Bizim Kemal Bey oldu olası balık sevmez. Ne zaman evde balık kızartılsa ona pastırmalı yumurta yaparlar.
Geçen gece İstanbul karla boğuşur insanlar sokakta resmen sürünürken Kemal Bey yüzünü buruşturdu; fırın küreği benzeri ellerini havada salladı, martı örneği çırpındı bir iki ve; "Yahu adam kebapçıya gider! Neymiş balıkçıya gitmek!!" diye kükredi. "Kılçık damağına saplansın da görsün gününü!" dedi İmamoğlu'nun balıkçıya gittiğini duyunca.
"Efendim yanında İngiltere Büyük Elçisi varmış. O istemiştir balıkçıya gitmeyi..."
"İngiltere Büyük Elçisi m i?! Ulan Amerikan Elçisi olsa neyse! Allah akıl fikir versin ben ne diyeyim... İngiltere istedi diye balıkçıya mı gidilirmiş!! Tövbe tövbe!!"
"Şeyi görüşmüş... Millet İttifakı iktidara geldikten sonra İngiltere'nin ne gibi yardımlarda bulunacağını..."
Kemal Bey'in kaşları çatıldı o saat. Bıyıkları şöyle bir titredi:
"Onunla niye görüşüyorlarmış ki! Koskoca Demokrat Amca dururken??"
"Efendim Meral Hanım şey dedi ya... İmamoğlu'nun yüzünde Fatih Sultan Mehmet'i görüyorum..."
"Ne?? Gözlüklü müymüş Fatih?!"
"........."
"Peki... İngiliz pek bir hayranmış Fatih'e?"
"O değil efendim. Bu Batılılar... Sizin yolcu İmamoğlu'nunsa hancı olduğu görüşünde galiba."
"Hancı ha? Hancı... Bense yolcu..." Güldü sinirli sinirli. "Hancı benim oğlum benim!! O koltuktan benim ancak cenazem kalkar. Ya da... Tepesi atarsa tabii... Hanım kaldırabilir! Başkası avucunu yalar!"