Son 2 günün bir özetlemesi...
Cuma günü, Bayezid Câmii'nde kýlýnan cuma namazýndaki hutbenin metni, Filistin Müslümanlarýna yapýlan ve insan olan herkesin vicdanýný yaralayan korkunç çaðdaþ barbarlýðýn acýlarýný yansýtan, dikkatlice hazýrlanmýþ bir metin idi.
Namazdan sonra Bayezid Meydaný'nda toplanan binlere hitaben yapýlan 'Gazze'ye destek ve Ýsrail'e lânet' mitinginde, Ýsrail rejiminin barbarlýðýna karþý itirazlar ve 'Ýsrail diye bir devletin olmadýðý, 'Amerika'nýn Akdeniz'deki þubesi'nin olduðu' dile getirildi.
*
Düne gelince...
Bir STK olan Vuslat Platformu'nun Ataþehir'de (yabancý sermayeye ait) büyük bir otelde, Ýçiþleri Bakaný Ali Yerlikaya tarafýndan verilecek bir konferansýna davet gelmiþti; 'Darülaceze Baþkaný Hamza Cebeci' kardeþimizden... Ataþehir'e ulaþtýðýmda, büyük bir salonda, binden fazla bir davetli kitlesiyle karþýlaþtým.
Ancak, Ýçiþleri Bakaný Yerlikaya'nýn Ankara'ya gitmek zorunda kalmasý yüzünden programýn bazý konuþmalarla doldurulduðu tablosuyla karþýlaþtým.
Bu konuþmalardan ikisi daha bir dikkat çekiciydi... Birisi emekli korgeneral idi, televizyon programlarýnda sýk sýk görülen Ý. H. Pekin; diðeri, son birkaç yýldýr, 'Mavi Vatan' konusunun gündeme gelmesinde emeði geçen emekli amiral C. Yaycý...
Ý.H. Pekin, TV ekranlarýndan biraz farklý olarak, o toplantýnýn havasýna uygun bir konuþma yaptý ve -özetle- 'Batý dünyasýnýn, Müslüman halklarýn ayaða kalkmasýný istemediðini' belirtti ve 'Filistin halkýnýn mâruz kaldýðý aðýr baský ve zulümler karþýsýnda birilerinin bir þekilde tepki vermesi gerekiyordu. Ve bu gibi tepkilerin devamý da gelecektir...' dedi.
C. Yaycý ise, tartýþýlabilecek sözler söyledi... Ýsrail'in, '1967 Savaþý' öncesine dönmesi yolundaki söylemlerin gerçekçi olmadýðýný; 40 yýl önce 3,5 milyon kadar nüfusu olan Ýsrail'in bugün 10 milyona ulaþtýðýný, bunun için de toprak vermeyi deðil, daha fazla toprak almayý planladýðýný' belirtti. C. Yaycý, daha sonra da, Arap rejimlerinin petrol ve gaz ambargosu uygulayarak Ýsrail'i çökertebileceðini anlattý; Arap rejimleriyle Arap halklarýnýn bir tutulmamasý gerektiðini de hatýrlatarak... Bu arada C. Yaycý, Türkiye'nin de sýkýþtýrýlmasý ihtimalinden de söz ederek, Amerika'nýn Doðu Akdeniz'e gönderdiði iki uçak gemisinde hiç kimsenin elinde olmayan en geliþmiþ silâhlarýn bulunduðunu, Ýngiltere savaþ gemilerinin de bölgeye girdiðini; bu arada bu gemilerin, Türkiye'nin Akdeniz'deki doðal gaz sondaj gemisi olan Abdulhamîd Han Sondaj Gemisi'nin sadece 5 mil (yaklaþýk 7,5 km) uzaðýnda demir attýðýný; böylece, onlarýn bu bölgeye Türkiye'yi tehdit için de gelmiþ olabileceklerini anlattý.
Dahasý, C. Yaycý, 'Türkiye'nin NATO'dan çýkarýlmasý ihtimalinden söz ederken, bunun büyük bir felâket olabileceðini ve o zaman, Ýsrail ve Güney Kýbrýs'ýn da NATO'ya alýnacaðýný, Türkiye'nin de Suriye'ye dönüþebileceðini dile getirerek, bir dehþet senaryosu yazdý. Ama bununla da kalmayan C. Yaycý, 'Türkiye kalmazsa, Ýslâmiyet de kalmaz!' noktasýna bile vardýrdý iddiasýný... Yani, bir tuhaf denklem; 'NATO olmazsa, Türkiye tehlikeye girer, Türkiye kalmazsa, Ýslâm yok olur!'
Bu frensiz iddia karþýsýnda, 'Ýslâm'ýn, 14 asýrdýr, nice Moðol Ýstilâlarý ve Haçlý Seferleri atlattýðýný, Ýslâm'ý koruyacak olanýn bizzat Allah-u Teâlâ olduðunu' oradaki yakýn çevremle paylaþmakla yetindim.
*
Ataþehir'den ayrýlýp, öðleden sonra Eyyûb Sultan'da, 'Dil ve Edebiyat Derneði'ndeki programýma; oradan da Nuh Albayrak Bey'in Fatih'teki 'Ýnkýlab Basým-Yayým' kuruluþunda verdiði konferansýnýn son bölümüne ve sonra da, 'Bayezid'den Ayasofya'ya kadar yapýlan ve -abartmasýz-, yüzbinlerin katýldýðý ve Ýslâmî hassasiyeti olan büyük kitlelerin 'tekbîr' sadâlarýnýn, bastýran gece karanlýðýný mânen aydýnlattýðý sahnelerle, halkýmýzýn orta ve dar gelirli ve de dudaklarý dualý kesimlerinin mesrûr edici, yüce gönüllü eylemlerine yetiþtim.
*