Masadakiler ve mönüdekiler…

Yeni seçim yasası AK Parti ve MHP'nin oylarıyla Meclis'ten geçti. Yeni yasa ile seçim barajı yüzde 7'ye düştü. Artık oylar ise ittifakın büyük ortağına değil aldıkları oy oranınca tüm partilere dağıtılacak şekilde düzenlendi.

Yasa değişikliğinin ittifaklara olası tesiri hakkında yapılan spekülasyonlar bir yana, Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin siyasi partileri ittifaka sevk ettiği, bunun da eskiden olsa esamisi okunmayacak partileri kıymete bindirdiği gerçeği devam ediyor.

Yeni seçim yasasından sonra küçük partilerin güçlerini birleştirip yeni bir ittifak oluşturmaları ihtimalinden söz ediliyor.

6'lı masaya akıl hocalığı yapan siyasi iletişimci İlyas Başsoy'u dinlerlerse Meral ablalarının eteğine tutunup sağda yeni bir ittifak da oluşturabilirler.

Böylece birinci turda daha çok oy toplayıp ikinci turda boylarının ölçüsünü daha büyük alabilirler!

Zaman hızlı geçiyor evet, ama kaç türlü yenilebileceklerinin simülasyonunu yapmaları için kafi miktar vakitleri var.

Düşünün bir kere, "Demokrasi tarihimizde yeni bir dönem, tüm önyargıları kıran yeni bir teamül oluşuyor, siyasi parti liderleri benliklerinden sıyrılıp bir araya gelebiliyorlar, daha ne olsun" denilerek alkışlanan 6'lı masa Niğde gazozu kadar bile heyecan yaratamadı. Bu durumda yan odada yeni bir masa; neden olmasın!

Halk tv gibi Kemalizm pazarlama kanallarını saymıyorum bile, fondaş medya "Masa neden heyecan yaratamadı?" sorusuna cevap aramak zorunda kaldı. Bulmak için masanın altına değil üstüne baksalar yeterdi aslında. Malum masadaki tek heyecan verici unsur, hattızatında onları oraya toplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan'dı.

Onun dışında yaprak kıpırdatacak rüzgar estiremediler. Düşünün, 6'nın biri olan DP Genel Başkanı Gültekin Uysal'ın Deva ve Gelecek Partisi'ne ayar veren tweeti, 6'sının bir araya gelmesinden daha fazla haber oldu.

Zafer Partisi Başkanı Ümit Özdağ'ın Mansur Yavaş'ı öne sürmesi ise masa sakinlerini ziyadesiyle telaşa sevk etti.

Masaya soğuk sudan başka bir şey getiremedikleri için seçimin üstüne soğuk su içip kalkacaklar o masadan.

Ve tarih bir beceriksizlik olarak yazacak 6'lı masayı.

Türkiye'nin siyasi tarihine şimdiden geçtiler. Ona bir diyeceğimiz yok. Neler yok ki Türk siyasi hayatında. Güneş moteller, kiralık vekiller...

Siyaset ise liderlik istiyor, ayak oyunları ile bir yere kadar.

Bir tarafta büyükelçi trafiği, bir tarafta saman altından Mansur Yavaş yürütenler, bir tarafta Meral ablanın başbakanlık hayallerini garanti edecek aday arayışı ve tabii Cumhurbaşkanlığı adaylığına gömlek kolu sıyıran Kemal Kılıçdaroğlu...

Deva ve Gelecek mi? "Bizim sayemizde kaybetti" diyebilmenin hayalini ile avunuyorlar.

Elde edecekleri hiçbir şey yok çünkü.

6'lı masaya onlar için sipariş edilen mönüde sadece şu var:

"Erdoğan bizim sayemizde kaybetti der, sevinirsiniz."

Son zamanlarda en keyif aldığım şey

Siz ne diyorsunuz, "z kuşağı" mı? Ben gençler diyorum; hey gençler!

Genç, ne güzel bir kelime. Deli dolu, enerjik, yaratıcı, cesur, yeniliğe açık, her şeye sıfırdan başlayabilir, hata yapma lüksü var, temiz, zeki, hin, hemen anlıyor, atik...

Daha çok sayabilirim.

Diyorsunuz ki, hiç mi olumsuz tarafı yok bu gençlerin? Nasıl genelleyebiliyorsun?

Diyorum ki güzel bakan güzel görür, güzel bakan güzelleştirir.

Son zamanlarda en keyif aldığım şey gençlerle zaman geçirmek. İki genç annesiyim. Okulda gençlerle birlikteyim. İyi bir kafe müdavimiyim. Gençlerle takılmayı seviyorum.

Yaşlanıyor olabilirim, kabul. Ama her türlü ışın dolgusundan, botokstan daha iyi bir anti aging, emin olun. Üstelik memleket meselelerini onlarla konuşmak da son derece ufuk açıcı.