Batı dünyasının, kendisine yönelik topyekün saldırı politikalarına karşı direncini zinde tutmak amacıyla, hali hazırda yeni bir dönem ve yeni politikalara geçmiş görünüyor.
Peki, bu duruma gelmeden sorun çözülür müydü?
Günlerdir, 2000'li yıllardan itibaren, tüm ABD ve Rusya arasındaki toplantıları ve görüşmeleri tekrar tekrar gözden geçiriyorum. Hepsinin merkezinde Ukrayna var. Ukrayna içindeki değişimleri de, iyi okumak lazım.2000'li yıllara kadar Ukrayna iç siyaseti ile, sonradan inşa edilen yeni siyaset fidanları sonuç vermiş görünüyor. Ülke tam olarak iki karşıt görüşle parçalanmış durumda. Ukrayna eski Başkanı Leonid Kuçma ve Putin görüşmelerini, tekrardan söylemleri ve talepleri; karşılıklı verilen sözleri de gözden geçirince, ABD'nin bu süreci nasıl perçinleştirdiğini anlamak kolay olur. Ukrayna içindeki söylemlerin, Viktor Yuşçenko döneminde bile bu kadar nefret dolu içerik taşımadığını da ilave etmem gerekiyor. Petro Poroşenko dönemi de açık bir şekilde incelenmesi lazım gelen dönem olarak görülmektedir. Zelenski'nin meydana çıkması ve söylemlerinin barış üzerine olması ise, açıkçası toplumda ciddi karşılık görmüştü...
Tüm bu süreç boyunca Rusya'nın, Ukrayna meselesine nasıl baktığını; bu bakış açısının başta eski Sovyet Cumhuriyetleri ile kıyaslanamaz olduğunu anlıyorsun. Bununla birlikte, Rusya kendisinin geleceği için, Ukrayna'daki Rus dili ve Rusça konuşanlara dayattığı politikalardan; gerildiğini de görebiliyoruz. İşin bu noktaya gelmesi tek bir günlük refleks olmadığını anlamak ve buradan nasıl bir çıkış yolu bulunabililir sorusuna cevap bulmak önemlidir.
Putin kendi ülkesinde karşıt görüşlerin olacağını bilememiş olamaz. İçerideki muhalif seslere bakılırsa, Putin aleyhtarı söylemler bazında okuma yaparsak, öncekilerden daha fazla beklenti suya düşmüş gözüküyor. Normalde rüşvet ve yolsuzluk söylemleri üzerine toplanan itirazcılarla, şimdiki savaş karşıtı yürümeler arasında çok fazla yükseklik görememenin de Rus kamuoyundaki karşılığını iyi anlamak lazım.
Rusya kendi ülkelerine yönelik Ukrayna üzerinden saldırı olduğunu, Ukrayna'daki Rus ahalinin savunmaya muhtaç kaldığını, onların kurtarılması gerektiğine inanıyor. Tabii tam tersi yüksek sesle Putin giderse, Rusya'ya yönelik bu "rusofobik" durum ortadan kalkar diyenler de var. "Bu giderek artar, Putin'i sarsar mı?" Doğrusu pek emin değilim.
Oligarkların hayat tarzı ile, ortalama ruhun hayat tarzı arasındaki farka bakılırsa; orta Rus için masadan pek çok şey şimdilik çıkmıyor. Ayrıca ideolojik olarak doydurulan bir medya çalışması olduğunu da bir kenara not edelim.
Rusya, Ukrayna'nın tarafsız olmasını, buna Batı'nın garanti vermesini istiyor. İş bu noktaya gelmeden, gündeminde sadece Kırım'ın işgalinin tanınması var diye şimdi listeye Donbas ve Lugansk'ın bağımsızlığı eklendi. Bu tam da Rusya ve Putin tarzı. Talepleri karşılık bulmadıkça, listeden talep eksilmiyor tam tersi artıyor. Rusya taraftan verilen haberlere ve görüntülere bakılırsa, ülkenin doğu bölgesi Rusya'nın kendilerini kurtarmasını bekliyormuş. İnsanlar sekiz yıldır açlık ve bodrum katlarda yaşamaktan bıkkın beklemekte olduklarını dillendiriyor. Rus kamuoyunda, Rusya'nın adımlarının Ukrayna'yı işgal şeklinde değil de, "neonazi" temizliği için adım atıldığı fikri hâkim.
Batı'nın Putin'i şeytanlaştırması, diktatör tanımının giderek yaygınlaştırılması, sosyal medya üzerinden bunun pompalaması ise, Rusya toplumunda "Putin olmazsa bunlar olmazdı" sonucuna kavuşmak için "devrede" olduğu anlaşılıyor. Bununla "Rusya'nın Putin'e karşı ayaklanması isteniyor" tezi sabahtan akşama yorumlarda ön planda kamuoyuna sunuluyor. Yani kamuoyuna, Batı'nın teorileri anlatılıyor.
Poroşenko'nun, Yuşçenko'nun ve Rusya'nın sınırları; "Rus dili sınırları nerede biterse, orada biter" tezlerinin şimdi Avrupa'da da yaygınlaşması; Putin'e kendi kamuoyunda düşman mı yoksa taraftar mı oluşturur? Onu zaman gösterir ama şimdilik Putin, kendini toplumuna anlatabiliyor...