Modern zamanlardaki evsizliðimiz...

Prof. Necmettin Erbakan'ýn, 1967 yýlýnda, kurucularýnýn arasýnda Samiha Ayverdi hanýmefendinin de olduðu Türk Ev Kadýnlarý Derneði'nde yaptýðý konferansýný yeniden okudum.

Dernek daha sonra, 1973 yýlýnda, Türk Kadýnlarý Kültür Derneði adýný almýþ. Samiha haným ve arkadaþlarýnýn, kadýnlarla ilgili bir derneðin isminde ilk olarak yaptýklarý 'ev'' vurgusu üzerinde ciddi olarak düþünmemiz gerekiyor. Ardýndan bu ''ev''den, 'kültür'e geçilmiþ. Doðrusu; ev ile kültür zaten ayný hakikatin çocuklarýdýr.

Erbakan Hoca'nýn iki saate yakýn olarak yaptýðý bu konferansýn 1967 yýlýnda kadýn dinleyicilere yönelik olmasý kayda deðer. Hem onun kadýnlara yönelik nezaketi, konferansa ciddi þekilde hazýrlýklý geliþi, hem de kadýnlarýn bu sosyolojik deðerlendirmelerle dolu konferansa raðbet göstermeleri gerçekten kayda deðer...

'Doðu'da, Batý'da ve Ýslam'da Kadýn' baþlýðýný taþýyan konferansta Erbakan Hoca, Doðu alemi olarak adlandýrdýðý Sovyetik blok ile, Batý alemi olarak adlandýrdýðý Kapitalist sistemi mukayese ediyor. Ýktisadi sistemleri, sosyal yapýlarý ve dünya görüþleri kulvarýnda deðerlendirmeler yaparak ardýndan Ýslam'ýn kadýnlara verdiði deðere, bu deðerlerle kurduðu dünya görüþüne geliyor... Kitabi sosyolojik bilgilendirmelerin yaný sýra, konferansta kendisi izlenimlerini de aktarýyor. O sýralarda yeni döndüðü, Leipzig ve Berlin'deki iki fuardan izlenimler, Fransa ile Çekoslavakya'dan karþýlaþtýrmalý anlatýmlarla salondaki dinleyiciler nezdinde gerçekçiliðini katmerlendiriyor.

Doðu blokundaki kadýnlarýn, materyalist bakýþ açýsý altýnda nasýl da ezildiðini, Batý alemindeyse adeta ticari meta haline indirgenmesini eleþtiriyor. Ýslam'ýn kadýna tanýdýðý hürriyeti, insan onurunu, aile kavramýný anlatýyor, annelerin ayaklarý altýnda olan cennetten bahsediyor...

2021 yýlýnda artýk geçen yüzyýlda kalmýþ bu konferansýn üzerinden denizler geçti. Her þeyden önce, Doðu/Batý gerilimi yýkýldý. Bununla birlikte asla gerilimsiz sayýlmayacak bir dünyadayýz. 1989'da Sovyetlerin yýkýlýþýndan sonra, Batý nezdindeki yeni tehlike ;Ýslam toplumlarý olarak belirlendi. Politik kamplaþma eskisini aratmayacak sertlikte iþgallerle, savaþlarla, ýrkçýlýkla, islamofobi ile devam ediyor.

Peki Ýslam kadýnlarý, ayný kadýnlar mý? 1967'den beri onlar da çok deðiþmediler mi? Batý olarak adlandýrdýðýmýz kapitalist sistem, lüks tüketim, moda ve algý talepleri, medya, internet ortamý gibi küresel dönüþümlerle, artýk farklýlýklara dayalý eski duvarlarý delik deþik etmiþ durumdadýr. Sözgelimi Ankara'da ayný konferans salonunda bugün toplanacak olan kadýnlar, evet Doðu Blokuna veya komünizme sempati duymayacaklardýr belki ama kapitalizme yönelik ciddi eleþtirileri de olmayan kiþiler olacaktýr. Ya 'ev kadýnlarý'' vurgusu? Ev kadýnlýðý o kadar indirgenmiþ, üzerinde öyle çok tepinilmiþ bir ifadedir ki, bugün ona sahip çýkacak kadýn yok denecek kadar azdýr. Ben buna modern zamanlardaki evsizliðimiz diyorum. Ýstanbul Sözleþmesi baðlamýnda tartýþtýðýmýz 'cinsiyetsiz toplum' idolü mesela, bugün muhafazakar kesimdeki kadýnlarýn kayda deðer çoðunluðunun tepkisizlikle karþýladýðý, hatta normalleþtirdiði bir durum. Bir meseleyi ortaya koyarken Ýslam buna ne der diye sormadýðýmýzdan her görüþten kolaylýkla etkileniyoruz. Yani eskisi kadar kolay deðil düþünsel kategorileri kalýn çizgilerle çizebilmek. Samiha Ayverdi gibi büyük bir edebiyatçý ve önemli bir düþünce insanýnýn, hareketin ilk baþýnda kullandýðý ''ev'' ve 'kültür' kelimelerini niçin kullanmýþtý acaba?