‘Kuzu postuna bürünen kurtlar'ý hatýrlatan siyasetçiler

5 gün önce haber bültenlerinde ilginç bir haber yer aldý. Hangi ‘Ahmet Hoca’ ise, ‘Ahmet Hoca Enstitüsü’ adý altýnda bir araya gelmiþ ve (medyada yazýlan þekliyle)muhafazakâr çevre isimlerinden bir grub’un online/çevrimiçi denilen sistemle yaptýklarý bir toplantýya, Kýlýçdaroðlu da dâvet olunmuþ ve o da ilginç laflar etmiþ..

Ýlginçtir, ayný gün Kýlýçdaroðlu, CHP’nin Ýstanbul Ýl Baþkaný Cânân Kaftancýoðlu’yla birlikte, Ahmed Davudoðlu’nu da ziyaret etmiþ, eskiden AK Parti Gn. Baþkan Yard. olan ve þimdi GP Gn. Bþk. Yardýmcýsý sýfatýný taþýyan Selçuk Özdað’a yapýlan saldýrý dolayýsiyle..

Davudoðlu, bu görüþme sýrasýnda, zâhiren hiç ilgisi yokmuþ gibi gözüken iki gazeteciye de yapýlan saldýrýlara dikkati çekmiþ ve ‘Kimseden korkmuyoruz ama, ayný anda, senkronize bir saldýrýya uðramýþlarsa, bu (…) önemlidir’ diye konuþmuþ.. Yanlýþ sayýlamayacak bir çýkarým..

Ama, birileri de, ‘…enstitüsü’nün bir çevrimiçi toplantýsýna Kýlýçdaroðlu’nun dâvet edilmesi ile, ayný ismin, o gün Davudoðlu’nu ziyaret etmesi arasýnda da bir senkronize durum bulamazlar mý?

Davudoðlu ayrýca, MHP lideri Bahçeli'nin ‘tehdit diliyle konuþtuðu’nu belirterek, ‘kendisine çeki-düzen vermesi gerektiði’ni dile getirmiþ..

MHP’nin çizgisi 50 yýldýr mâlûm.. Onlarýn bu gibi eleþtirilere pek aldýrmadýklarý, kendine özgü yöntemlerle karþýlýk verdikleri bilinmiyor deðil..

Kýlýçdaroðlu ise, Davudoðlu’yla yaptýðý bu görüþme sýrasýnda AK Parti’yi eleþtirirken, ‘…Ýktidar gündemi deðiþtirmek için bu tür yollara tenezzül edebilir mi? Her þeyi yapabilirler. Ýktidardan gitmemek için göze alamayacaklarý þey yoktur’ buyurmuþ..

***

Davudoðlu ‘iyi’ gidiyor bugünlerde.. Haydi hayýrlýsý.. Biraz alkýþlayan bir topluluk bulunca, öyle frensiz sözler söylemesini bizim aslî deðerlerimiz içinde yetiþmiþ hiç kimseye yakýþtýramýyorum. Hele de, henüz 4 sene öncelerde AK Parti Gn. Baþkanlýðý’ndan ayrýlýrken yaptýðý o destansý konuþmayla kýyaslayýnca..

Ahmed Hoca’nýn bir kapalý salon toplantýsýndaki sözleri sýradan politik eleþtiriler deðildi. Hani, görüntü ve ses olmasaydý da, sadece yazýlý bir konuþma metni okusaydým, Kýlýçdaroðlu’nun sözleri sanýrdým. ‘3 milyon doz aþý getirtip bunu Ankara’da yakýnlarýna yaptýranlarýn ahlâksýzlýðýndan, onursuzluðu’ndan, ‘artýk onlara kimsenin inanmadýðý’ndan söz ediyor; ‘Öyle dünya lideri demekle dünya lideri olunmaz; liderlik iþte böyle günlerde belli olur..’ diye, birilerine atýfta bulunuyordu.

***

Geçelim..

