Sanatçýlar, popüler kültürle beraber görünür hale geldi. Sinemadan dizilere, medya platformlarýndan konserlere kadar birçok alanda kamuyu etkileyen aktörler artýk. Kültür endüstrisi ile beraber bir endüstrinin parçasý haline geldiler. Ajanslar ve þirketler büyük ekonomik sermaye alanlarý. Sanatçýlar, bu yapýlara baðlý olarak varlýk gösteriyorlar. Fakat ürettikleri beðeni ve çekim kudretleri yine de devam ediyor. Ayrýca þirketler de sanat aktörleri aracýlýðýyla kitlelerin beðenilerini, eðlence taleplerini ve estetik algýlayýþlarýný etkileyerek ticarete çeviriyorlar. K-Pop'ta bunu çok bütün acýmasýzlýðýyla görüyoruz.
Sanat, aslýnda güzelleþtirme ameliyesi. Sanatçý da bu ameliye içinde olan þahsiyet. Güzellik ve hüner sanatýn ruhunda var. Sanatçýdan da beklenen bunlar. Sanat ve sanatçý temelde ideolojilere ve pratik siyasetlere karþý mesafeli olmasý gerekir. Çünkü sanat bir ideoloji ve siyasi pratikle sýnýrlý deðil. Þiir, film, roman, mimari estetik herkese hitap eder. Bu açýdan da evrenseldir.
Türkiye'de batýcý ideolojiye hayran olan sanatçýlar her zaman "toplumu adam" etme rolünü biçmiþler kendilerine. Tiyatro, resim, sinema ve diziler alanýnda bu tutum çok belirgindir. Bir dönem filmlerde, þarkýlarda ve tiyatro oyunlarýnda Allah gibi kelimeler bile yasaktý. Sanat, Batýyý kendine kýble edinmiþ ve sanatçý da kýbleye yönelerek ritüellerini yerine getiren kiþi olmuþtur. Toplumu benimsediði batýcý deðerlerle aydýnlatmak yolundaydý. Muhafazakâr kesimler, Türklerin kültürü, Ýslam inançlarý yok sayýlýyordu. Türkiye'de sanatýn ana aktörleri her zaman bu zihniyete sahip kiþiler oldu. Sanat iktidarý buydu.
Þimdi þarkýcýlar ve sanatçýlar siyasal rekabetlerin bir parçasý haline geliyor. Özellikle sanatýn iktidarýnda yer alanlar hala Batýdan aldýklarýný aktarma, öðretme ve dayatma konusunda kendileri öncü görüyorlar. Yunan Tanrýsý, kurtarýcý Prometheu kesiliyorlar. Batýcý kültürün ve siyasi hegemonyasýnýn dilini tercih ediyorlar. Konserlerde ve çeþitli platformlarda bu tutumlarý sergiliyorlar.
Türkiye'de konsere çýkýp kadýnlarý kurtarmaktan bahseden ile Avrupa da ödül alýrken yine kadýnlarý kurtarmaktan bahsedenler ne kadar birbirine benziyor! Küresel efendilerine ve yerel efendilerine yaranmak istiyorlar. Elbette bu toplumun sorunlarý var ve de bunlar eleþtirilmeli. Fakat insanlar þarkýcýnýn müziðini dinlemeye gelir. Onun siyasi görüþlerini veya ülkenin meseleleri ile ilgili düþüncelerini dinlemeye deðil. Sinema oyuncusu, Avrupa'da ödül alýrken, kadýnlarla ilgili yaptýðý araþtýrmalar ve STKlarda yaptýðý çalýþmalar nedeniyle de ödül almýyor. Buna raðmen ülkesini þikâyet eden, toplumunu beðenmeyen bir tutumla kadýnýn kurtarýcýlýðýna soyunuyor.
Þimdi daha popüler bir konu sürüldü piyasaya: Cinsiyetsizlik, trans-cinsiyet. Kimi sanatçýlar da kutlamalarýnda bu ideolojiyi temsile yöneliyorlar. Konserlerinde ve filmlerinde LGBT imgelerini seferber ediyorlar. Kutlamalarda yeri yok iken onlardan bahsediyorlar. Hatta bunlar da yetmiyor. Siyasal muhalefete eþlik edecek biçimde, muhalif siyasi görüþlerini sanat faaliyetleri aracýlýðý ile piyasaya taþýyorlar. Siyasal muhalefetin alt baþlýðý haline geliyorlar.
Sanat, bir siyaset eylemi deðildir, kimse de kurtarýcý. Batý kültürü de tek, evrensel, biricik ve üstün deðil. Sanatçý hüner sahibi, estetik sahibi kiþidir. Sanatýný icra ettiði toplumla da muhabbet içinde olmalý("tanýma ve tanýnma" muhabbetle olur). Toplumun çoðul seslerine kulak vermeli. Onu dýþlamak ve damgalamak yerine onunla yol yürüyerek ona nefes vermeli.