Sevil NURİYEVA İSMAYILOV
Sevil NURİYEVA İSMAYILOV
Tüm Yazıları

Rusya Paşinyan'ı cezalandırıyor mu?

Paşinyan’ın gelişiyle Ermenistan’da, anti-Rusya söylemlerinin artışı açık gözle görülmeye başladı. Hatta şöyle yazayım; Paşinyan, biraz da Ermenistan içindeki “anti-Rusya eylem ve söylemlerinin dalgasında, sokaktan iktidara gelebildi.

Ermenistan’ın Kafkasya’da, Rusya’nın elinde fiili olarak hareket edebileceği meydandadır.

Azerbaycan içinde Rusya etkisi güçlü olsa da, halkın zihninde ve sosyolojik derinlikte hep Türkiye vardı ve Türkiye var. Kültür, tarih, sosyoloji altyapısındaki, Türkiye merkezli altyapının mevcudiyeti, Rusya için kaygan zemin niteliği taşımakta. Ama Ermenistan öyle değil! Orada sosyolojik zemin, hep Rusya idi. Ve bunun değiştirilmeye çalışılması, Rusya için Kafkasya’da kale kaybetme anlamını taşımakta.

Dolayısı ile Rusya için Paşinyan ve beraberinde getirilen dalga, Moskova için tehdittir. Ermenistan devlet yapısı, Rusya’nın avucunun içinde, doğru! Lakin halkında bir şeyler değişmeye başlıyor.

Yukarı Karabağ meselesinde işgal sorunu çözülürse, Rusya’nın bölgedeki fiili varlığının darbe alacağı hep hesaba katıldı.

Azerbaycan’a yönelik saldırılara cevap verileceği ve Türkiye’nin bu konuda seyirci kalmayacağı açık idi.

Peki, Paşinyan’ı böyle bir çılgınlığa iten sebepler nedir?

Putin bu kadar önemli olayda, neden hiç ses çıkarmadı? En sonunda sadece “endişe ile gözlemliyoruz” demekle yetindi.

Ukrayna gibi konularda en sert ve en üst sesten konuşan Putin, neden sessiz ve beklemede?

Evet, şartlar ve konjonktürel ortam değişmekte.

Koçaryan’ın da dediği gibi “15 yıl önceki Türkiye yok karşınızda!” Hem de dünyayı yönetecek kapasiteye sahip lider var meydanda, Erdoğan...

Bu durumda Rusya bir şeyin farkında. Azerbaycan sosyolojik yapı olarak hep Türkiye frekansında oldu. Bu ortamda ne yapılırsa yapılsın, hatta gece gündüz Rusça konuşma modu devrede olsa da, Azerbaycan zemininde Türkiye daimidir. Ermenistan elinden çıkarsa Rusya, Kuzey Kafkasya için endişeli vaziyette olacak. Mesele budur!

Tabii ki Türkiye’nin; Libya, Suriye, Akdeniz’deki varlığı öyle bir noktaya evirildi ki, yeni cephelerin açtırılması “Türkiye’nin zayıf düşmesini de pekiştirebilir” hesabı yapılmakta.

Burada özellikle Fransa’nın hesap kitabını bir kenara koyamayız. Gürcistan’ın başına getirilen siyasi faktörün, Fransız ekolü üzerinden dizayn edildiğini de bir kenara koymayalım. Paşinyan modeli “Fransa’nın yeni hamleleri için uygun ortam oluşturabilir” tahminleri söz konusu. Tabii ki meselenin bir tarafında, İran faktörü de var! Hatta Fransa ve İran ittifakını, tarihsel beraberlik anlayışını hesaba katalım bence. Bu ortamda Kafkasya’da aktörler ve sosyolojik gerçeklikler yeniden tanımlanmalı. Türkiye zamanında Ermenistan’la yeni süreç başlatmak istediğinde, bunun önünü kesen görünürde ne ilginçtir ki, Ermenistan’da ve Azerbaycan’daki en milliyetçi ve en anti-Rusyacı zemin oldu! Ama dizayn Moskova’ya ait. Çok ilginç değil mi? Demek ki Kafkasya hattı, hafife alınmayacak kadar yeni ve ciddi okumalara kapı açmalı. Türkiye bu hattın en önemli damarı. Bu damarı yormadan, lakin kalıcılığını da temin ederek, yeni boyuta göre hareket etme zamanıdır.