Dün, Çanakkale (Dardanel) Muharebeleri'nde elde edilen zaferin 106. yýldönümü idi. Ama, öyle törenler yapýldý ki, Çanakkale Zaferi'ni anmaktan maksadýn, o savaþlarýn þehid ve gazilerine minnet duygularýný ifade deðil, o sýrada yarbay olan sadece bir ismin parlatýlmasý olduðu bir daha sergilendi.
Dünyada, geçmiþin kahramanlýklarýnýn anýlmasý için, 'Meçhul Asker' anýtlarý vardýr dünyada.. Bu yöntem, bizde de düþünülemez mi?
Çanakkale Savaþlarý'nda Osmanlý'nýn en üst rütbeli komutaný Es'ad Paþa dün hatýrlanmadý bile.. Ki, o savaþta Ýngiliz ve Fransýz generalleri karþýsýnda asýl komutanýn alman generali Liman von Sanders; Osmanlý Ordularý'nýn en üst rütbeli komutanýnýn ise, Baþkomutan Vekili Enver Paþa olduðu hatýrlanmadý. O gün, en büyük sorumlu ise, Sultan Reþad'dý, Baþkomutan olarak.. Ki, Sultan Reþad'ýn 'Çanakkale'deki askerleri' için bizzat yazdýðý 'Gazel'i meþhurdur.
O 'gazel' þöyledir:
'Savlet etmiþdi Çanakkale'ye bahr u berden (deniz ve karadan)
Ehl-i Ýslâm'ýn iki hasm-ý kavisi (kuvvetli hasmý) birden
Lâkin imdâd-ý ilâhî yetiþip ordumuza,
Oldu her bir neferi, kal'a-i pûlâd-beden (çelik bedenli kale),
Asker evlâdlarýmýn piþgâh-ý (kesin kararlý) azmiyle,
Aczini eyledi idrâk nihâyet, duþmen..
Kadr'u haysiyyeti pâmâl (ayak altý) olarak, etdi firâr,
Kalb-i Ýslâm'a nüfûz etmeðe gelmiþ iken..
Kapanýp secde-i þükrâna Reþâd, eyle duâ,
Mülk-i Ýslâm'ý Hudâ eyleye dâim, me'men, (emniyette)..
O yýllarda gazetecilik yapan Yakub Kadri, hâtýrâtýnda, 'Geceleri, gizli beyannâmeler basýp, filânca kiþiyi öne çýkarýrdýk, Padiþah'ý deðil..' þeklindeki yazdýklarý da bize bazý ip uçlarýný verebilir.
Evet, böyle iken..
Askerlikte de çok riayet edilen 'silsile-i merâtib'e göre, en baþta Padiþah varken, o zaferi, orta rütbeli yüzlerce subayýn içinden, sadece bir isim söz konusu edilip, diðerlerinin 'silâh arkadaþlarý' diye geçiþtirilmesini nasýl anlamalý?
Dün sabahtan akþama kadar, devamlý hatýrlatýlan ise, tek kiþi idi.. Sanki Çanakkale Muharebeleri, bir tek kiþinin yaldýzlanýp parlatýlmasý için yapýlmýþçasýna..
Bir diðer nokta..
Biz kendimizi hâlâ, 'Çanakkale geçilmez..' diye avutuyoruz. Evet, o dönemin süpergüçlerinden olan Ýngiltere ve Fransa, Çanakkale'den geçememiþlerdi.. Ama, emperial güçlerin savaþ gemileri, 3-4 sene sonra, Çanakkale'yi geçip Ýstanbul limanýna demirlemiþti.
O zaman söylenen, 'Geldikleri gibi giderler..' sözünü pek severiz de, onlarýn, muzafferâne bir þekilde geldikleri Ýstanbul'dan, tek kurþun atmadan, gidiþlerin muzafferâne olup olmadýðýný anlamak istemeyiz.