Benim asýl dikkatimi çeken, Kýlýçdaroðlu’nun, söz konusu o çevrimiçi toplantýda yaptýðý konuþmadaki söyledikleri..

Ömür bu Kýlýçdaroðlu.. Herhalde, tulûat tiyatrocularýný kýskandýracak bir zekâvete sahib.. Buyurmuþ ki: ‘Hepimizin dedesi, babasý -bir þekliyle- CHP’liydi. Meselâ ünlü þairlerden Necîb Fâzýl, CHP’nin Parti Meclisi üyesidir, bir dönem.. Adnan Menderes de CHP’lidir. Tek parti zâten.. O tek parti, aslýnda çok deðiþik görüþlerden.. Ayrýþma, çok partili hayata geçtikten sonra baþlamýþtýr.’

Nasýl?

‘Þecaât arzedeyim derken merd-i qýbtî, ‘sirqat’in (çaldýklarýný) söyler..’ deyimini hatýrlatmýyor mu?

27 yýllýk ‘Tek Parti diktatörlüðü’ günlerine bir güzelleme ve özlem çekiþin örtülü bir ifadesi deðil mi bu? O Kýlýçdaroðlu deðil mi, partisinin ilk iki baþkanýnýn çizgisinden bir milim bile sapmadýðýný kendi partililerinin eleþtirilerine cevap verirken dile getiren?

Haa, merhûm Necîb Fâzýl’ýn Ýslâmî çizgi öncesini yeni keþfetmiþ gibi, Kemal Bey.. Adnan Menderes de, Serbest Fýrka, 99’uncu gününde kapatýlýnca, CHP’ye gönderilmiþ; 0 kapatýlýþtan 30 sene sonra da idâm edilmiþti.

Amaan, o dönemi niye hatýrlayalým ki.. Olmuþ’la ölmüþ’e çare yok..’ diyenleri iþitir gibi oluyorum. Eðer, dâraðaçlarýyla, zindanlarla, sürgünlerle, jandarma dayaklarýyla, gözyaþlarýyla, açlýk ve sefaletle, yoksul halktan zorla alýnan vergilerle, kýsaca baþtan baþa zulümle tezgâhlanan bir faþist uygulamanýn geçmiþini hatýrlamayalým denilirse, o ayrý..

Dün, Adalet Bakaný Abdulhamîd Gül, sanki, kiþiye özel bir koruma kanunu hâlâ da hükümfermâ deðilmiþ gibi, ‘Meclis, kiþiye özel kanunlar yapmaz..’ diyordu ki, yanýmdaki birisi, ‘Yok yahuu..’ deyiverdi..

***

Bir yýldönümü dolayýsiyle, baþka konuya da deðinelim, kýsaca..

‘Qanlý Yanvar’, yani (Kanlý Janvier, /January/ Januar) Ocak-1990’da, son demlerini yaþamakta olan Sovyetler Birliði’nin o zamanki ve son (ve de güyâ, Sovyet Rusya liderlerinin en mülâyim) lideri Gorbaçov, ‘sosyal düzen ve istikrarý’ saðlamak adýna, Ocak ayýnýn 19/ 20’nci gecesinde tanklarýný Bakû üzerine sürdüðü ve halk kitlelerinin direnmesine aldýrmaksýzýn, yüzlerce insaný tank paletleri altýnda ezdiði katliâmýn adýdýr.

Müslüman Azerbaycan halký 31 yýl önceki o vahþi saldýrýyý ve verdikleri kurbanlarý tabiatiyle unutmuyor; her yýl ‘Qanlý Yanvar’ýn mazlum kurbanlarýný dualar ve aðýtlarla, ve mezarlarýný çiçekler süsleyerek anýyorlar.. Bu vesileyle Rus tanklarý altýnda can veren o mazlumlara rahmetler..

Ama, bu ülkedeki Tek Parti diktatörlüðü uygulamalarýný, sadece bedenleri deðil, beyinleri ve ruhlarý öldüren zulümlerini de hatýrlamamýz gerekmez mi?

***