Yozgat'tan Þahin Yýlmazer diyor ki: 'Bazý resmî aðýzlarda, geçen aylarda Rusya- Ukrayna Savaþý etrafýnda, 'savaþýn kazananý olmaz.' gibi bir söz sýkça tekrarlanýyordu.. Ve bu sözün, bizi sýkýntýya düþürebileceðini siz de yazýlarýnýzda belirtmiþtiniz.; doðru bir yaklaþýmla..
Evvelki akþam, Baþkan Erdoðan'ýn Ukrayna Baþkaný Zelenskiy ile yaptýðý görüþme sonunda yaptýðý açýklamada kullandýðý, 'Âdil bir barýþýn kaybedeni olmaz..' ifadesi, sanýrým bütün savaþlar konusunda da, en saðlýklý çözüm formülünü göstermiþ oldu.. Hamdolsun ki, bizim deðerlerimiz içinde yetiþmiþ olan Baþkan Erdoðan, savaþ ve barýþ konusunda dünya çapýnda üzerinde durulmasý gereken bir formül açýklamýþ bulunuyor..
--Evet, bu okuyucumuzun sözüne aynen katýlýyorum. Savaþta ve barýþta, her iki durumda da aslolan, her þeyden önce haklý ve âdil olmak ve o noktada kalabilmektir. Yoksa nice savaþlardan zaferlerle çýkanlar olmuþtur ki o zaferler insanlara, 'zafer veya hiç..' dedirtmiþtir..'
Sanýrým, Putin'in varacaðý yer de her halde öyle olacaktýr.. Dünyanýn en büyük coðrafyalarýna sahib olan Rusya'nýn, Ukrayna'ya saldýrmakla neler elde edeceðini kestirmek zordur. Çünkü bu savaþ, aslýnda Rusya- Ukrayna arasýnda deðil, Amerika ile Rusya arasýndadýr ve Putin'in saldýrganlýðýyla baþlamýþtýr. Ve Amerika, askerlerini devreye sokmadan, elindeki en geliþmiþ silahlarýný Ukrayna'ya vermekte ve Rusya'nýn nefesini kesmeye çalýþmaktadýr. Nitekim son olarak Ukrayna'ya 'misket bombasý' denilen ve nükleer silahlarýn bir alt kademesinde olan bu silah, Putin'i sýk sýk sözünü ettiði nükleer silahlarý kullanmak tehdidini gerçekleþtirmeye götürür mü, o, ileride görülecektir.
Ýnþaallah o noktaya varýlmaz da, Baþkan Erdoðan'ýn iþaret ettiði üzere, ''Âdil bir barýþ'a ulaþýlýr. Yoksa sonucu her iki taraf için de dünya için de karanlýk bir tablo gösteriyor..
Tekrar edelim, bu savaþ, açýktýr ki, Ukrayna - Rusya Savaþý deðil, 'Rusya- Amerika Savaþý'dýr. Týpký Ýsrail'e karþý verilecek her savaþta; taa baþtan beri hep Amerika ve Rusya'nýn Ýsrail'in arkasýnda oluþu gibi..
Ankara'dan Neþet Yarýcý diyor ki: 'Ýsrail rejimi kuruluþunun 75. yýlýný, yeni kan dökmelerle kutlamaya çalýþýyor. Geride kalan 75 yýlda döktüðü kana doymadý.. Ve yazýk ki, Müslüman dünyasý bütün bu 75 yýllýk cinayetlere karþý tek yumruk olamadý.. Ama Ýsrail rejimi, -sizin çok eski bir yazýnýzdan öðrendiðime göre- dünyanýn her yanýndaki Yahudiler, Ýsrail lehine çalýþýrlarsa, o zaman Siyonist olurlar ve Siyonist olmak, Yahudilerin dünya üzerinde 'bir vatanlarýnýn olmasý' idealinin adýdýr ve son günlerde de Batý Þeria'da 75 yýldýr yýkýk- dökük mekânlardan oluþan ve aðýr bir deprem görmüþ bir kasabaya benzeyen 'Cenin Mülteci Kampý'ný bir kez daha vurdu.. Dünyadan yükselen deðerlendirmeleri, 'taraflarýn soðukkanlý davranmalarý ve barýþý tehlikeye atmamaya çalýþmalarý' þeklinde oluyor.. En baþta Amerika, Rusya ve Ýngiltere vs. gibi ülkeler ise, 'Ýsrail'in kendisini savunma hakkýnýn bulunduðu hatýrlatmasý'ný da açýklamalarýnda mutlaka ekliyorlar..
