Emperyalist devletlerin eseri olan göç sorununa en ilgisiz ülkeler de yine kendileri.
Hem fakir ülkeleri işgal ederek kaosa sürükleyip göçü tetikliyorlar hem de amiyane tabirle zeytinyağı gibi üste çıkıyorlar.
Ülkemizde yaşadığımız göç sorunu da emperyalistlerin üretip üzerimize saldığı bir sorundur.
Dünyanın en fazla göçmen ağırlayan ülkesiyiz.
Küsurat bir tarafa, üç buçuk milyonu Suriyeli beş buçuk milyon yabancı uyruklu sığınmacı var ülkemizde. Her ne kadar geçici koruma statüsünde olsalar da mülteci diye adlandırılıyorlar.
Çoğunluk Suriyeli olduğu için de hepsi Suriyeli diye anılıyor.
Şunu hemen belirtelim ki Suriyelilerin kahir ekseriyeti varlıklı aileler. Türkiye'ye yayılmışlar ve kendi piyasalarını da oluşturmuşlar. Çoğu, kimseye muhtaç olmadan geçimini sağlıyor. Yardıma muhtaç olanlara da hem belediyeler hem sivil toplum örgütleri kol kanat geriyor.
Ancak bunlar arasında çevreyi rahatsız eden, kışkırtıcı hareketlerde bulunan, bulundukları mahaldeki halkı huzursuz eden bir kesimin bulunduğu da bir geçek.
Aslında bunlardan bizzat Suriyeliler de şikayetçi ama bu kesimin rahatsız edici halleri provokatörler tarafından bütün Suriyelilere mal edilmek suretiyle ülkede yabancı düşmanlığı ve ırkçılık körükleniyor ki bir kaos oluşsun.
Türkiye'den rahatsız olan güçlerin bu sorunu körükledikleri kesin. Düşmana niye düşmanlık ediyorsun diyecek halimiz yok. Elbette ki devlet ve millet olarak düşmana karşı tedbirli olacağız.
Ancak vahim olan ülkenin yönetimine talip olan muhalefetin yabancı düşmanlığını seçim kartı olarak kullanmasıdır.
Suriyeliler üzerinden başlatılan bu tehlikeli oyunu şimdi asılsız haberlerle Afgan göçmenleriyle sürdürüyorlar.
CHP Genel Başkanının orman yangınlarıyla boğuştuğumuz bir zaman diliminde Başkan Erdoğan'ı Biden'la bir milyon Afgan göçmeni kabul edeceğine dair gizli bir anlaşma yaptı yalanı olayın tuzu biberi oldu.
Afgan göçmeninin önceki yıllara göre azaldığı bir dönemde 'Afganlar kalabalık kitleler halinde sınırdan giriyorlar' yalanı toplumu gerdi.
Bu gerginlik Ankara Altındağ'da bir provokasyona dönüştü. Allah'tan halkımız bu provokasyona gelmedi.
Suçun şahsiliği malum. Bir Türk'ün Sakarya'da hamile bir Suriyeliye tecavüz edip öldürmesi ve yanındaki 11aylık çocuğunu boğması nasıl ki bütün Türk milletine mal edilemezse aynı şekilde Altındağ'da bir Suriyelinin işlediği cinayet de bütün Suriyelilere mal edilemez. Suçlu cezalandırılır, ailesi yakınları ve milleti değil.
Bana ulaşan bilgilere göre Altındağ'da kimi Suriyelilerin taşkınlıklarından AK Partili ve MHP'liler dahil mahalle sakinlerinin hepsi rahatsız olmuşlar. Ancak linç kampanyasına tevessül etmemişler. Ta ki mahallelinin tanımadığı ülkücüye hiç benzemeyen bir grup sol(!) elleriyle bozkurt işareti yaparak çevreyi provoke edinceye kadar. (Sayın Bahçeli'nin bu bağlamdaki uyarıları fevkalade önemlidir!)
