Küfürcü Lütfü özrün kabul edilmedi!

İlk değil, belli ki son olmayacak.

70'lerin sonundan beri bu ülkede on binlerce insanın canına kast eden, Kürtlerin evini başına yıkan, çoluğunu çocuğunu dağa kaldırıp sokaklara patlayıcılar gömen terör örgütünün siyasi koluyla hem kol kola siyaset (!) yapacaksın, hem hala milliyetçi, sağcı, devletçi, vatansever, haktan hukuktan, demokratik olgunluktan bahsedeceksin!

Katille iş tutup kurbanın cenazesinde -numaradan- ağıt yakacaksın!

PKK'nın partisi gayet açık ve gayet kendinden emin şekilde özerklikten, Öcalan'a özgürlükten, Türkiye'nin "Kürdistan"ı işgalinden bahsedecek, sen ağzını açmayacaksın!

TSK'ya sınır ötesinde operasyon yetkisi veren tezkereye "evet" desen de "hayır" diyen CHP ile mutlu mesut ittifak edeceksin, susacaksın!

HDP'liler Meclis'te yüzünüze yüzünüze "altınızdaki koltuğun sahibi benim" diyecek sineye çekeceksin!

Bir HDP'li İyi Parti başkanı Akşener'e kafa tutarak "burası Kürdistan" diyecek, susacaksın!

Ama şehit yakını hesap sorunca patlayacaksın!

Şirazeni kaybedeceksin... Tahammül etmeyeceksin, öyle mi?

"Kardeşim boynum kıldan ince, şehidiniz şehidimizdir, acınızı paylaşıyorum, şehitler ölmez vatan bölünmez" demeyeceksin...

Peki ya...?

Bacısına küfredeceksin!

İnanılmaz!

İnsanın havsalası almıyor.

Kendine milliyetçi diyen, merkez sağ iddiasında bulunan partinin grup başkanvekili şehit emanetlerine hürmet yerine hakaret ediyor.

Rezalet öyle büyük ki; affedilemez.

Zaten küfürcü Lütfü Türkkan'ın ne şehit abisinden, ne milletten af dilediği de yok.

Bunun yerine devasa ayıbını örtmek, tevil etmek, olmadı suçu yıkacak sebep aramak dışında bir şey yaptığı yok İyi Partili vekilin.

Ama Allah aşkına milletin değerlerinden, hassasiyetlerinden habersiz, son derece bayağı ve cinsiyetçi küfürler eden birinin ne işi var gazi Meclisimizde?

Olayın oluş biçimi, konuşmanın akışı ve küfrün ediliş anı da öyle dehşetli ki.

Belli ki acısından, bağrındaki ağrıdan sesi titreyerek ve nefesi yetmeyerek "benim kardeşimin vücudu parçalandı, günlerce ayaklarını aradık" diyor şehit abisi.

Ardından, "HDP'yi PKK'nın yanına konumlandırıyorum" dedikten sonra eli kanlı Demirtaş'a kahvaltıya gideceğini ilan eden Meral Akşener'e tepki gösteriyor. Dehşete düşmüş bir halde. Belli ki kırılmış.

O esnada Lütfü Türkkan boğazından sarıldığı şehit abisini iyice sıkıp kulağına söylüyor, bilinçli seçtiği küfrünü!

Taammüden küfrediyor. Hiç öyle sinir anı falan değil.

Şehit yakını feveran ediyor, küfürcü Lütfü'yü ifşa ediyor ama ağzını bozmuyor, metanetini, asaletini koruyor.

İP'li Lütfü Türkkan ise korumalarının yanına kaçıyor.

**

Öte yandan Türkkan'a "özür dile" diyenlere hiç katılmıyorum.

Şehit yakınına küfrün bir özürle temizlenme, küfürcünün aklanma ihtimali yok çünkü.

Üstelik Türkiye siyasetindeki tek kadın parti başkanı olan Meral Akşener ısrarla kendisine "bu ablanız" diye atıf yaparken Lütfü Türkkan şehidin abisini hırpalıyor, itip kakıyor ve küfrederken de bacısını hedef alıyor!

Unutulmayacak, affedilmeyecek, hafifletilemeyecek büyük bir skandal.

İyi Parti yönetiminin alnındaki utanç levhası...

Akşener istediği kadar HDP'yi PKK'nın yanına konumlandırsın hiç fark etmez. Değil mi ki İyi Parti milletin ve şehitlerin yanına konumlanmamış, Türkiye'ye ne fayda!

**

Gece geç saatlerde bir özür videosu çekip yayınladı Türkkan.

Samimi bir özür ve pişmanlık yok sözlerinde, vücut dilinde. Siyaseten sıkışmışlığın, partisinden, tabandan gördüğü baskının yarattığı acıklı kıvranış var.

Özrü özür değil. Zaten bu tavrın tutumun geri dönüşü, telafisi olamaz. İyi Parti için hiç iyi olmadığı açık.

Ayrıca bu rezalette Lütfü Türkkan'ın hoyratlığı, şımarıklığı, terbiyesi, edep adap seviyesi belirleyici olmuştur şüphesiz ama asıl mesele CHP-İyi Parti-HDP ittifakındaki çelişkilerin yarattığı basıncı kişilerin taşıyamamasıdır.

Seçimlere bir buçuk yıl kala muhalefet fena dağıtmış vaziyette.

Tezkereye hayır oyu karşı ittifaka hayır getirmedi, getirmeyecek.

HDP-PKK ile beraber haşrolacaklar.