On yıl sonra 17-25 Aralık ve siyasette vesayet

17-25 Aralık 2013 kritik bir hafta. Üzerinden on yıl geçti. Bu emniyet-yargı darbe teşebbüsünün ardından yaşananlar bir bütün içinde okunmalı. Gülen hareketinin yargı ve emniyet başta olmak üzere devlet içindeki uzantıları ve onlara karşı sessiz kalmayı yeğleyen kimi siyasi/bürokratik elitler bu süreçten nemalandılar.

Gülen hareketi o günlerde sistemi ele geçirmek ve demokratik düzeni yolsuzluk bahanesiyle rafa kaldırmak istiyordu. Önceleri merkez sağ siyaseti ardından merkez solda Ecevit'i ve CHP'yi kuşatan Gülen hareketinin ancak 17-25 Aralık 2013 sonrasında terör örgütü olduğu ortaya çıktı.

2013 yılında Türkiye'nin direksiyonuna geçmek isteyen örgüt uluslararası sistemde nasıl bir misyon üstlenecekti? O günlerde Suriye, Ukrayna, Gürcistan gibi ülkelerde yaşanan gelişmeleri görmezsek meseleyi yeterince kavrayamayız.

17-25 Aralık sonrası "Gülen Örgütü" taraftarları keskin bir muhalif oldu ve Erdoğan'a cephe aldı. Örgüt mensupları ve etki alanındaki aileleriyle sayıları 1 milyona ulaşan bir yapı söz konusuydu. Siyasi eğilimleri merkez sağa yaslanan bu kitle yeni siyasi hareketleri tetikleyecek kadar ekonomik ve sosyal motivasyona da sahiplerdi.

Bizde araştırmacı gazetecilik öldü dersek yanlış olmaz. Şimdilerde İYİ Parti hikâyesinde kritik bir eşiğe yaklaştık. MHP'nin meşhur kongresi henüz yeterince incelenmedi. Olağanüstü kongreye giderken yaşananlar ve partiye yapılmak istenen müdahale birkaç ciltlik kitapta anlatılır ancak.

CHP, MHP ve Ak Parti'ye yapılan kirli operasyonlar o günlerde ciddi boyutlara ulaştı. Örgüt tarafından partilerin kongre süreçlerine müdahale edildi ve yönetim kademelerine kripto isimler önerildi. Şimdi her şeyin faturasını örgüte kesip siyasetçilerimizi yüceltmeyeceğim. Onlar da biraz uyanık olsalardı ve bu operasyonları önceden görebilselerdi.

İYİ Parti mali yolsuzluklarla ve istifalarla gündemde. Bu sarsıntılardan sonra parti nereye sürüklenecek? İYİ Parti seçmeni nereye gidecek?

Meral Akşener'in iyice zayıflayan karizması parti tabanının kayacağı zemini merak ettiriyor bize. Son günlerde yaşananlar ve istifalar dikkatle izlendiğinde, Ekrem İmamoğlu'nun uzun vadeli hesaplarını görmek mümkün.

Siyaset yalnızca kendinize taraftar toplamak ve oy istemekten ibaret değil. Argo tabirle diğer partilere kanca atmak, istifaları tetiklemek mümkün. CHP kongresinde kimi delegelere verilen zarflar bize 1990'ları hatırlattı. O dönemin çürümüş merkez sağında yaşananlar CHP ve İYİ Parti gibi birbirine omuz veren partileri nereye sürükleyecek birlikte izleyelim.

CHP kongresi bir genel başkan seçti ama lider olmak için bu yetmiyor. Özgür Özel eğer olup biteni görmüyorsa geçmiş olsun. Her şeyin farkında ve İmamoğlu'ndan nasıl kurtulacağını bilmiyorsa yine geçmiş olsun. Siyasette vesayetle mücadele önce parti içinde olmalı. Akşener bunu başaramadı, şimdi Özgür Özel'i seyredelim.