Bu duruma nasýl bir çözüm bulunabilir, sizce?
--Evet, bu okuyucunun mesajý özetle böyle..
Önce þu tesbiti yapmakta fayda var..
Osmanlý Devleti'nin gücünün iyice zayýflama sürecine girmesine kadar, Yahudilerin iki bin yýl öncelerde Kudüs'ten sürülürlerken, ayrýldýklarý son tepenin adý olan 'sion' kelimesinden üretilen 'vatan' anlayýþý ve 'sionizm- Yahudi vataný ideali) kendileri için de bir ütopya halinde görülüyordu.. Hattâ o kadar ki, Ýsviçre'nin Basel (Bazel) þehrinde 1897'de ilk Siyonizm kongresini tertipleyen ve bir gazeteci olan Theodore Herzl, dünyanýn çeþitli yerlerinden Yahudi topluluklarýnýn kanaat önderleri sayýlabilecek kimseleri bu kongreye davet etmesi öncesinde, 'Yahudi Devleti' /Der Juden Staat) isimli kitabýný sadece 600 adet bastýrdýðý halde, ancak 200 kadarýný satabilmiþ, gerisi elinde kalmýþtý.
Ama yanýna Ýngiltere'nin en ünlü ve büyük kapitalist Yahudilerinden ve sonralarý uluslararasý Siyonist hareketin liderlerinden sayýlacak olan Lord Rothschild'i de alarak Ýstanbul'a gelip Sultan 2. Abdulhamîd'le görüþtü ve Filistin'de kendi inançlarýna göre yaþayabilecekleri küçük bir kasabanýn Yahudilere verilmesini ve mukabilinde, Osmanlý'nýn borçlarýný ödeyebileceklerini bildirdi.. Ama Sultan Abdulhamîd, bu talebi reddetti.
Görüþme sonrasýnda Herzl'in, 'Bu Sultan iþbaþýnda olduðu müddetçe, bizim Filistin'de özerk yönetimi olan küçük bir kasaba sahibi olmamýz mümkün deðildir..' dediði biliniyor.
Ama Osmanlý, Birinci Dünya Savaþý'nda aðýr bir yenilgi almýþtý ve henüz savaþ bitmeden, Mareþal Allenby komutasýndaki Ýngiliz güçleri Filistin'e girmiþler, Kudüs elden çýkmýþtý.. Oradaki Osmanlý Ordusunun komutaný Alman Generali Falkenhein yerini M. Kemal Paþa'ya býrakýp o cebheden ayrýlmýþtý. Daha sonra M. Kemal Paþa da yerini baþka bir komutana býrakýp, Ýstanbul'a gelmiþti.
Ýþte o günlerde Arthur Balfour, 2 Kasým 1917 tarihinde Lord Rotschild'e bir mektup göndererek, Yahudilerin Filistin topraklarýna göç etmesi yolunu açmýþ, bu konuda Ýngiltere Devletinin kendilerine yardýmcý olacaðýný da net olarak belirtmiþti. Yani, Müslümanlarýn asýrlarca yaþadýklarý coðrafyalar, oralardan iki bin yýl öncelerde, Babil Kralý Nabukudnazar tarafýndan kovulmuþ olan Yahudilere ikram ediliyordu.. Ve Siyonist Yahudiler, silahlý gruplar halinde iki bin yýl öncelerde atalarýnýn çýkarýldýklarý coðrafyalara geri dönmeye baþlamýþlardý.
