Kazâ, şehidlik, alçaklıklar ve Papa..

Halkı Müslüman olan ülkelerdeki her hükûmet sistemi, kendisini halk kitlelerine, itaat edilmesi şer'ân gerekli bir güç odağı olarak takdim eder.

Hz. Ali'nin şehadetinden sonraki bütün hükûmetleri, 'vâcib-ul'itaat' sıfatını haiz olmayan hükûmetler olarak gören Caferî fıqhı, 1979'da İran'da tesis olunan 'İslâm' adına tesis olunan Hükûmet'e kadar, önceki bütün hükûmetleri gayrimeşrû biliyordu.

Ama, artık şimdi orada da devlet'e itaat, farz olarak görülmekte; gelinen noktayı, bazıları da, 'Biz de sünnîleştik.' diye yorumlamaktalar, ironiyle..

Çünkü, bu cenahta, 'fâsid bir hükûmet bile olsa, onun, hükûmetsizliğe tercih olunması' bir kural halinde kabul edilmiştir.

(6-8 Ekim 2014'de yaşanan Kobani Karışıklığı günlerinde o bölgede hizmet yapan bir doktor arkadaş, o karmaşa ânını görünce, 'o gün, bağlı olduğu kurallar her ne ve nasıl olursa olsun, yeter ki devlet olsun, her tip devleti arar hale geldim.. Çünkü her devlet, bir takım kurallar, kanunlar koyar ve onlara riayet etmeyenleri cezalandırır. Hükûmetsizlik halinde ise.. Gücü yeten yetene..' demişti.)

***

Evet, Müslüman coğrafyalarındaki her devlet, sadece asker ve diğer silahlı güvenlik güçlerinin değil, bütün memurlarının da hizmet ânında öldürülmeleri veya kaza sebebiyle de olsa vefat etmeleri halinde onları şehid olarak niteler ve böylece kendisinin 'meşruiyet'ini de anlatmış olur, kitlelere.. Ve bu anlayışa uygun olarak 'şehitlik'le ilgili tarif ve kanunlar yapar ve o 'şehit'lerin aile efradına karşı mükellefiyetlerinin neler olduğunu kurallara bağlar.

***

Geçen Perşembe günü Bitlis- Tatvan arasında düşen helikopterde hayatını kaybeden 11 askere, Allah'u Teâlâ'dan rahmetler ve geride bıraktıkları ailelerine ve sevenlerine sabırlar niyaz ediyorum.

Bu gibi durumlarda, dünya hayatına vedâ edenlere hemen 'şehit' denilmesi âdettendir. Sanki, bir Müslümanın 'şehîd' olup olmadığına rejimler, ferdler veya toplumlar karar veriyormuş gibi.. Halbuki, bu husus, sadece Allah'u Teâlâ'nın takdirindedir ve dikkatli Müslümanlar, İslâm yolundaki mücadele ve hizmetler sırasında dünya hayatını terk edenler için bile, 'İnşaallah şehîd'dir' derler.

***

Ama, bu vesileyle kenarından teğet geçilmemesi gereken bir rezalete de değinelim:

Bu son kazâ ve kayıplar için, 'sosyal medya' denilen lâğım çukurunda öyle videolar yayınlanmış ki, çılgınlıkla geçiştirilemez.. Gencecik kızlar, sokak serserisi oğlanların bile ulu-orta kullanamıyacakları en galiz küfürleri videoya çekip yayınlamışlar.

Birilerine hakaret olunca hemen, sorumluları ânında belirleyen ilgili kamu birimleri, bu konuda niçin aynı hassasiyeti göstermemişlerdir? Daha da tehlikeli olan ise, belirlenenleri mahkemelerin serbest bırakması.. Adalet Bakanı, Abdulhamîd Gül bey, ne buyurursunuz?

***

Daha da hassas ve önemli olan konu ise, ahlâkî tereddiye, çöküntüye işaret ve aileleri ikaz etmek için, İslâmî hassasiyet adına yayın yapmak iddiasında olan bazı sitelerin, lâğım akıntıları durumundaki küfürleri, eleştiri niyetiyle diyerek , sitelerinde yayınlamaları!!. Milyonlarca insana, ailelere ve çocuklara ulaşmasının vebalini nasıl düşünmüyorlar?

Halbuki, günah ve çirkinliklerin topluma yansıtılırken, aynen tekrarlanması da çirkin ve günah olarak nitelenmiştir; İslâm'ın ilk döneminden gelen rivayetlerde..

***

PAPA FRANZİSKUS IRAK'TA NE ARIYOR?

İtalya'nın başkenti Roma'nın içinde, devlet içinde devlet konumunda ve sadece 45 km.karelik bir bölgedeki toprağa ve 10-15 kişilik bir orduya sahib güçlü bir devlet var: Vatikan Devleti..

Bütün dünya Katolik Hristiyanlarının rûhanî lideri ve de Vatikan Devlet Başkanı olan 84 yaşındaki Papa Franziskus, 3 gündür Irak'da..

Bu, Irak'a bir Papa'nın yaptığı ilk ziyaret..

Papa, Bağdâd'dan ayrı olarak, Hz. İbrahîm'in doğum yeri olduğu iddia olunan Ur şehri, sonra şiî Müslümanların Osmanlı zamanında da, asırlardır en büyük eğitim merkezi olarak kabul edilen Necef şehrinde, 90 yaşındaki Âyetullah Ali Sistânî ile görüştü.

Sadece 1991'deki Körfez Savaşı'ndan bu yana, Irak'ta hemen tamamı Hristiyan güçlerince öldürülen veya açlık ve ilaçsızlıktan hayatını kaybeden sivil insanların sayısı 1 milyonu geçmişken; Papa cenabları , o bombardımanlar sırasında ölen birkaç yüz Hristiyan için özel dua törenleri yaptı.. Hristiyanlarına, 'Yalnız değilsiniz, arkanızdayız!' dedi ve 'barış ve kardeşlik'ten söz etti. Saf saf inanalım mı?

Papa, ayrıca Erbil'e de gitti, Irak Kürdistanı Yönetimi'nin başında olan Neçirvan Barzanî ve Mesrûr Barzanî ile de görüştü.

Irak halkının en azından yüzde 40'ı da şiî olmayan Müslümanlar..

Papa, bu yüzde 40 adına kim ile görüştü?

Öyle bir muhatab yok ki!.

***

Ve, İhsan Süreyya hoca için: Müslümanların tarihiyle ilgili dikkatli ve rikkatli araştırmalarıyla kendisine şükran borçlu olduğumuz tarihçi Prof. İhsan Süreyya Sırma hocamızın, 75 yılı geride bırakmış olan kalbine bugüne kadar, dostları bir nazenîn çiçeğe; karşıtları ise, bir düşmana saldırır gibi dokundular. Bugün ise, o kalbe tıbben de dokunulacak..

İhsan Süreyya hocaya, Allah'u Teâlâ'dan şifâlar niyaz ediyorum. Düşmanları umûrunda değil.. Ama, iman kardeşlerinden beklentisi tabiatiyle vardır: Hulûs-i kalb ile dua..

***