Manevi katastrofun aðýr bedeli...

Ölümcül çöküþ, iflas ediþ, yutulmak, yere çarpýlýþ, afet, kýyamet gibi anlamlarý var katastrof kelimesinin, bizdeki hak ile yeksan oluþa benziyor... Ýnsanýn ruhunu hissedemeyiþi, ruhen çöküþü, ruhunu reddetmesi de bir tür kýyamet deðil mi? Bugün, maddiyat karþýsýnda menaviyat ne yazýk ki bu durumdadýr. Bunda asra dair problemlerin yaný sýra, maneviyat bezirganlarýnýn yol açtýðý ruh kanamalarýnýn payý büyüktür.

En yakýn felaketli tecrübemiz olarak FETÖ'nün maddi tahribatýný konuþup duruyor uzmanlar farklý ortamlarda. Askeri, güvenlik ve emniyet konusunda, akademide, siyasette, bankacýlýkta, medyada ve yaygýn kamusal görevlendirme þemasýnda yer alýþlarý ve kurduklarý yönetsel aðlar, sempati halkalarý... Devlet içinde devlet þekline geliþleri... Bunlarý hep konuþuyor, tartýþýyor, yazýyoruz. Hükümet büyük bir mücadele politikasý tatbik ediyor. Halk, 15 Temmuz direniþinde milli bir destan yazdý...

Ama bu hareketin yol açtýðý manevi tahribatý çok konuþmuyoruz. Gençleri ve aslýnda tüm toplumu, dindarlýk adýna, dindarlýk görüntüsüyle, maneviyat ve idealizmle kandýrdýklarý için, tüm bu deðerler çok ciddi bir yýkým yaþadýlar. Dine ve dindarlara zaten güvensizlik üzerine kurulmuþ resmi ideoloji, adeta kendini onaylatan bu süreçte, 'bakýn iþte, bu dindarlar zaten böyledir' yargýsýný, saðlam bir kaya gibi zaten yaralý zihinlere adeta çaktý... O güvensizlik kayasýnýn altýndan nasýl kalkacaðýz?

FETÖ ile tecrübe edilen o meþ'um vakalardan sonra, dine ve kutsala dair kurulmasý gereken mesafe ve hatta aslýnda laikliðin nasýl bir büyük bir güvence olduðuyla ilgili koro, kendini pekiþtirdi. FETÖ'nün oluþturduðu tahribat ile çoðu kiþi dinden ve dindarlardan sýtkýný sýyýrdý.

Özellikle gençler...

Sorularý çalan, tayin ve atama sistemlerini kendi çýkarlarýna göre iþleten, sahte belgelerle insanlarý hapse yollayan, sürekli kaset ve bant çekerek insanlara þantaj yapan, duygu sömürüleri ile kitleleri uyutarak yöneten, 15 Temmuz'da gözünü bile kýrpmadan insanlarý tarayan, caddeleri kana bulayan, TBMM'yi bombalayan, helikopter, uçak kaçýran, bu hainlerden ve onlarýn hatýrlattýklarýndan nefret ettiler...

Demek ki feci þekilde kandýrýlmýþýz dediler? Ve onlarý hatýrlatan her þeyi silkeleyip üzerlerinden atmak istediler. Bugün genç kýzlarýn niçin baþlarýný açtýklarýný soruyoruz. Uðrunda bunca çile çekildikten sonra, niçin anlamýný ve deðerini kaybetti baþörtüsü bu çocuklarýn nazarýnda? Gençler niçin daha bireysel takýlmaya baþladýlar, kabuklarýna çekildiler, toplumsallaþmayý, ibadetlerini, günlük fýkhý, eskisi kadar önemsemiyorlar, niçin... Hasýlý kelam; ''sizin gibi deðiliz, bizim de kendi hayat maceramýz var' derken, dindarlara olan güvensizlikleri, bir deprem gibi onlarý hýzla sarsýp bizlerden uzaklaþtýrýyor...

...................................

Tasavvuf; bir adap mektebi olarak, nefsin terbiyesi, güzel ahlakýn hayatýn her zerresine sinmesi, alçakgönüllülük, ikram, dayanýþma gibi insaný kemalata götüren kutlu bir yolculuðun rehberidir... Geleneðimizde, dini yaþamanýn sivil pratiklerini ve dinin kültürleþmesini saðlayan içeriðiyle tasavvuf, toplumun daha doðrusu millet oluþun, yapýcý öðelerindendir. Tasavvuf erenleri, hem yerleþmenin, kökleþmenin, hem de ilayý kelimetullah gayesiyle gönüllerin fütuhatýnýn asli aktörleridir. Hacý Bayram Veli, nasýl ki Ankara'da ve aslýnda Anadolu'da kurucu unsur ise, alperenlerden olan Ayvaz Dede, Osmanlý ordusundan çok yýllar önce vardýðý Bosna'da, gönüllere dair bir fetih ve serhat haritasýný çizmiþtir...

Dini medeni hafýzasý tabiri caizse hallaç pamuðu gibi atýlmýþ, bilinçsel düzeyde kolu kanadý kýrýlmýþ, baðlamý parçalanmýþ, örselenmiþ bir toplumuz. Dolayýsýyla din adýna, medeniyet adýna ortaya çýkanlarýn, bizi yaðmalamamasý, kandýrmamasý, üzmemesi gerekiyor. Çünkü çok yorulduk. Tasavvuf adýna ortaya çýkan veya öyle olmadýðý halde tasavvuf adý ile lanse edilen gruplarýn sebep olduklarý çürümeler, toplumda çok sert sekülerleþme tepkisiyle karþýlaþýyor... Tam bir katastrof! Tuzla buz oluyoruz. Ruhumuza balyozlar iniyor, gönüllerimiz satýlýyor.

Bunu yapmayýn!

Müslümanlar olarak güvenilecek kiþiler olmak zorundayýz. Çok güçlü, çok etkileyici, çok zengin, çok malumat sahibi olmak deðil... Artýk bu niceliksel büyüklüklerin kompleksinden kurtulmamýz gerekiyor. Güvenilir, emanet edilebilir, sözünden dönmez, alçakgönüllü, doðru sözlü, adaletli ve merhametli olmak tüm diðer maddi büyüklük ve çokluklardan kýyaslanamayacak kadar daha deðerli...

Yeni bir çaða, yeni bir evreye, yeni bir zaman döngüsüne girdi dünya. Ýnsanlar hiç bu kadar tekil, hiç bu kadar kendinden mutsuz, hiç bu kadar hemcinslerine mesafeli, bireyselliðe kaçýcý, kural sorgulayýcý, kutsal yýkýcý, nihilist, yalnýz ve kýrýlgan bir nebuladan daha geçmemiþti...

Söz, Allah'ýndýr. Onu en güzel þekilde taþýmak, en güzel þekilde okumak, en güzel þekilde yaþamak zorundayýz.