Amin Maalouf, Lübnan'ýn kara talihini anlatýr ve çocukluðundaki tanýklýklarýný yazar. Maalouf, "Ýnsan geçmiþin yok olmasý karþýsýnda kendini kolay avutabilir ama geleceðin yok olmasýný kaldýramaz" diyordu. Peki ya biz geçmiþle kavga etmekten býkýp geleceði ne zaman birlikte kuracaðýz?
2014 yýlýnýn Þubat ayýnda Almanya'da kütüphane çalýþmalarým vardý. Bir cumartesi akþamý iki arkadaþýmla Köln'de bir restorana gittim. Restoran týklým týklýmdý. Almanya'da hafta içi kimseyi bulamazsýnýz lakin cuma-cumartesi geceleri eðlence mekanlarý ve restoranlar doludur. Eyvah, aç kalacaðýz diye midemi düþünürken restoranýn sahibi benim eski müþterisi olduðumu hatýrladý ve arka taraftaki kýsmen dolu bir masaya oturtmak istedi. Masada oturan üç kiþi ziyafetin ortasýndaydý. Ýlk önce ayýp olur diyerek nezaketen reddettim. Ýþletmeci oturan gruba hatýrlý müþterisi olduðumu söylemiþ ki sað olsunlar, onlar da nezaket gösterdiler.
Türk mutfaðýnýn en lezzetli yemekleri art arda gelirken mekânda müzik sesi de bir hayli yüksekti. Sol tarafýmdaki müþteri hiç de yabancý deðildi. Meþhur Özgür Gündem gazetesini ilk çýktýðý günlerde meraktan okuyup anlamaya çalýþýrdým 90'larda. Yýllardýr yazýlarýný takip ettiðim gazeteci Almanya'da bir restoranda sol yanýma düþmüþtü yahut ben onun yanýna düþmüþtüm. Avrupa'dan yayýn yapan Med TV'de program yaptýðýný ve politik göçmen diye kendisini tanýmladýðýný okuyordum. Bir an keþke baþ baþa olsak da bir sohbet edip burada geçen hayatýný sorsam diyordum.
Ben ve arkadaþlarým Almanya'da sarýmsaklý yaprak dolmasý bulmanýn keyfini yaþarken empati yapmayý da ihmal etmiyordum. Birden müziðin etkisiyle masadaki komþularým yüksek sesle konuþmaya baþladýlar. Hususen baþkalarýna kulak kabartma huyum olmadýðý gibi beni de ilgilendirmezdi baþkalarýnýn sohbeti. Ýster istemez müzisyen kulaðým konuþmalara tanýk oldu. Masadaki ikinci kiþi gençliðinde hemþirelik yapmýþ ve ardýndan 'dað tecrübesi' kazanmýþ bir ablaydý. Sanýrým silahlý eðitimde sað kulaðýnda bir iþitme kaybý yaþamýþtý ki sol kulaðýný çaprazýmdan bana yaklaþtýrýyor ve gazeteciyi duymaya çalýþýyordu. Masadaki üçüncü beyefendi ise bulunduðumuz Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde bir dernekler federasyonunun tepe yöneticisiydi.
Hararetli konuþmada gündem 30 Mart 2014 yerel seçimleriydi. Bu süreçte atýlacak her oyun önemi açýklanýyor ve farklý sosyal yapýlarýn birleþmesi gerektiði vurgulanýyordu. Birçok noktada hangi adaya hangi partiye destek verilmesi gerektiði konuþulurken adaylarýn memleketleri, mezhepleri, kökenleri gayet detaylý biliniyordu.
30 Mart yerel seçimlerinin oy hesaplarýnýn yapýldýðý masada Ankara seçimleri üzerinde epeyce durulmuþtu. Evet, Ankara'da kýsa bir dönem bulunmuþtum gençliðimde ama Köln'deki o masada duyduklarýmý, semt semt etnik ve mezhep temelli demografik bilgileri baþka nereden öðrenebilirdim acaba?
Ak Parti'nin adayý Melih Gökçek, CHP'nin adayý ise Mansur Yavaþ'tý. Gazeteci diðer iki arkadaþýný ikna etmek için tafsilatlý bilgiler veriyordu: Evet her ikisi de faþistti. Ama Melih Gökçek daha 'Mücadeleci' bir geçmiþten geliyordu. Mansur Yavaþ ise sýradan bir faþistti ve sokak ülkücüsü bile olamamýþtý. CHP Ankara kalesini yeniden Anakent yapmak için Ülkücülerin, Kürtlerin ve Alevilerin oylarýna talipti. Kürt siyasi hareketi de bu fýrsatý deðerlendirmeli ve sonraki seçimlerde karþýlýðýný istemeliydi. CHP içindeki delege ve aday daðýlýmý da bu seçimin sonuçlarýna göre þekillenecekti.
Almanya'da aðýz tadýyla bir yemek yiyemedim belki ama Türkiye iç siyasetinin hangi masalarda ana gündem olduðuna o gün bir kez daha tanýk oldum. O gazeteci Türkiye'ye döndü ve HDP'den milletvekili oldu. Masadaki federasyon yöneticisinin ailesinden bir belediye baþkaný çýktý. Sað kulaðý aðýr iþiten ablayla bir daha o restoranda karþýlaþmadým.
30 Mart 2014 yerel seçimleri CHP-HDP ittifakýnýn ilk denemesiydi. Ardýndan gelen seçimlerde nüfus ve seçmen eðilimini çok iyi bildiðim Beþiktaþ'ta, Þiþli'de, Kadýköy'de ve Adalar'da CHP seçmeni HDP'ye misafir gitti. Amaç %10 barajýný atlatarak masa baþý siyaseti kurgulamaktý.
Demokrasi tarihimiz darbelerden ve darbecilerden çok çekmiþti. Ama bir de sandýk aðalarý vardý; peþine taktýðý sosyolojiyi sürükleyip götüren ve koltuk uðruna masada hesaplar yapanlar. Birçok topluluðu siyasete peþkeþ çeken sandýk aðalarýna karþý, halkýn çýkarlarý galip gelecek mi? Yoksa hepimiz için demokrasi, hepimiz için adalet, hepimiz için özgürlük diyen bir anlayýþ mý galip gelecek?
Peki iki senedir 'Evlat Nöbeti' tutan annelerin aðýdýný niçin duymaz masadakiler? O mükellef sofrada, gürültünün içinde aday hesabý yapanlar, karþýlýðýnda parti koltuðuna oturup meclise girenler, Almanya'dan gelip HDP binasýnýn önünde evladýný bekleyen Maide annenin feryadýný niçin iþitmezler?
Kusura bakmasýnlar ben buna 'saðýr siyaset' derim.