Valilik, olayın hemen akabinde mahallede tedbir almış, mahalle için fazla sayılacak miktarda 1500(bin beşyüz) polis görevlendirmiş, daha büyük olayların önüne geçmek için ne gerekiyorsa yapmış. Hatta ertesi gün olayların büyümesi ihtimaline karşı aynı mahalleye 5000(beş bin) polis yığarak taşkınlıklara engel olmaya çalışmıştır.
Sadece polisimiz değil bölgedeki Anadolu irfanının temsil eden mahalle ileri gelenleri halkı teskin etmek için uğraşmış hatta Ankaragücü'nün tribün liderleri halkı teskin etme hususunda önemli rol oynamışlardır.
Ankara vilayetinin hikmetli tavır ve tedbirleri, Ankara halkından ileri gelenlerin zamanında insani müdahaleleriyle Türkiye büyük bir felaketin eşiğinden dönmüştür. Valiliği emniyeti ve halkın ileri gelenlerini bu isabetli öngörü ve fedakarlıkları için tebrik etmeliyiz.
Aslına bakılırsa olayların böylesine teskin edilmesi ve büyümemesinin bir diğer sebebi de çoğunluğu muhafazakar olan Suriyelilerin ikamet için muhafazakar bölgeleri seçmiş olmalarıdır.
Batıda yabacı haklarını sosyal demokratlar savunur, muhafazakarlar yabancı karşıtıdır. Türkiye'de durum tam tersinedir. Sosyal demokratlar yabancı düşmanlığı yaparken yabancıların hukukunu korumada muhafazakar kesim öne çıkar.
Sosyal demokrat olduğunu iddia eden CHP'nin maalesef resmi politikası yabancı düşmanlığını körükleyici bir politikadır. CHP genel başkanının Suriyelileri ülkelerine göndereceğiz söylemi Suriyeliler üzerinden yabacı düşmanlığını körükleyen bir söylemdir. (Mehmet Acet'in bu konuda dün sorduğu soru önemliydi, 'İdlib kırsalında bir bez parçasının altında birkaç kış geçiren o bir buçuk milyon Suriyeli, neden evlerine dönemiyor?)
Orman yangınları devam ederken işin içine Afgan göçmeni yalanını ileri sürmesi bu tehlikeli oyuna işaret etmektedir.
Ne iddia ettiği gibi sınırlarımız kevgire dönmüştür, ne de iddia ettiği gibi milyonla Afgan göçmen söz konusudur. İçişlerinin ve sınırlarımızı koruyan savunma bakanlığımızın resmi açıklamaları sınırdaki güvenlik tedbirlerinin ne denli sıkı olduğunu ve binlerce Afgan göçmeninin sınırda ya da geçebildiyse içerde yakalanıp büyük çoğunluğunun deport edildiğini göstermektedir.
Peki buna rağmen CHP'nin ve yandaşlarının bu göçmen söylemi nedir?
Çok basit Erdoğan aleyhine kullanacakları en elverişli kart göçmen kartıdır!
Muhalefet iktidara zarar verebilmek için göçmen kartını kullanmaktadır Yabancı düşmanlığını körüklemektedir ve maalesef ateşle oynamaktadır.
Bu ateş alev alırsa sadece iktidar zarar görmez Allah korusun millet zarar görür, devlet zarar görür, bölge zarar görür.
Onun için de muhalefet bu tehlikeli oyundan vazgeçmelidir1
İktidar da muhalefetin asılsız kışkırtıcı yalanlarına karşı zaman kaybetmeden ikna edici açıklamalar yapmalıdır.
Suriyeli ve diğer yabancı misafirlerimizin ileri gelenleri de bu tehlikeli oyuna karşı kendi toplumlarını uyarmalı, yaramaz çocuklarının eline vurmalı ve ülkenin huzurunun bozulmaması için gereken tedbirleri almalıdırlar.
Yazılacak daha çok şey var ama şimdilik bu kadar.