Okuyucularla Pazar Hasbihali: Başkalarını ‘câhil' sananlar; gerçekte kendilerinin ‘ebleh ve câhil' olduklarını sergiliyorlar

Önce DİYANET'e, bir teşekkür..

19 Mayıs günü Cuma namazı için Mimar Sinân merhûmun dev eserlerinden bir diğeri olan Edirnekapı- Mihrimah Sultan Câmii'ne gittiğimde, tıklım tıklım dolu olduğunu gördüğüm Câmiin minberinden hutbe okunuyordu.

Sonradan öğrenilme olduğu hissedilse bile son derece düzgün bir Türkçeyle hutbe okuyan İmam, sanıyorum Nijer, Uganda veya Nijerya gibi şerit üzerindeki en has siyahî ırktan olduğunu hissettiren, bir zamâne Bilâl Habeşî'sini tedaî ettiren, çağrıştıran genç bir kardeşimizdi. İki bine yakın cemaat içinde onun ırkından belki birkaç kardeş daha vardı, hepsi o kadar.. Gurur verici bir sahneydi gördüğüm.. Biz işte böyle büyük bir ümmetiz, İslâm Milleti'yiz.

Rahmetli Ali Yakup (Cenkçiler) hocayı hatırladım. Arnavutluk'ta, 1943-44'de Enver Hoca liderliğindeki komünistlere yenildikten sonra Dalmaçya kıyılarından bir kayıkla Yunan adalarına, oradan da Mısır'a geçtiğini, Ezher'de hem kütüphanede memur olarak çalıştığını, hem de tahsilini tamamladığını anlatırdı. Mısır'da 20 sene kadar kaldıktan sonra 1964-65'lerde İstanbul'a gelmiş.. Hiç Türkçe bilmediği halde İstanbul'da hiç yabancılık çekmediğini; İstanbul'da her renk, ırk, kavim, mezheb ve dinden çok farklı yığınla insanların şaşırtıcı bir sosyal ahenk içinde yaşadıklarını görünce çok sevindiğini, 'Azizim, bir cihanşumûl İslâm Devleti'nin, bir imparatorluğun payitahtı işte böyle olur..' diyerek anlatırdı..

O büyük ve tarihi câmide, o ve benzeri kardeşleri de İmam olarak vazifelendiren ilgili Diyanet birimlerine teşekkürler..

Fransa'dan isminin yazılmasını istemeyen bir kardeşimiz, diyor ki: 'İstanbul'da, muhalefet tarafından Suriyeli sığınmacılar için söylenen sadece dışlayıcı değil, aşağılayıcı sözlerin yükseltilmesinden Fransa'da utanç duyuyoruz.. Yurt dışında Avrupa gibi ırkçı duyguları her an patlamaya hazır bir kıtadaki halkların bir gün, o kendi ülkelerinde işçi olarak yaşayan 6-7 milyon kadar Türkiyelinin ve bütünüyle Müslümanlar olarak ele alırsak, Kuzey Afrika ve diğer Müslüman coğrafyalarından gelen milyonların da Avrupa ülkelerinden, tıpkı Türkiye'deki muhalefetin mantığıyla Avrupa'dan kovulmak isteneceklerini düşünüyorlar mı? '

--Evet, bu okuyucumuzun yazdıkları üzerinde hele de, KK Bey durmalıdır diyeceğim, ama o kadar hassas bir insanî yürek ve gönül sahibi midir, sahi?

100 yıl öncesine kadar, yüzlerce yıl, -üstelik- aynı devletin vatandaşları olduğumuz tebâsı oldukları bu ülkeye sığınan Suriyeli kardeşlerimizin ülkeden çıkarılmasını utanmadan dillerine dolayanların, nasıl bir ilkellik içinde olduklarını düşündüm.. KK Bey'in son cümlelerinden ve Müslüman halkımıza acı veren bir sözü, dün, bütün metrolarda değil, özellikle de hele de Taksim-Levent gibi bölgelerdeki metroların yürüyen merdivenlerinin kenarlarına yapıştırılmış 'SURİYELİLERİ GÖN-DE-RE-CE-ĞİZ..' şeklindeki ve KK imzasını taşıyan yazıları görünce.. 'KK Bey'e nasıl da yakışmış..' demekten kendimi alamadım. Yakışmıştı, çünkü 14 Mayıs 2023 seçimlerinin ilk saatlerinde, henüz oyların sadece yüzde 20 kadarının sayıldığı saatlerde, Ankara ve İstanbul BŞ Belediye Başkanları'na, '13. C. Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu adına konuşuyoruz.. Seçimi biz kazandık..' fitne çıkarmaya açık lafları söyleten, öyle bir açıklama yaptırtan KK Bey'in, gecenin geç saatlerinde Erdoğan'dan 5 puan mikdarında az oy aldığını görünce şaşkına dönmesi ve 'BU-RA-DA-YIM!!!' diye yeminler ederek, masa yumruklaması, metrolarda da, 'Suriyeliler gidecek!' şekline dönüşmüştü.

Bu ve benzeri ilkel ve barbarca sözleri söyleyenler, Almanya'da Türkiyelilerin yoğunluklu olarak bulunduğu şehirlerin duvarlarında zaman zaman görülen, 'TÜRKEN RAUS! / Türkler kapı dışarı.. / Defolun!' yazılarının, kimler üzerinde nasıl derin ve yaralayıcı etkiler yaptığını düşünmüşler midir?