Halbuki, emperial güçlerin askerî olarak elde edemediklerinden daha fazlasýnýn elde edildiðini; dünya Müslümanlarýnýn birliðini temsil eden kurumun ve Ýslâm hukukunun ve kültürünün bütün temellerinin, 'new colonialism/ yeni sömürgecilik' kurallarýna göre, 'yerli güçlerce havaya uçurulacaðý'nýn kararlaþtýrýldýðýný hemen sonraki yýllar gösterecekti.
Biz ise hâlâ, 'Çanakkale Geçilmez..' noktasýndayýz; ve o gururla yolumuz üzerindeki tuzaklarý anlamak istemiyoruz.
Ve, MHP neler söylüyor?
Dün, MHP Kongresi'nde Devlet Bahçeli'nin yaptýðý konuþmayý dinledim.
Devlet Bey'in 'türklük vurgusu' yaptýðýný söylemeye gerek bile yok.. Çünkü bu hareketin ideolojisi, 'türkçülük'tür. Bu ideolojiyi, insanlarýn ýrk, kavim, renk, cins, coðrafî veya sosyal aidiyetlere göre üstün veya düþük seviyede gösterilmesine izin vermeyen Ýslâm inancýna, bir istisna gibi görmüþlerdir.
Ama, Devlet Bey, 'türklük' yanýnda Müslümanlýða da vurgu yaptý ve Mehmed Âkif merhûmun, 'Ordunun Duasý' þiirini okuyup, 'Allah'u Ekber!'lerle bitirdi sözlerini.. Ne var ki, Âkif'le birlikte, Nihal Atsýz'ý da zikretti.
Âkif, 'Müslüman' bir 'inanç eri' idi.
Atsýz ise..
Türkeþ, 1969'larda, 'Tanrý Daðý kadar türk, Hira Daðý kadar Müslümanýz!' dediðinde, 'Bu da nerden çýktý?' diyerek Türkeþ'ten uzaklaþmýþtý.
Kaldý ki, babasýyla ilgili tartýþmalara 12.05 2009 günü Star'daki sütununda, (oðul) Yaðmur bey, 'Atsýz Müslüman deðil de þamanist miydi, kafatasçý mýydý?
(...) Atsýz, Müslüman olarak tanýmlanamazdý, ama, Þamanist-mamanist de deðildi. Onun bu mevzûdaki konumunu bence en iyi 'lâ-dînî' olarak tavsîf etmek yerinde olur. Evet, 'Semâvî Dinler'le pek baþý hoþ deðildi. Ama 'tanrýtanýmaz/ateist' de deðildi. Kâinâtý yaratan bir güce inansa da, bu gücün kâinâtý yarattýktan sonra 'olaylar'a müdâhale etdiðine inanmazdý.' demiþtir. Yani, bugünkü ifadeyle, bir 'deist' idi.
Böyleyken, Devlet Bey'in Âkif'le birlikte Atsýz'ý da zikretmesini nasýl yorumlamalý?
Bir de, 75-80 yýl boyunca körpecik çocuklara sabahlarý okula girerken zorla okutturulan ve, bir ýrk ve kiþiye taptýrmayý hedefleyen 'And' meselesi yeniden gündem de..
MHP'yle AK Parti'yi karþý karþýya getirmek için, CHP ve ÝP konuyu kaþýmaya aðýrlýk veriyorlar.
Tayyib Bey ise dün, 'Millî Andýmýz, Ýstiklâl Marþýmýzdýr..' diyerek görüþünü ortaya koymuþ oldu. Bu söz, bu tartýþmaya gem mahiyetindedir.
Hatýrlayalým; iki sene önce ittifaklar kurulup, 'kýzýlelma' sözü gündeme yoðun þekilde getirilince, Tayyib Bey, 'Bizim kýzýlelmamýzýn adý, 'Îlâ'y-ý Kelimetullah (Allah'ýn dininin yüceltilmesi) dâvasýdýr.' deyip noktayý koymuþtu. Ümid ederim, þimdi de öyle olur.