Halk kitleleri, bizde ‘Meclis’ olarak anılan kurumun, Amerika’da ‘Kongre’ diye isimlendirildiğini bilmediğinden, 6 Ocak günü yapılan baskını, bir derneğin veya partinin kongresine baskın sanmış ve ‘Bu konu niye bu kadar büyütüldü?’ demişlerdi.
Şimdi de, benzer bir durum, evvelki gün yaşandı ve, Moskova’da yapılan büyük gösteriler, bazı yabancı ajanslarca türkçe’ye, ‘Donanma Protestosu’ olarak duyuruldu.
Gerçekte ise, Rusya’da Putin’in karşısındaki en ciddî muhalif olarak nitelenen Alexei Navalny‘nin tutuklanmasını protesto sözkonusuydu. Ama, bazı ajanslar, ‘donanma protestosu’ başlığıyla geçmişlerdi, alel-acele.. Çünkü, ‘navalny’ kelimesi, rusçada ‘donanma’ mânasındaydı.
Böyle tercüme hatalarıyla zaman zaman karşılaşılıyor.
Nitekim, 20 Ocak günü, Joe Biden’ın, 25 bin askerin muhafazasında yapabildiği Başkanlık yemini sırasında, Afrika kökenli bir Amerikalı olan ve kendisini, ‘Ataları köle olan, annesinin elinde yetişen cılız bir siyahî’ olarak niteleyen ‘Amanda Gorman’ isimli 22 yaşında bir kızın okuduğu ‘The Hill We Climp’ (Tırmandığımız Tepe) isimli ilginç şiir de birbirinden epeyce farklı şekillerde tercüme edilmiş, daha doğrusu edilmemişti.
Bu arada ekliyelim.. ‘Amanda’ isminin 30-40 yıl gerilerden yankılanan acı bir hâtırası vardır. Güney Afrika’da, ‘beyaz ırk’ın üstün olduğunu sanan bir avuç salak ve zâlim ‘beyaz insan’ın 100 yıldır sürdürdükleri Apartheid (ırk ayrımcılığı) rejiminin korkunç zulüm ve tahakkümleriyle, siyahî insanlara hayvan muamelesi yapılırken, Nelson Mandela, 27 yıl süren zindan hayatındaydı ve Johannesburg, Pretoria ve Durban gibi büyük şehirlerde, onbinlerce ‘siyahî insan’, ‘Amanda! Amanda! / İstiklâl/ Bağımsızlık’ diye bir feryadı âsûmana yükseltiyorlardı.
Şimdi o feryadları isminde yaşatan bir siyahî kız, hattâ, gelecekte Amerikan Başkanı olmayı bile hayâl ediyor.
O hayâli gerçekleşirse, atalarının uğradığı zulümleri, o zulümlerle hiç ilgisi olmayan başka zayıf halklara ödetmeye çalışmaması temenni olunur. Çünkü, Barack Hussein Obama da bir ‘Afro- Amerikan’ olarak, 2008-2016 arasında iki dönem ‘Amerikan Başkanlığı’ yaptı, ama, genlerinde atalarından taşıdığı sanılan mazlûmiyet duyguları olduğunu düşünenleri esaslı yanıltmış ve Amerikan emperyalizminin uygulayıcısı olmakta seleflerinden geri kalmamıştı.)
‘Birlik, İttihad’ gibi kelimeler her ülkede ‘mistik’ bir söylem halinde..
Bu, aslında savaş baltalarının topraktan çıkarılma tehlikesinin yüksek olduğu zamanlarda duyulan bir söylem..
Joe Biden da, ‘Amerika’yı yeniden birleştireceğini söyledi. Ve, ‘Amerika geri döndü’ demeyi de ihmal etmedi. Ama, bu söylem, Amerika içinde bir güç gösterisi olsa bile, dünyadaki çağrışımı korkunçtur. Çünkü, Amerika’nın, bütün dünyada hele de son 75 yıldır yaptıklarını bilen halklardaki korku ve nefret duyguları, bu geri dönüş lafıyla zirve yapıyor.
6 Ocak günü Amerikan Kongre binasının basılışına Rusya’nın bir bakışı var ki, Amerikan makamları bunlara göz yummadılar.
6 Ocak /Kongre Baskını’nı gerçekleştirenler, ‘Jesus kurtarır’, ‘Trump, Jesus’un dönüşünün habercisidir..’ gibi pankartlar da taşısalar da, Amerika 250 yıla yaklaşan ömründe ilk olarak böyle kanlı bir Kongre Baskını’yla karşılaşırken, o gece Rusya, daha bir neş’eliydi.
Çünkü, Katolik hristiyanlar Hz. İsâ’nın doğum gününü, 24 Aralık’ta, Ortodokslar (ve tabiatiyle Rusya) ise, 6 Ocak’ta kutluyorlardı ve Washington’daki Kongre Baskını’nı, Hz. İsâ’nın doğum gecesi münasebetiyle bir kutlu hediyesi olarak değerlendiriyorlardı.
Hattâ o kadar ki, Rusya tv. kanallarında, USA için, ‘United States’ (Birleşik Devletler) yerine, ‘Şimdilik Birleşik Devletler..’ ifadesi bir temenni halinde ve zevkle dile getiriliyor; tabiatiyle, ‘Amerikan sisteminin çökmek üzere olduğu’ anlatılıyor; Rusya’daki sosyal güvenliğin gücü hatırlatılıyor ve hele de Trump’a uygulanan ‘Twitter yasağı’, Rusya’daki ifade özgürlüğünün üstünlüğüne delil olarak gösteriliyor ve esasen, Amerikan yönetim sisteminin arkaik/ çağdışı bir sistem olduğu belirtiliyordu.
Şimdi de, Rusya’daki son gösteriler, rövanş alma imkânını sundu Amerika’ya..
Çünkü, Rusya’da, Putin’e karşı muhalefetin en ilgi çekici liderlerinden sayılan Navalny, iki ay kadar önce Putin tarafından zehirletildiğini iddia etti ve tedavi için Almanya’ya gitmesine izin verildi. Putin, kendisine bu iddiayı soran gazetecilere, ‘Onu öldürtmek isteseydim şimdi hayatta olmazdı..’ gibi bir karşılık vermişti..
Navalny, tedavisi sonunda, geçen hafta Rusya’ya döndü ve Moskova’da tutuklandı. Ve 23 Ocak günü başkent Moskova ve diğer şehirlerde büyük gösteriler yapıldı ve ilginçtir, Moskova’daki göstericiler de tıpkı Washington’da olduğu gibi, Kremlin Sarayı’na girmek istediler ve güvenlik güçlerince şiddetle önlendiler.
Joe Biden Yönetimi, Navalny’nin derhal serbest bırakılmasını istedi. Rusya ise, bu gösterilerin ardında Amerikan tahriklerinin bulunduğunu ileri sürdü. Karşılıklı protesto ve suçlamalar devam ediyor..
Karşılıklı protesto ve suçlamalar hemen başladı ve Joe Biden, daha ilk günlerinde, Putin Rusyası’yla bir bilek güreşine girmiş gibi..
Filler şimdilik tepişmiyorlar, dans ediyorlar; ama, arada yine ezilenler olacak.