Taa o zamandan baþlayan ve Müslüman halkýn devletsiz kaldýðý o yýllarda, aslýnda korkaklýklarýyla meþhur olan Yahudiler, korktukça öldürüyorlar ve öldürdükçe de daha çok korkuyorlardý.. ve 14 Mayýs 1948'de -eski bir Osmanlý vatandaþý olan- David Ben Gurion, dünyaya Ýsrail devletinin kurulduðunu açýklýyordu. Bölge halký ise, Osmanlý'nýn parçalanýþýndan sonra devletsiz, periþan vaziyetteydi. 1920'lerde Yahudilerin iþgallerine karþý silahlý bir direniþ hareketi oluþturan Müslüman gruplar içinde en saðlýklý Ýslâmî mücadeleyi veren Þeyh Ýzzeddin el'Kassâm'da 1936'da þehid oldu..
Ýsrail Devleti ilân edilir edilmez, Amerika ve Sovyet Rusya, bu devleti ilk olarak tanýmakta birbirleriyle yarýþmýþlardý. Aralarýnda sadece iki saat farký vardý. Onlarýn verdikleri ve silahlandýrdýklarý Siyonist güçler karþýsýnda, Ýngiliz ve Fransýz sömürgesi durumundaki Suriye, Mýsýr ve Ürdün rejimleri, 1948'de, 1956 ve hele de 1967'de, aðýr yenilgilerle çýkmýþlardý, girdikleri savaþlardan.. Ve büyük toprak kayýplarýyla.. Sadece Ekim -1973'de, Ramazan Savaþý denilen ve Enver Sedat baþkanlýðýndaki Mýsýr Ordusunun âni saldýrýsý karþýsýnda periþan olan Ýsrail rejimi, kesin bir yenilgiye uðramak üzereyken.. Ýsrail rejimi, Amerika'ya, Atom bombasý kullanmaktan baþka çarem yok dediðinde, Amerika da Mýsýr'a durumu bildirmiþ ve E. Sedat da, 'Ben þu ana kadar Ýsrail'le savaþýyordum, savaþa devam edersem Amerika'yla savaþmýþ olacaðým.. Ve ben Amerika'yla savaþmayacaðým.. Ateþ-Kes'i kabul ediyorum..' dedi. Ve arkasýndan Mýsýr ve Ýsrail rejimleri, Amerika'nýn dayatmasýyla, Camp David Andlaþmasý'ný imzaladýlar 1979 Baharý'nda.. Sonra da diðer Arap rejimleri ve sonra da diðer Müslüman halklarýn baþýndaki rejimler de, her ne kadar ateþli nutuklar söylerlerse söylesinler biliyorlar ki, Ýsrail rejimine karþý yapýlacak indirici bir darbe sonucunu getirecek askerî karþýlaþmalara giriþilecek olursa, öyle bir savaþ gerçekte Amerika ve Rusya'ya karþý verilmiþ olacaktýr.
Ve Müslüman dünyasýnýn kalbi olan Ortadoðu coðrafyasýna saplanmýþ bir hançer mesâbesinde olan Ýsrail rejimi, mevcud dünya þartlarý karþýsýnda Müslüman halklara hükmeden devletlerin fiilen, birlikte hareketi saðlanmadan kolayca geri oturtulmayacaktýr. Bu yüzdendir ki, Siyonist Ýsrail rejimi katilliðinde giderek daha bir küstahlaþmakta.. Nitekim döktüðü onca mazlum kanlarýna doymayan Ýsrail rejimi ve baþýndaki Netanyahu, Cenin'e birkaç askerî müdahale daha yapýlacaðýný açýkça söylüyor.. Çünkü asýl patronlarý ve hâmileri olan emperyalist þeytanî güç merkezleri, onun her cinayetine ortak olmanýn gururunu yaþamak istiyorlar.
Müslüman dünyasý ise, birlikte hareket etmek noktasýna belki bütün bu acý ve utanç verici durumlara düþüþlerin tekrarlanmamasý þuur ve idrakiyle yönelebilecektir, inþaallah...