Fransa Başkanı Macron'un ön ismi 'Emmanuel', 'Tanrı bizimle..' mânâsınadır. Ama, Fransa'daki dostlar, Kilise'nin sosyal bünyedeki etkisinden dolayı Kilise'ye saygılı gözükse de, onun bir 'ateist' olduğunu belirtmekteler.
Ancak, onun, İslâm'a karşı amansız bir düşmanlık beslediği kesin ve bu, uygulamalarından da anlaşılıyor. O, iç siyasette en güçlü rakibi olan 'Marie Le Pen'le, 'Ben senden daha fazla İslâm düşmanıyım..' diye, dışarda da Hollanda'lı ırkçı siyasetçi Geert Wilders'le yarışmakta..
'Fobi/ korku, sıradan bir düşmanlıktan da öte, psikiatrinin alanına girer; İslamofobia da öyle..
Hemen bütün Hristiyan toplumlarında 2 bin yıldır süren Yahudi düşmanlığının, 'anti-semitizm'in, kendilerine utançtan başka bir şey getirmediğini göremiyorlar ki; bugün de İslâm'la savaşıyorlar. Üniversitelerde, ibadet edecek bir mekân bulamayan Müslüman öğrencilerin, koridorlarda, sınıflarda namaz kılmasına ve müslüman hanımların sosyal alanda başörtülü olmalarına bile yasaklama getiriyor; 'kamalist-laik' uygulamalardan örnek alarak.. Yani, sadece Macron'un beynindeki düşünce merkezi değil, Fransa Parlamentosu da bir 'akıl tutulması' yaşıyor.
Düşünemiyorlar ki, İkinci Dünya Savaşı esnâsında bütün Avrupa'daki Yahudilerin sayısı 5 milyonu geçmezken; bugün sadece Fransa'daki Müslümanların sayısı resmî makamlara göre 6 milyon; gayriresmî rakamlara göre de, -kimliklerini gizlemek mecburiyetini hissedenlerle- 15 milyonu aşkın; yani, Fransa nüfusunun yaklaşık dörtte biri!.
Ama, 'Macron'giller korkmasın; Müslümanlar hattâ ekseriyet de olsalar, başkalarına bir inanç dayatmayı, inançları gereğince zulüm bilirler.
Mösyö Macron'a söyleyelim ki, İslâm'ı önlemek ve müslümanları korkutmak, sindirmek adına çıkardığı kanunlar, bumerang gibi kendilerini vuracaktır. Çünkü, hem İslâm maddî güçle değil, kalbleri kazanarak ilerliyor; hem de, 'inançlarının şuûru'ndan uzak nice Müslümanlar da, bu baskılarla, 'Uyur idik, uyardılar..' demek merhalesine ve kendilerine gelmekte ve insanlık haysiyet ve şerefinin temeli bildikleri inançlarını korumakta bugün daha bir bileylenmekteler..
Bu vesileyle, İtalyan m.vekillerinden Giorgia Meloni isimli hanımın, Macron'a hitaben -videosu da izlenmeye değer..- konuşmasına değinelim.. Tercümesi şöyle:
'Emmanuel Macron'un sorumsuzluğuna yazıklar olsun!.
Libya'yı bombalayanlar onlar. Çünkü İtalya'nın Gaddafî ile enerji alanında özel ilişkileri onları endişelendiriyor, ve biz de göç dalgalarının önünde bulduk kendimizi..
Bu arada Fransa, Afrika'yı sömürmeye devam ediyor. Afrika'da 14 ülkede (...) çocukları madenlerde çalıştırıp hammadde edinmeye devam ediyor.
Fransa nükleer reaktörleri için kullandığı uranyumun yüzde 30'unu Nijer'den çıkarıyor ve Nijer nüfusunun yüzde 90'ı ise, elektriksiz yaşıyor.
Bize ders vermeye kalkışma Macron!. Çünkü, Afrikalılar senin politikan yüzünden kıt'alarını terketmek zorunda kalıyorlar.
Çözüm, Afrikalıların Avrupa'ya göç etmeleri değil, Afrika'nın Avrupalılardan kurtulmasıdır. Sizden ders almak istemiyoruz..
Sözümüz yeterince açık değil mi?'
ASIL YOBAZLIK, İŞTE BU!
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, musıkî ile de ilgilenen birisi.. Bağlama çalarak, 'deyiş'ler okuyor; sesi de beğeniliyormuş.. 'Hiç oldum..' isimli son müzik çalışmasına, E. Oğur isimli ve 'solcu' kesimlerin baştâcı olan bir müzisyen de refakat etmiş.
Ama, mâlum çevreler, Kalın'la birlikte müzik yaptığı için Erkan Oğur'u linç kampanyasına tâbi tuttular. O da iki gün sonra, kendisinin 'devrimci' ve o müzikal işbirliğinin de bir hata olduğunu belirterek 'öz-eleştiri' vermiş oldu.
Yobazlık, işte bu!
Biz, 'kimseyi dışlamayalım..' desek de, onlar kendi hisarlarına çekilmişler, dışında kalanları düşman biliyorlar.
Ülkenin bugünkü kadrolarca yönetilmesine tahammülsüzlükle, 'terkedip gitmek'ten bile söz eden F. Say isimli bir piyanist'in annesi geçen sene vefat edince..
Tayyib Bey, başsağlığı diler, telefonla.. F. Say da memnuniyetini kamuoyuna duyurunca, laik cenahın hışmı gecikmemişti.
Bunun üzerine F. Say ve babası, 'Türkiye'nin Cumhurbaşkanı bizim acımızı paylaşıyor, bu bizim için bir şereftir deyince lanetlendik.. Meğer, asıl yobaz olanlar bu tarafmış..' dediler.
Evet, 'asıl yobazlık', o!
Ve.. Evvelki gün, 'Merkez Bankası'nın kayıtları ortadadır, '128 milyar dolar' kayıp diye bir şey yok!' diyen CHP'li m.vekili İlhan Kesici, dün ise, 'Ben partim ve Genel Başkanımla aynı görüşteyim..' diyerek, ne kadar 'özgür düşünceli' (!) olduğunu sergilemiş. O, 'Dün dündür..' diyen Demirel'in akrabası, ne de olsa.. Birileri için gurur verici sayılabilir.