerli olan kriterlerin Boğaziçi için uygun olmadığı söylenebiliyor? Ayrıcalık mı isteniyor?

“Boğaziçi Türkiye’nin en iyi üniversitesi” diye ise vesayet kurmaya kalkan tüm diğer kişi kurum kesim gibi bunu iddia edenler de aşağılanmayı ve alaşağı edilmeyi hak eder.

Boğaziçi’ne rektör atanması üzerinden iktidara ders vermeye kalkanlardan bazıları ise atanan rektörün siyasi şeceresini öne sürüyor. “AKP’li imiş ve olmamalıymış”.

Sanki siyasi ideolojik rengi olan bir isim ilk kez bir üniversitede görev alıyor. O kadar komik ve tutarsız bir iddia ki. Bürokrasi, iş dünyası, medya ve kültür-sanat çevreleri gibi akademi dünyası da sanki daha düne kadar tek renkli değilmiş, farklı fikir ve yaşam biçimlerine sahip yetkin isimler sistematik baskıya uğramamış gibi, sadece tüm idari ve akademik kadrolar Kemalist, jakoben, CHP’lilerle doldurulmamış gibi kıyasa kalkıyorlar. Geçiniz.

“Bulu AKP’den milletvekili aday adayı oldu” diyenlerin aradığı cevap Bulu’nun özgeçmişinde hal bu ki. Daha önce CHP’de ve Liberal Parti’de de siyaset yapmış. Renkli bir siyasi yelpazesi var oysa. Üstelik ilişkilendirmeye çalıştıkları AK Parti, milletvekili adaylığını kabul etmemiş Bulu’nun.

Daha da trajikomik olan ise şu.

Bulu’ya bu argümanlarla karşı çıkanlar daha önce PKK, DHKP-C, MLKP gibi terör örgütleriyle siyaset yapan imzacı akademisyenlerden hiç rahatsız olmadılar. Toprağa onar onar şehit verdiğimiz günlerde bile utanmadılar.

Benim indimde tam da bu nedenle zerre kıymeti yok yaptıkları eleştirinin.

Ama Boğaziçi sahnesinde muhalefetin rolü çok önemli kanaatimce.

Son on yılda adım adım şekillendirilen ve başlarına –sahipleri tarafından- kayyum atanan Türkiye muhalefetini CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun temsil etmesi çok isabetli.

Yıllardır takip ediyorum, hakkını yemeyelim. Kendisi 2013’ten beri Gezi olaylarının tekrarı için çabalayan Birleşik Haziran Hareketinin öncülerinden.

Ve yedi yıldır yapamadığını DHKP-C’den MLKP’ye, PKK’dan marjinal sol ve LGBT örgütlerine tam kadro yapmaya ilk kez bu kadar yaklaşabildi.

Zamanlama da mükemmel!

Erdoğan’ı bu kez darbeyle değil muhalefetle indireceğiz, muhalefete açık destek vereceğiz” diyen yeni ABD Başkanı Biden on gün sonra işbaşı yapıyor. Piyonlar da sahiplerinin gözüne girmek için kıyasıya yarışıyor!

Son sözüm Boğaziçi’nin yeni rektörü Melih Bulu’ya olsun.

Sayın Bulu. “Boğaziçi’ni dünyanın ilk yüz üniversitesi arasına sokacağımhedefiniz güzel. Bunca acıklı kasıntıya rağmen hala ilk yüzde değil Boğaziçi. Umarım başarırsınız.

Verdiğiniz röportajlardaki şirinlikleri ise hiç sevmedim.

Metallica ve Guns N Roses dinlemeniz ya da bisiklete binmeniz size çok mu sıra dışı geliyor? Bu konuda takdir edilmek mi istiyorsunuz ki tam da bir toplumsal-siyasal kesime yakın bulunduğunuz için eleştirildiğiniz bir dönemde bunları dile getiriyorsunuz? Nitekim kendini beğendirmeye çalışıyor diye burun kıvıranlar çoktu. Sizi hiç tanımıyorum ama yapmayın lütfen.