Öðretmenlere methiye! Bana bir küçük aferin!

Bitti mi?

Tamam mý?

Ara tatillerden sonra çocuklar okullarýna, öðretmenler öðrencilerine, veliler akþamdan akþama gösterecekleri üstün performans konforuna kavuþabilecek mi?

Cevap “evet” olsun lütfen.

Salgýndan en fazla etkilenen ilk alan saðlýk ise ikincisi eðitim oldu çünkü.

Bu kadar çok insaný bu kadar uzun süre, ülkeleri de geleceklerini belirleyecek þekilde etkileyen pandemi döneminde eðitim öðretim süreçlerini yönetmek, günü kurtarmak yerine geleceði kuracak þekilde icra etmek tüm taraflar için gerçekten zordu.

Gözlemlediðim, okuyup dinlediðim kadarýyla öðrencilerin online eðitime uyumu -alt yapý sorunu yaþamýyorlarsa tabii- yaþ gruplarýna ve olgunluk durumlarýna göre deðiþti. Büyük sýnýflar çok daha kolay intibak ettiler. Hatta alternatif eðitim kanallarý keþfederek çoklu, karþýlaþtýrmalý bir eðitim deneyimi yaþadýlar. Hele sýnava girecek olanlar, yolda, okulda, ders aralarýnda kaybedecekleri saatleri sýnav çalýþma planýna ekleyerek kendilerini bu iþte kârda bile saydýlar.

Ama sýnýflar küçüldükçe iþler sarpa sardý.

Bilhassa henüz okul formasyonu olmayan ilkokul 1’lerde öðrenciler kadar öðretmenler ve veliler de sýnýrlarda gezdi. Eðitim öðrenim özünde ciddi bir iþ olmasa kahkahalarla güleceðiniz bir dolu olay ders saatlerinde sýradan vakalar olarak yaþandý.

Ýlkokul 1 öðrenci annesi olarak bu yarýyýlda eðitim öðretim hayatýný yakýndan takip etme imkaný buldum ben de.

Zira kýzýmý derslere þu son birkaç hafta hariç ancak “mevcutlu” sokabildim. Masanýn bir kenarýnda deðilsem mutlaka odanýn bir yerindeydim. Sürekli “kýzýmý dersi takip et”, “öðretmenini dinle lütfen”, “hadi yazsana”, “bak þu satýr okunuyor, takip etsene” ve benzeri cümlelerle öðrenciyi derste tutmak ve motive etmek gibi göze görünmez ve pek sevimsiz bir görev icra ettim.

Diðer veliler de benim gibiydi.

Ben pek yapmadým sanýrým (yok yok ben yapmamýþýmdýr) ama öðretmenin sorduðu her soruya yandan cevap veren ne veliler iþittim.

O fýsýltýlý sufleler bir yana ebeveynleri çalýþtýðý için torununa bakan anneanne-babaannelerin online eðitimle imtihanýný iþittikçe covid-19’a lanet, kendilerine öbür dünyada cennet diledim.

Öðretmenlerin iþleri bir kere gerçekten zordu. Odaya girmeyen, derse katýlmayýp odada dolaþan, masaya oyuncak getiren, sýkýlýnca masa altýnda kendine yeni bir dünya kuran, kamerasýný kapatan yahut ekraný tavana çeviren, cevap vermezse salvoyu atlatabileceðini sanarak bir kenara pýsan öðrencilerle ders yaptý öðretmenler.

Sabýrla, anlayýþla, sevecenlikle... Çocuklarýn dikkatlerini canlý tutmak, müfredatý iþlemek, hepsine seslenmek, söz vermeye çalýþmak, ama en temelde sürekli “öðretmenim, öðretmenim” diye baðrýþan çocuklara sesini duyurmaya çalýþmak onlarý epey zorladý.

Ailemdeki öðretmenlerden, arkadaþlarýmdan ve açýk platformlardaki paylaþýmlardan biliyorum, kafalarý da boðazlarý da þiþti hepsinin.

Kadýn öðretmenlerin yükü daha da aðýrdý. Salgýn dolayýsýyla her türlü yardým ve destekten mahrum kalmanýn ötesinde evin tüm iþlerine, çocuklarýn her ihtiyaçlarýna ve mesleki sorumluluklarýna yetiþmekte gerçekten zorlandýlar.

Kendi çocuklarý da küçük ve öðrenci olan öðretmenler için iþler biraz daha zorlayýcýydý.

Dersinden kaçýp aðlayarak öðretmen annesinin kucaðýna oturmaya çalýþan çocukla, o an ikilemde kalan ve iþleri yoluna sokmakta zorlanan öðretmenin yaþadýðý sýkýntýnýn ve özverisinin ölçüsü yoktur bence.

O sebepten salgýn döneminde öðretmenlerin emeðine ve performansýna yönelen her tür eleþtiriyi ve küçümsemeyi son derece haksýz ve hatta þýmarýkça bulduðumu ifade etmeliyim.

Emekleri hiçbir zaman ödenmez ama özellikle içinden geçtiðimiz þu zorlu salgýn döneminde öðretmenlerimizin kýymetine asla paha biçilemez.

Her biri her türlü takdiri teþekkürü hak ediyor. Elleri dert görmesin.

Bu arada tüm 1. Sýnýf velileri adýna kendime de bir “aferin” demek istiyorum. Neticede ‘Ela, Lale, el ele’den baþlayarak kendi baþlarýna kitap okuyabilecekleri bir safhaya geçiþlerinde çocuklarýmýza eþlik ettik hepimiz. Bence üstün bir emekti.

Ne maceraydý ama!