Evvelki gece, -45 yıllık bir hukukumuz olan- Prof. Tâlib Alp hocadan bir video geldi. Tâlib Hoca, metalürji alanında uzun yıllar yurt içi ve dışında ders vermiş, tecrübeli bir ilim adamıdır. Ben de gönderdiği videoyu bu konulara da kafa yoran bazı arkadaşlarla paylaştım.
Video için bazı arkadaşlar 'Eski bir hikaye..' dediler.
Konuşan kişinin, 'kendi emperial dünyalarının zulmünün ironik bir eleştirisi'ni mi yaptığı; yoksa, hiç kıvırmadan ve insan hak ve hürriyetleri gibi yaldızlamalara gerek duymadan, 'kendi dünyalarının doymak bilmez materyalistlerinden habersiz bir pragmatist' mi olduğu konusunu belirlemekte tereddütler oluştu.
Ve sonra, dün sosyal medyaya düşen o videoda, konuşanın kişinin Howard Nicholas isimli bir akademisyen olduğu anlaşıldı.
Bu kişinin konuşmasının zamanı o kadar da önemli değil.. Çünkü onun ele aldığı konu eskinin de eskisi; yüzlerce yıldır Haçlı -kapitalist dünya, tam da bu kişinin mantığına uygun şekilde, kendilerinden olmayan dünyaları ve halkları yağmalamış, onların başını kaldırmamaları için nice zulüm metod ve mekanizmalarını geliştirmiştir.
Emperial dünyanın bu yağmacılığının, asırlarca şu üç merhaleli süreci izlediği anlatılmıştır, geçmişte:
Birinci merhale; İstihmar: 'Eşşekleştirme, (veya, eşek yerine koymak..) Evet, halk kitleleri, açlık, sefalet ve cehâletin kucağına itilerek, onların , bu saldırgan sömürgecileri, 'kurtarıcı' olarak kabul etmeleri ve onlar olmaksızın hiçbir şey yapamayacaklarına inandırılırlar.
İkinci merhale; İstismar: (İstihmar yolu ile narkoz verilen ve hatta hipnotize edilen halkların) varını -yoğunu talân ve yağma etmek, sömürmek..
Üçüncü merhale; İsti'mâr: (Sömürülen zenginliklerin çalındığını gizlemek için o halklara birkaç küçük ve gönül çalıcı yenilikler sergileyip, 'Bakınız, sizin ülkenizi de, i'mâr ediyor, modernleştiriyoruz' görüntüsü vererek; uyutulan veya uyuşturulan ve her şeylerini yağmaladıkları ülke ve halklarını, teknolojilerinin yaldızlı ürünlerine ve de karşı konulamaz diye gösterdikleri silahlarına hayran bırakmak..)
Videoda konuşan kişinin anlattığı da buydu. Bu kişi, 'İstihmar, istismar ve isti'mâr' merhalelerinin herbirisinin şeytanî- fir'avnî ilmini çok iyi tahsil etmiş olarak, sadece Afrika'yı değil, gerçekte, bütün dünyada uyguladıkları 'istihmar ve istismar' metodunu uyguladıklarını da anlatmış oluyor.
Bir 'Sosyal Bilimler Akademisi'ndeki bu akademisyen kişi, 'şeytana bile pabucunu ters giydirecek kadar derin bilgi sahibi; işini iyi biliyor ve bu konuşmasını da kendi dünyasının seçkinlerine hitaben yapmış; bu, konudan da anlaşılıyor. Onun İngilizce konuşması, türkçe alt yazılı olarak sunulmuş videoda..
Buyrunuz, onun müthiş görüşleri:
'(...)Afrika deyince, tarihî olarak, Sahra altı Afrika'dan söz ediyoruz.
Afrika'nın bir hammadde üreticisi olarak kalmak gibi bir rolü vardır ve bu, dünya çapında gelişmiş ülkeler için temel bir gerekliliktir.
Sahra altı Afrika'nın bundan kaçmasına izin vermiyeceğiz, tamam mı?
Sahra altı Afrika'yı olduğu yerde ve fakir tutmak için herşeyi yapacağız..
Geri kalan herkesin refahı için, bu gerekli.. Yani, önce bu konuyu netleştirelim.. Bu, şu mânâ geliyor: Bütün ekonomik yapılar, bütün global kurumlar ve herkese öğrettiğimiz ekonomi; hepsi, Afrika'yı tam olarak bulunduğu bu yerde tutacak şekilde tasarlandı.
İster Avrupa olsun, ister B. Amerika veya şimdi de Çin.. Bu, hep aynıdır.
Afrika'nın yoksullaştırılmasına ihtiyacımız var.. Çünkü, bu hammaddelere ve sudan ucuz olmasına ihtiyacımız var.
Bu, Afrikalıların yapacağı bir şey yok mânâsına gelmez.. Tabiî var.. Ama, karşı çıktıkları, savaştıkları konu, bu..
Ama, eğer Afrika farklı bir şey yaparsa, Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya'da herkesin hayat standardı düşer. Ve bu da ödenmesi gereken büyük bir bedel ister. Batı'nın büyük bir kavga olmadan buna izin vermeyeceğine size garanti veririm.
Bakınız, orada bir ideoloji yazısı var.. (Tabloyu gösteriyor): Biz ideoloji üretenlerin bir parçasıyız. Üniversitelerde ve bütün akademik kurumlarda, bütün bu işin suç ortağıyız..
Batılı pek çok akademisyenin işi bu..
Afrikalıları, yaptıkları şeyi aynen yapmaya devam etmeleri gerektiğine ikna etmek.. Tamam mı..
Ve onlara şunu gösteriyoruz: 'Fakir olman senin hatan, bizim değil.. Kendi yüzünden fakirsin..' Akademik kurumlarda yaptığımız bu..
Az gelişmişliğe sebep olan temel kuvveti biliyoruz: Kolonileşme.. (sömürgecilik)..
Üretilen bütün bu muazzam kaynaklardan onlar ne alıyorlar? Hiçbir şey..
Evet, hiçbir şey..
Bu çok önemli.. Bir parça bilgi..
Size bütün bu çalışmalarımızdan Sahra altı Afrika'da ne olduğunu göstermek istiyorum:
'Hiçbir ülke üretim olmadan asla gelişemez..
Hammadde üretmek, temel ziraî mallar üretmek sizi hiçbir yere götürmez..'
Sanayiin düşmesine sebep olan şey, imâlâttaki düşüştür. Ve, biz Batılı ekonomistler ve politikacılar Afrika'nın sanayileşmesine ve imâlâta geçmesine izin vermeyi göze alamayız.'
Eveeet.. Bu trajik emperial hikâye, gerçekte kendi ülkemize ve bütün Müslüman coğrafyalarına ve de dünyanın bütün mazlum, mustaz'af (hakları gasbedildiği için zayıf düşmüş olan) halklarına da asırlardır uygulanmadı mı, uygulanmıyor mu?