Ýçiþleri Bakaný Süleyman Soylu’nun, Anayasa Mahkemesine yönelik eleþtirileri dikkat çekiyor.
Son olarak A Haber’de Anayasa Mahkemesi’nin, bakanlýk olarak devletin güvenliðini saðlama görevini yaparken iþlerini zorlaþtýrdýðýný söyledi.
Devlet, baþta saðlýk ve içiþleri bakanlýklarý olmak üzere koronavirüs salgýnýný kontrol atýna alma/önleme adýna topyekun canla baþla çalýþýyor.
Ama devlet ve millet düþmanlarý da boþ durmuyor.
FETÖ, PKK, etki ajanlarý, beþinci kol faaliyeti içinde görev alanlar; kirli propaganda, manipülasyon, yalana dayalý algý operasyonlarla, verilen mücadeleyi sekteye uðratmaya, baþarýsýz kýlmaya çabalýyor.
Bilhassa sosyal medyada, milletimizin moralini bozmak, infial meydana getirmek, halký panikletmek ve ardýndan kaos çýkartmak için her türlü melanet iþleniyor.
FOX TV’de Fatih Portakal, Sözcü ve Cumhuriyet gazeteleri de bu þer cephesine omuz veriyor. Hiçbir çaba, gayret bu malum medyadan destek görmüyor. Tam tersine her þey kötü gidiyor, her þey kötü yönetiliyor. Gerçekler halka anlatýlmýyor…
Mesela Sözcü gazetesi yazarý Yýlmaz Özdil’e göre Ýstanbul’dan sonra virüsten en büyük darbeyi yiyen kent Ýzmir’miþ.“Hala Ýran sýnýrýnda 50-60 bin kiþi elini kolunu sallaya sallaya ülkeye giriyor. Bu nasýl virüsle mücadele"ymiþ…
Rakama dikkat edin 50-60 bin kiþi. Hem de salgýnýn en çok can aldýðý Ýran’dan elini kolunu sallayarak Türkiye’ye giriyor...
Ýçiþleri Bakaný, “yalan söylüyorlar, ömrüm bu yalanlarla mücadeleyle geçiyor. Ahlaksýzca bir þekilde insanlarý tahrik etmeye çalýþýyorlar. Elinde veri varsa açýklamýyorsan ahlaksýzlýktýr." diye tepki veriyor.
Kýzaran bir yüzleri yok ki. Yalan, ahlaksýzlýk böylelerinin karakteri olmuþ.
Bir yanda devletin, güvenlik ve bekamýz için verdiði mücadele var.
Bir tarafta da bir þer cephesi.
Bu vaziyet karþýsýnda Anayasa Mahkemesi nerede durmalýdýr?
Ýþte Sayýn Soylu’yu Anayasa Mahkemesi’nin kararlarýný eleþtirmeye sevk eden de bu sorunun cevabýdýr.
Sosyal medyada provokasyon yapan, bilgi kirliliði ile milleti infiale ve paniðe sevk etmeye çabalayan 2 bin 551 kiþi hakkýnda iþlem yapýlmýþ.
Ýçiþleri Bakaný diyor ki; “Provokasyon yapanlarýn yüzde 70'i FETÖ, DHKP-C, PKK…”
Polis, bu görevini, 8 Mart 2018 tarihinde yürürlüðe giren düzenlemeye dayanarak yapýyor. Yasa; “Polis, sanal ortamda iþlenen suçlarda, yetkili Cumhuriyet baþsavcýlýðýnýn tespiti amacýyla, internet abonelerine ait kimlik bilgilerine ulaþmaya, sanal ortamda araþtýrma yapmaya yetkilidir.” diyor.
Anayasa Mahkemesi, 19 Þubat’ta Polis Vazife ve Selahiyetleri Yasasý’ndaki bu düzenlemeyi iptal etti.
Önümüzdeki günlerde gerekçesinin yayýnlanmasý beklenen karar yürürlüðe girince, polis; savcý veya hâkim kararý olmadan, sanal ortamda araþtýrma yapamayacak, internet abonelerine ait kimlik bilgilerine ulaþamayacak ve bunu savcýlýða bildiremeyecek…
Anlamý ne bunun?
Bozguncular, yalancýlar, devlet ve millet düþmanlarý yapacaðýný yapacak, güvenlik tedbiri alýnýncaya kadar bozgunculuk, ihanet hedefine ulaþacak.
Onun için de Sayýn Soylu; “AYM'nin kararlarý bizi gönülsüzleþtirmektedir, þevkimizi kýrmaktadýr.” demektedir.
Ýfade özgürlüðü tamam da, dört bir yandan sarýlmýþ, bir de virüs salgýný ile uðraþan devletin elini kolunu tutmak neyin nesi?
Bakan Soylu’nun dediði gibi sanki Türkiye Norveç de, yedi düvelle uðraþmýyoruz.
Güvenlik giderse, Anayasa Mahkemesi hukuk nasihatleri verebilir mi?