Kibir alçakların takozudur!

Dünyayı ağır yaralı olarak değil hafif sıyrıklarla atlatalım inşallah.

Musalla son makam koltuğu, son kartvizit mezar taşı. Son toplantı helalleşme. İyilik insanın görünmeyen kefeni gibi parasını düşünmezsin bile. Kötülük kalbimizi hacklemeden iyiliğin hakkını vermek ne güzel.

Dünyadan mezun olabilirsin ama notunu büyük hesap gününde verecekler. Bunun farkındasın değil mi sayın çalı çırpı.

O kir pas içinde o çürük soğan kokan kömürlük kalbinden kaç bölümlük dizi çekilir bilmiyorum lakin sezon finalinin güzelliği gömüldüğün toprağın onayına bağlı.

İçinde varlık gösteremediğin iyi huyların yokluğu seni sarsmayacaktır da. Dünya boyama kitabı, sende olan kadar sıvayacaksın, o boşluğu küçük bir çocuk gibi dışarı taşıracaksın.

O çevirip çevirip durduğun naylon koltuğun dönsün sen değil. Sen dönünce duracağın yeri de sana benzetiyorsun.

Şu günlerde birilerini fazla tazyik yiyince yılan dansı yapan bahçe hortumuna benzetiyorum. Raf ömrü tükenince indirim reyonlarının gözdesi olan muhterisler. Birileri oluşları çok oluşlarından değil bir torbaya kolayca sığdırma hissiyatımdan.

Dün bir tane beş geri bir ileriyi gördüm. Oturan laf salatası. Varlığı umurumda değil lakin darlığını hakikatin üzerinde ihtirasla genleştirme çabası umurumda. Bir şeyler söyledi önce fakat paraşüt açılmadı çakılmamak için kurduğu cümleler lapasını koydu önümüze.

Biz gerçekten bir garibiz. Dalı kırıldı diye ağaca küsen aramızdaki muhterislerin gargarasından midem bulanmaya başladı.

Yahu bu koltukları ayarlayıp getirin mesai bittikten sonra ayar bozuyor.

Benim anlamadığım bir şey var neden koltuk gidince omurganızı makaraya alıyorsunuz.

Karnınızdan değil de kalbinizden konuşmayı denemiyorsunuz. Dahili numaranız nedir sizin, harici şımarıklık mı?

Yahu istedikleriniz olmayınca neden konforlu nasihatçiye dönüşüyorsunuz.

Muhterislik.

Buradan sonrası da zaten hatta bekleyip.

Nefsinizin müşteri temsilcisine bağlanmaya kadar gidiyor.

....