Kılıçdaroğlu'nun Beslenme 'Çanta'sı

Bugünkü yazımı, kendi ayıbının unutkanı “ Hafıza, kartı” bir adama bağışlıyorum. Adam, hitabımın sebebi de organizma benzerliğinden, fıtratının şıklığını rüküş hasletlerle bozan insanlar için bereketli kelimelerim yok değil.

Bazı, insanlar için sezon sonunu beklemeye gerek yok, ucuzluğun pahada değil adamlıkta olduğunu göstermekten sıkılmadılar çünkü.

Ferasetleri yok, idealleri yok, siyaset dilleri “ Çinlilerin sabah kahvaltısından daha fazla mide bulandırıyor” inşa desen sıfır, ellerine muhallebi kasesi geçse ağız burun çizip heykele dönüştürmekten başka icraatleri de yok.

İleriyi görmek bunlar için Cumhuriyet Halk Otobüsünde orta kapıya kadar ilerleme seviyesinde. Geçen zamanlarda bir Türkiye Güzeline bazı sorular sormuşlar kızı veremediği cevaplardan vuruyorlar. Aynı soruları Chp liderine sorsanız, aldığınız cevaplar karşısında 90 derecede yıkanmış yün kazağa dönersiniz.

Neden şaşırdınız? Kılıçdaroğlu İstiklal Marşını ezbere okuyabildi mi.. Bırakın ezberden okumayı kağıttan okurken de al sancak yerine “ alçak” diye okuması kalbimizi tırmaladı o hesap. Mahalle yanarken saç tarayanlar biraz da arşiv tarasın görsünler.

Mensubu olduğu zihniyetin salata tabağı olmaktan öteye geçemedi kabul. “ Gaf salatası”. İnsan hata yapar o da kabul lakin öyle kolay saçılmış imitasyon inci gibi sıçrıyorsanız önce sıçrattıklarınız size ne kadar sıvanmış ona bakacaksınız.

Şu günlerde bakıyorum da beslenme kaynağınız ne bu ülkede yapılan devrimler ne uluslararası başarılara namzet kazandığımız zaferler beslenme kaynağınız besleme medyanın ucuz argümanı “ Çanta”. Ders kitaplarını evde unutup beslenme çantasıyla okula gelen çocuk gibi oluşunuz hayretimizin şarjını bile ırgalamıyor o derece şaşırmıyoruz.

Siz o çantayı, Fransa’nın yayınladığı levsiyat karikatürlere iki çift laf söylememe paravanı olarak kullanıyorsunuz.

Charlie Hebdo’nun rögar kapağına bir tepki verdiniz mi kusura bakmayın da siz bu ülkenin Fransa’yı boykot kararını boykot ettiğiniz için ucuz sebeplere sarılıyorsunuz.

Ağzınıza saray diye doladığınız yerin adı “ Külliye”. Milletin Çatısı. O kapıya gidip derdini anlatamadan dönen kimse olmadığı için topaç gibi kendi etrafınızı turluyorsunuz.

Sen eğer muhalefet lideri olduğunu iddia ediyorsan senin kutsallarına saldıranlara laf söyle de milli muhalefet olduğuna ikna olalım.

Hani kadınlar üzerinden siyaset yapmanın ahlaksızlık olduğunu söyleyen ahkamlar kesiyordunuz. Önce o kestiğiniz ahkamdan iri kıyım nasiplenin.

2016 ‘da Anadolu Yayıncılar Derneği Genel Başkanı Sinan Burhan’ın moderatörlüğünde yerel medya ortak canlı yayınında “ Ben aileye eşe çocuklara laf söyleyerek siyaset yapmam” diyorsunuz. Bu yaptığınız en ucuz en sefil en izbelerde gezinip bel altı vuruşlarda ıslıkçı olduğunuzun ispatı.

Adamlık, muhatabının kullanmadığı silaha tevessül etmemektir. Eşit savaşmıyorsan , işgalcisin. Siyaseti ucuz mavralarla işgal eden piknik partisinin liderisin kabul et.

Önce kendi eteklerine bakacaksın. Zamanında “ Sarayda Altın Klozet varrrrr” diyerek kendi yalanınıza yalandınız şimdi de tosladığınız yerleriniz acıtıyor. Klozet , çanta, musluk dedektifliği yapacağınıza siyasi tesisatınızın patlayışıyla ilgilenin.

Milletin elinde kalmış son külüstür sesler korosu.

Dün de Özgür Özeliniz bir marş söyledik bulutlar ağlamayı kesti dedi. Evet bunu söyledi.

Ona söyleyin az marşa bassın yoksa araba elinizde kalacak. Kuruttuk demiyor da bulutlar ağlamayı kesti diyor.