Çok büyük bir ekseriyeti sığınacak başka yeri olmayan o mazlum insanların 'Âhh'larının KK. Bey'e neler getireceğini inşaallah 28 Mayıs akşamı göreceğiz.'

Tekirdağ'dan Murad Pekmezci isimli okuyucu şöyle diyor: 'Bir iç savaş ateşinden bu ülkeye sığınmış ve şimdi kovulmak istenenlerden nicelerinin dedesinin, 'Şehidlik'lerde 'İstanbul'u savunmak için şehid olarak yatmakta olduklarını ve bunun ne mânâya geldiğini' Kılıçdaroğlu, Ü. Özdağ ve S. Oğan ve Meral Hanım düşünebiliyorlar mı sahi?

Kendisin de pek sevdiği deyimle Bay Kemal, halkımızın yüksek insanî duygularla dolu olan vicdanları seni ve bu konuda senin gibi düşünenleri unutmayacak ve affetmeyecektir.'

--Bu konuda, onların hedefinde olanlar sadece Suriyeli kardeşlerimiz değil muhterem kardeşim.. Hattâ laik-materyalist ve 100 yıllıdır devletin görünür görünmez her önemli karar mekanizmasında söz sahibi olan bu taife, hattâ yerli halkın da, büyük şehirlerin meydanları doldurmasından da rahatsızdırlar. Onlar öyle bir kaba ve ilkel kavmiyetçilik anlayışına giriftar olmuşlar ki, bizim bu durumu anlamamız zor.. Aynı şekilde, deprem bölgelerinde o felâketzede insanları hem halkımızın büyük ekseriyetinin, hem de devlet mekanizmasının asla unutmadığına bir şükran nişânesi olarak, oylarıyla Tayyib Bey'e çok yüksek nisbetlerde destek vermesi üzerine, o halk kitlelerine beslenen hıncı, Tekirdağ BŞ. Belediye Başkanı açığa vurunca KK Bey, suskunluğu tercih etti..

Siz işte 'bu'sunuz KK Bey.. Kitleler karşısında sevgi pıtırcığı halinde sahte bir maske takıp yaptığınız konuşmalardan sonra siz ve tarafdarlarınızın seçkin ve de önde gelen isimlerinin aynen senin gibi laflar etmelerindeki riyakârlıklarını halkımız şu bir hafta içinde daha bir net olarak anlamıştır. Sen de anlayacaksın, KK Bey.. Tekirdağ'daki başkanınızın sergilediği tuhaf duyarlılık karşısında tek bir kelime bile söylemedin..

Ankara'dan Münir Samsunlu diyor ki: 'Seçimin bir gün öncesinde, isminin pek bilinmeyen S. Oğan'ın ismini anketlerde yüzde 60'larda gösteren bir sosyal medya rüzgârı estirildi.. Gülüp geçtim.. Ama bir gün sonra bu kişinin yüzde 5 civarında oy aldığı anlaşıldı..

Hâlbuki ismi az-çok bilinen A.Babacan, A. Davutoğlu ve Temel Karamollaoğlu gibi üç ayrı partinin liderleri CHP listelerinden girdikleri halde, CHP'nin oylarında hemen hiç bir artma meydana gelmediği görüldü. Böyleyken, bu kişiye gizli bir güç mü yöneltti 2,5 milyona yakın oyu?

Şimdi de, açıkça aldığı o 2,5 milyon oyun tamamı sadece kendi tekelindeymiş gibi, o mikdarı delil ve gerekçe göstererek, Bakanlık filan değil C.Başkanı Yardımcılığı istiyormuş.. Bu durumu nasıl yorumlamalı?'

-- Muhterem kardeşim, dediğiniz gibi, o ismin aldığı oy hiç de azımsanmayacak bir rakamda.. Hele, tesadüfen verilmesi olacak şey değil.. Söz konusu isim, eski bir MHP'li idi ve oradan ihraç edildi. Bunun sebebini de, MHP'nin istediği şekilde açıklamalar yapmamasına bağladı.. Ama ne gibi açıklamalar yapmıştı, bilmiyoruz..

Şimdi, bu 2,5 milyon oyun kendisine verildiğini izah etmek zor gerçekten.. Ama onun beyanlarıyla M. İnce'nin mesajları arasında bir fark yoktu temelde.. M. İnce, bir oyunla sahneden atılınca, ona oy verenlerin Oğan'a yönelmiş olmaları da muhtemel diyenler de var. Ama bu kadar büyük bir oyun, nasıl hazırlandı, sessiz-sadâsız?

Ama o, C. Başkanı Yardımcılığı bekliyor.. Bakanlık değil..

İlk planda sorulması gereken soru, herhalde Oğan'ın o oylar üzerinde bir yöneltici etkisi var mıdır?

Bu vesileyle belirteyim, 2002 Seçimleri'nde Süleymancılar da denilen bir cemaat hareketi, ANAP'ı desteklemeye karar vermişti. Bunun için de Almanya'dan göndermek istedikleri kişileri, Türkiye gümrük kapılarına veya İstanbul Havaalanı'na göndermeleri gerekiyordu. Ve o zaman, 4500 kişilik gidiş- dönüşlü uçak bileti aldılar..

Ancak, yurt dışından gelip oy kullananların içinden ANAP'ın lehine bir avuç kişi oy kullanmıştı. Gerisi başka yerlere vermişlerdi.. Sinan Efendi de şimdi, 'O 2,5 milyon benim elimde..' sanıyor herhalde ki, bu yüzden karşılığını C. Başkanlığı Yardımcılığı için koz olarak kullanmak istediği anlaşılıyor.

Göreceğiz..