Bizi kuþatan küresel kriz modern insanýn geldiði noktayý gösteriyor aslýnda. Sanki herkes bol bol tüketirken bir kriz yoktu dünyada. Sanki açlýkla boðuþan milyarlarca insan hiç aklýmýza gelmiyordu.
Mamaya, aþýya, eðitim ve saðlýk olanaklarýna eriþemeyen çocuklar aklýmýza gelmiyordu küresel krizin etkileri görülmeden önce.
Baudrillard, Tüketim Toplumu kitabýnýn giriþinde Melanezya yerlilerinden bahseder. Yerliler gökyüzünde süzülen, beyazlarýn bindiði uçaða hayran kalmýþlardýr. Bir türlü onlarýn düzlüklerine inmeyen uçaðýn aþaðýya inmesini saðlamak için kafa yorarlar. Beyazlarýn uçaðý yakalamasýnýn sebebinin yerde belli nesnelere sahip olmasý inancý hakimdir. Yerliler dallar ve sarmaþýklarla bir uçak simulakrý inþa ederler. Geceleri aydýnlattýklarý bir arazide nesnenin sýnýrlarýný çizerek gerçek uçaðýn oraya inmesini beklediler.
Modern tüketim toplumunu, Melanezya yerlilerine benzetiyor Baudrillard. Tüketim kazazedesi simulakr nesnelerden ve mutluluðun karakteristik göstergelerinden oluþan bir aygýtý iþlerliðe sokar ve mutluluðun konmasýný bekler. Bolluk ve refah mutluluðun bir göstergesi haline getirilmiþtir ki esas mesele buradadýr. (Baudrillard, 1997)
Hiçbir þey sýnýrsýz ve sonsuz deðildi. Ýnsanlýk sýnýrlarýný zorladý ve yer altý kaynaklarýný yaklaþýk üç yüz yýldýr büyük bir hýrsla tüketiyor. Ýnsanoðlunun hayatýný kolaylaþtýrmak için yola çýkan mucitlere saygýmýz sonsuz. Ancak sermaye sýnýfý daha çok satabilmek ve ayný insana defalarca ürün satabilmek için sanayi devrimini fütursuz bir hale soktu.
Eskiden 20-30 sene kullanýlabilen buzdolabý üretmek mümkündü þimdi 10 sene sonra deðiþtirmek zorundasýnýz. Çünkü daha yeni, daha þýk, daha renkli ve en büyüðünü satýn almak zorundasýnýz.
Televizyonlarýnýz 5 senede bir kullanýlamaz hale geliyor. Yedek parça ve tamir bakým maliyetinin daha fazla olmasý sizi taksitle yenisini almaya zorluyor.
Dijital çaðda köleleþtirilmiþ müþteriler yaratýldý. Sizi dinleyen cep telefonlarý ihtiyaçlarýnýzý tespit ederek yanýp sönen reklamlarýnda "hemen satýn al" diyor.
Tanesi 1 dolarlýk avokadoyu her sabah yediðimizde fit olacaðýmýzý söyleyen hekimlerimiz var.
Hayatýmýzdaki boþluðu alýþveriþ yaparak doldurmaya çalýþýyoruz. Çünkü harcadýkça mutlu olan reklam yüzlerine hayran býrakýlýyoruz.
Hiç kullanmayacaðýmýz eþyalara sahip olmak istiyoruz. Bunun bizi mutlu edeceðini düþünüyoruz ama sürekli eksik olan ve sahip olunmasý gereken yeni metalar karþýmýza çýkýyor. Onlarý biriktiriyoruz, bu sebeple de evlerimize sýðamamaktan þikayet etmeye baþlýyoruz.
Dünyada son yýllarda daha çok öne çýkan minimalizm kavramý tam da bu noktaya deðiniyor. Çünkü daha çok kazandýkça daha çok harcýyoruz, yine yetinmiyoruz; asýl önemli olan ise kendimize mutluluk için gereken zamaný ayýramýyoruz. Mutluluðu, daha çok sahip olduðumuz eþyalarda ve bize her an, her yerde reklamlarla dayatýlan hayatlarda bulacaðýmýzý sanarak kendimizi tüketiyoruz.
Hiç bitmeyen kampanyalarla, özel gün indirimleri adý altýnda bize sunulan reklamlarla, kara cuma alýþveriþ çýlgýnlýðý, patron çýldýrdý zevzekliði doruk noktasýna ulaþmýþ durumda. Alýþveriþ yaparken ihtiyacýmýz olmayan ürünlere yarýþ halinde koþup sahip olmaya çalýþýyoruz. Sahip olduðumuzda yaþadýðýmýz kýsa süreli mutluluk, yeni bir ürüne, daha lüks bir eve, daha konforlu bir otomobile sahip olma düþüncesiyle yerini mutsuzluða býrakýyor.
Minimalist yaþam þimdilerde bütün dünyada özellikle de geliþmiþ ülkelerde tercih sebebi. Bu yaþam tarzýna inananlar, hayatýný yeniden tanzim edenler genellikle insanlýðýn geleceðinden kaygýlý orta sýnýflar.
Biz kanaat ekonomisi tabirini yahut sade hayat demeyi yeðliyoruz. Kültürümüzde derinliði olan ve kutsal dinlerden beslenen evrensel bir idrak sunuyor bize.
Alt gelir gruplarýnýn ihtiyaçlarý ve sorunlarý bu yazýnýn kapsama alaný dýþýnda elbette. Ama kriz dönemlerinde en çok da dijital çaðýn kölesi olan orta sýnýfýn sesi çýkmýyor mu?
Sizce bugünlerde olup bitenleri anlamak için insaný yani kendimizi yeniden ele almak ve varoluþ gerekçelerimizi sorgulamak için biraz geç kalmadýk mý?