Kılıçdaroğlu'nun yaptığı “siyasi bunaklık” değil

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Salı günkü grup toplantısında "kürsü"den bir "iddia" daha attı ortaya.

Kürsünün önemi şudur.

Partiler haftada bir gün milletvekilleriyle TBMM'deki grup salonunda toplanır ve yasama faaliyetleri öncesinde istişarede bulunurlar. Kamuoyuna açık bölümünü misafirler ve medya mensupları da takip eder, dileyen televizyonlar dilediği kadar canlı yayın yapar.

Her parti için önemlidir ama bilhassa Mecliste grubu bulunan muhalefet parti genel başkanları için çok daha önemlidir grup toplantıları. Kamuoyunun dikkatini çekme, daha geniş topluma kesimlerine seslenme imkanı bulurlar çünkü.

Hazırlanırlar bunun için. Konuşmada ele alacakları konuları belirler, nasıl bir stratejiyle hareket edip tezlerini hangi kelimelerle anlatacaklarını "seçerler". Parti içinden dışından profesyonellerle toplanır çalışırlar yani. Metin birkaç kez yazılır okunur, düzeltmeler yapılar vesaire.

Bunları ne için anlatıyorum?

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun o kürsüden yaptığı konuşmaların irticalen olmadığını, hepimizi güldürüp "tövbe Yarabbim..." dedirten bütün o gafların, ortaya attığı iddiaların, hukukun değerlendirmesi sonucu yalan olduğu kesinleşen iftiraların "çalışıldığını" göstermek için anlatıyorum.

Şimdi başa dönüyorum.

Kılıçdaroğlu Salı günkü grup toplantısında mafya lideri Sedat Peker'in ortaya attığı iddiaya (?) cevaben Süleyman Soylu'nun söylediği bir söz üzerine TBMM Başkanı Mustafa Şentop'a durduk yere pas attı.

Dedi ki "Ayda 10 bin dolar rüşvete bağlanan siyasetçi kim? Şentop bu konuyu açıklamak zorundadır".

Siz de "ne alaka yahu" diyorsanız, Kılıçdaroğlu'nun çalışarak kurduğu şu cümlelere bir bakın.

"Şentop bu konuyu açıklamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne düşen bu kara gölgeyi kaldırmak zorundadır. Eğer Şentop konuşmuyorsa, acaba 10 bin dolar benzeri bir olay her ay ona da mı veriliyor?"

Gülmeyin.

Kılıçdaoğlu'nun peşine takıldığı mafya liderini bile doğru dürüst dinlememesi bir yana "gangster" Peker'in "siyasetçi" vurgusunu "milletvekili" diye bile isteye manipüle etmesi siyaseten fecaat.

Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi çalışmaları için Pakistan'da bulunan Şentop Ankara'dan 3 bin 454 km uzakta kendisine bu konu sorulunca, konunun kendisine nasıl geldiğinin şaşkınlığıyla "muhatap ben değilim" demiş. Elindeki bilgi belgeleri açıklamaya davet etmiş.

Ama Kılıçdaroğlu'nun iddia sicilini bildiğinden olacak şunları da söylemiş Mustafa Şentop:

"Bu bir eleştiri değil iftira. Pakistan'dayız. Malum burada oldukça sıcak bir hava içerisinde yoğun bir temas trafiğimiz vardı. Pakistan Cumhurbaşkanı sayın Alvi ile görüşmemizden çıkınca arkadaşlar haber verdi. Dedim ki, onu hangi meczup söylemiş? Bir baktık ki Kılıçdaroğlu'nun sözüymüş, Grup Toplantısı'nda söylemiş.

Bu bir siyasi bunaklık değilse eğer, bunun ancak bir haysiyetsizlik ve ahlaksızlık olduğunu söyleyebilirim. Kendisinde zerrece haysiyet, ahlak varsa bu konuyla ilgili olarak kendisinin bu beyanlarının ne anlama geldiğini ve bu konuda bilgi-delil ne varsa açıklasın. Yoksa kendisi muhtemelen bu tür konuları gündemde tutmak için sık sık sağdan soldan 10 bin dolarlar aldığı için bunun çok basit bir mesele olduğunu zannediyor ki herkese bu iftirayı yapabiliyor, bu çamuru sıçratmaya çalışıyor."

Ne yazık ki bu bir bunaklık değil. Çalışılmış bunaklık olmaz çünkü.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu CHP koltuğuna geldiğinden beri sistematik biçimde yapıyor bunu.

Ortaya attığı iddiaların yalan olduğunu, yanlışlanacağını, konu mahkemeye gittiğinde ceza alacağını, yaptığının suç olduğunu bilerek yapıyor bunu.

İddia etmiyor.

Ortaya attığını ispatlamaya ya da insanları buna ikna etmeye de çalışmıyor.

Yabancı istihbarat örgütlerinin PKK, FETÖ gibi terör örgütleri eliyle ya da kullandığı etki ajanları marifetiyle yaptığı algı operasyonlarının yöntemi burada da aynen renk veriyor.

Günümüz iletişim teknolojileri sayesinde ışık hızıyla yayılıyor artık her bilgi.

Doğru ya da yanlış, gerçek ya da kurgu olması fark etmiyor.

Yalan yanlış bilgiyi kasten dolaşıma soktuğunuzda o yalan zihinleri, medyayı, sosyal medyayı o kadar kirletmiş oluyor ki gerçeği aktaran doğru bilginin o pisliği hafızalardan, arama motorlarından, yazılı materyallerden, sosyal medya paylaşımlarından temizlemesi tam olarak mümkün olmuyor. Çamurun izi kalıyor.

Kılıçdaroğlu CHP'si bütün performansını buna yüklemiş durumda. Bütün umudu bu...

Siyaseti, yapıp ettiği bu: Yalanı yaymak.

Bir doğrunun ya da dolaşımda olan bir bilginin yanına bin yalan katıp yaymak ancak şeytani bir bilinçle, tasarlayıp çaba sarf ederek olabilir. Siyasi bunaklık değildir yani.