"Komþularla sýfýr problem", Türkiye'nin dýþ politika vizyonunu özetleyen bir ifade olarak bir vakitler çok sýk kullanýldý. Arap sokaðýnda Türkiye etkisi üzerine yazýlýp çizildiði dönemler. Türkiye ve Ak Parti'nin, aile monarþileriyle ve diktatörlüklerle yönetilen Ýslam ülkelerine model olarak gösterildiði, Batýlý düþünce kuruluþlarýnýn bu yönde raporlar hazýrladýðý bir dönemdi. Amerika muhibbi ne kadar yazarýmýz, gazetecimiz varsa hepsi AK Parti'ye ihtiyatlý bir iyimserlikle bakýyordu. Avrupa Birliði'ni insanoðlunun ulaþabileceði en yüksek medeniyet seviyesi olarak gören, Avrupa'dan gelen her eleþtiriyi muhkem kaziye hükmünde deðerlendiren aydýnlarýmýzýn AK Parti ve Erdoðan'ýn gücünü kendi siyasi perspektiflerini gerçekleþtirecek araç olarak gördükleri dönemler... "Yetmez ama evet" günleri... Muhalefetimiz bu mutlu ve neþeli günlerde de mutlu deðildi. "Komþularla sýfýr problem" þiarýný Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda sulh" sözüyle tevil etmek bile onlarý iyimserliðe sevk etmeye yetmiyordu.
Artýk önemsenmediðinden deðil ancak iþlerin zannedildiði kadar kolay olmadýðý daha doðrusu tek taraflý beyanlarla yürümediði anlaþýldýðýndan beri pek kullanamaz olduk bu mottoyu. Türkiye kendi siyasi perspektifini önceledikçe ve bu siyasi yönelimler bazýlarýnýn çýkarýna dokundukça mutlu ve neþeli günler de azaldý. Türkiye lehine haberlerin yerini aleyhte haberler ve siyasi beyanlar almaya baþladý.
Bu süreçte içerideki muhalefet de aðýz deðiþtirdi. "Komþularla sýfýr problem" düsturuna çamur atanlar bu sefer de "Türkiye'yi yalnýzlaþtýrdýnýz" demeye baþladý. Avrupa Birliði'nin Türkiye'nin bütünlüðüne tehdit olduðunu söyleyen, Arap ülkeleriyle iliþkileri ise "Ne Þam'ýn þekeri ne Arap'ýn yüzü" hakareti perspektifiyle deðerlendirenler birdenbire "yalnýzlaþtýk" söylemine sarýldý.
"Deðerli yalnýzlýðýmýz" günleri... Evet, eski günler geride kalmýþtý ama hangi ahval ve þerait içinde bu duruma itilmiþtik, ona bakan yoktu. Kaþýnýn üstünde gözün var denilerek ülkemiz hedef alýnýyor, buna mukabil Türkiye mazlumdan yana tavrýndan taviz vermiyor, insani dýþ politika izlemeye devam ediyordu. Kapýlarýný savaþtan kaçanlara açmasý, kendi halkýný bombalayan Esed'e karþý sert tavrýndan geri adým atmamasý, Ýsrail'in iþgal politikalarýný her platformda dile getirmesi, Mýsýr'da darbenin deðil demokrasinin yanýnda yer almasý, kendi ekonomik gücüyle kýyaslandýðýnda dünyanýn en çok yardým eden ülkesi olmasý gibi daha pek çok özelliðine raðmen bu güzel vasýflar Türkiye'nin alkýþlanmasýna deðil düþmanlaþtýrýlmasýna sebep oluyordu. Ayný zamanda Türkiye'nin DEAÞ'a destek olduðu tezviratýnýn dolaþýma sokulduðu günler...
15 Temmuz FETÖ darbe giriþiminin bastýrýlmasý ve Türkiye'nin bu hain örgütü baðýrsaklarýndan temizlemesi bir milat oldu. Bu tarihten sonra yumuþak güç yanýnda sert gücünü de kullanabilen, masadaki aðýrlýðýný sahadaki varlýðýyla tahkim edebilen yeni bir tarzý siyaset geliþtirebildi Türkiye. Cumhurbaþkaný Erdoðan için son istasyonda durduruldu manþetlerini erkenden atanlar büyük bir düþ kýrýklýðý yaþadýlar. Türkiye'nin Suriye, Libya, Doðu Akdeniz, Irak, Karabað hamleleri hep bundan sonra geldi. Erdoðan'ýn iyice düþmanlaþtýrýldýðý, Türkiye'yi durdurmak için ekonomi dahil her yolun ve aktörün kullanýldýðý bir mücadele dönemi...
Muhalefet bu süreçte ne yaptý? Türkiye'nin proaktif dýþ politikasýný mahkûm eden bir yol izledi. "Ne iþimiz var Libya'da", "Hükümet Karabað'a cihatçý taþýyor" gibi iddialarla Türkiye'nin muarýzlarýnýn elini güçlendirecek þekilde pozisyon aldý.
Gelelim bugüne; Türkiye elindeki kazanýmlarla yeniden bir normalleþme süreci inþa etmeye çalýþýyor. Artýk eli daha güçlü. Ýhanet þebekelerini baðýrsaklarýndan atmýþ, 10 yýldýr baþýna gelmeyen kalmamýþ ama tüm badireleri atlatabilmiþ bir ülke olarak bu süreçte en büyük kötülüðü gördüðü ülkeler dahil hepsi ile yeniden temasa geçiyor. Eskisinden daha güçlü olarak, bana yaptýklarýnýzý biliyorum, þu an elinizi de görüyorum diyerek üstelik.
Muhalefet, tabii ki bu süreçten de memnun kalmayacak. Nitekim ilk tepki, devlet görmüþ, bu iþlerin nasýl olduðunu az çok bilir diyeceðiniz Ali Babacan'dan geldi. Diyor ki "Yakýn tarihimizin en kanlý gecesinin arkasýnda BAE varsa nasýl bu kadar kolay yanaþýyor?" "Yanaþýyor" lafýný kullanarak ülkesini küçük düþürdüðünün elbette farkýnda ama nasýlsa kolayý var, "Erdoðan'a dedim" deyip geçersin. Türkiye'nin BAE'de nasýl karþýlandýðýna baksa yanaþanýn kim olduðunu görecek ama çarpýtmanýn bilimsel kurallarý neyi gerektiriyorsa onu yapýyor.
Üstelik ortada koskoca ABD var; 15 Temmuz darbe giriþiminin arkasýndaki asýl güç ve hala darbenin baþ sanýðý olan Fetullah Gülen'i himaye ediyor. Bu akla bakýlýrsa bizim ABD ile de iliþkileri tümden kesmemiz lazým.
Ýzleyin göreceksiniz, sýrada Ýsrail var, Mýsýr var... Onlarla ilgili tweetleri de hazýrlamýþlardýr; "Rabia'ya aðlýyordunuz ne oldu? One minute diyordunuz ne oldu?"
Kantin siyaseti seviyesini bile yakalayamayan bir muhalefetle karþý karþýyayýz. Uluslararasý Ýliþkiler ve Siyaset 101 dersinden sýnýfta kalacaklarý kesin.
Bunlarla 6'lý ganyan bile oynanamaz.