Doksanlarýnda bir alim göçtü dar-ý bekaya: Molla Mamud Efendi Aslani... Alimin vefatý, alemin vefatý gibidir derler. Rumeli'nin ruhunu ayakta tutan bir Allah dostuydu, alimdi, Hafýzdý, Hafýzlar hocasýydý. Allah'ýn rahmet ve maðfireti üzerine olsun. Gözlerini açtýðý Kalkandelen'de fani dünyaya gözlerini yumarken ardýnda yüzlerce yetiþmiþ hafýz býraktý.
Kosova Salnamesine göre Kalkandelen 1390 yýlýnda Timurtaþ Paþa kumandasýndaki Osmanlý ordusunca fethedildi. Bölge, 500 yýl aradan sonra, 1912-1913'te Sýrplarýn eline geçti, hem Birinci Dünya Savaþý'nýn hem de ardýndan gelen Ýkinci Dünya Savaþý'nýn aðýr bedellerini ödedi, rejim kargaþalarý ve iç çatýþmalarla bugünlere gelindi... Þar Daðlarýnýn kaný hiç durmadý...
Rumeli, bizim öksüz kardeþimiz gibidir. Çünkü ilkin harp maðlubiyetleri ve uluslar arasý antlaþmalarýn yarattýðý zorunluluklar, ardýndan dýþ politikamýzdaki körlükler ve duyarsýzlýklar dolayýsýyla, adeta görünmez ve iþitilmez uzaklýklara terkedildi... O bakýmdan derim ki; Molla Mahmud Efendi Hocamýz, Rumeli'nin ýþýðý hatta güneþi olmuþlardýr...
Kendisini 2011 yýlýnda Cumhurbaþkanýmýzýn öncülüðündeki Üsküp ve Kalkandelen'deki tarihi camilerin açýlýþlarýnda tanýmýþtýk. Üsküp'te TÝKA restorasyonu ile ihya edilen Ýshak Bey Camiii'nin bahçesinde kendisi gibi melek yüzlü ihtiyarlarla karþýlamýþtý bizi... O serin ve latif ýrmak sularýný anýmsatan lehçesiyle, Türkiye'den gelenlerle hoþ-beþ ediyor, caminin hikayesini anlatýyordu... ''Çok þükür geldiniz...' derken gözlerindeki nemde, koskocaman bir asuman gizliydi sanki. Çok þükür geldiniz cümlesinde büyük bir iftihar, büyük bir þükür, uzun yýllar sonrasýnda büyük bekleyiþlerin ardýndan gelen kavuþmaya dair sevinç de vardý aslýnda... Sað olsun Cumhurbaþkanýmýz Üsküp'ten sora Kalkandelen'e gitti ve orada restore edilmiþ Alaca Camiinde Cuma namazýný kýldý, harap ve bakýmsýz olan Kur'an Kursunu da tamir ettirmiþti.
TÝKA, Osmanlý yadigarý tarihi eserlerin restorasyon ve tamir iþleri ile ilgili çok deðerli bir utkuyla çalýþýyor. Tarihi eserleri koruyup, kollamak kültürel anlamda elbette çok önemli, ama söz Balkanlardan-Rumeli'den açýlýnca zorunlu ayrýlýklarýn ve uzun unutuþlarýn içinden dini kimliði ayakta tutabilmek, iþte Molla Mahmud Efendi gibi büyük hocalarýn ferasetine kalmýþtý. Rumeli Türkleri için, dini bilgi ayný zamanda milli kimlik de olduðu için, namaz, oruç, Kur'an, Cami gibi mefhumlar, onlar için kiþisel aidiyetlerini perçinleyecek, onlara kimlik veren kavramlardý... TÝKA yýkýk minarelerle kubbeleri doðrulturken, Hafýz yetiþtiren Molla Mahmud Hocaefendi gibileri, kalpleri, ruhlarý doðrulttular... Allah onlardan razý olsun. Hafýzlarýmýz, Rumeli'mizin muhafýzlarýdýr...
Molla Mahmud Efendi'nin vefatýný iþitince gönlüm hüzünlerle doldu. Yemyeþil sýrtlarýyla sanki Þar Daðlarý taþýyordu onun aziz tabutunu. Yahya Kemal'in ''Kaybolan Þehir'' þiirini gözlerimden akan yaþlarla okur buldum kendimi...
'Üsküp ki Yýldýrým Bayazýd Han diyârýdýr
Evlâd-ý Fâtihân'a onun yâdigârýdýr.
Firûze kubbelerle bizim þehrimizdi o;
Yalnýz bizimdi, çehre ve rûhiyle biz'di o.
Üsküp ki Þar-dað'ýnda devâmýydý Bursa'nýn
Bir lâle bahçesiydi dökülmüþ temiz kanýn...''