Sarı öküz

Bugüne kadar Filistin topraklarında on binlerce insanı katleden, bu insanları topraklarından eden işgalci bir katil var...

İsrail...

Bu katil yapı her daim olduğu gibi bugün de Gazze'de yaş, cinsiyet, din dil ayırmaksızın katlediyor, cami demeden, kilise demeden hastane demeden, okul demeden yakıyor, yıkıyor ve tüm dünya ama özellikle de İslam alemi tüm bu olan biteni sadece seyrediyor.

Hadi Birleşememiş Milletleri (BM) anladık da İslam İşbirliği Teşkilatı'na ne oluyor?

BM'den sonra gelen en büyük teşkilat neden sessiz?

Bu sessizliğin sebebini anlamak için biraz gerilere gitmek, tarihte kısa bir yolculuk yapmak yeterli olacaktır.

Filistin...

İşgalci İsrail 14 Mayıs 1948'de kuruldu.

Kuruluşun ilan edilmesiyle Arap-İsrail Savaşı patlak verdi.

Savaş sonunda Kudüs doğu ve batı olmak üzere ikiye bölündü.

Haziran 1967'deki Altı Gün Savaşı'yla birlikte Kudüs tamamıyla İsrail işgaline maruz kaldı.

İsrail askerleri şehri ele geçirdikten sonra soluğu Mescid-i Aksa da aldılar.

İşgal altındaki iki gergin yılın ardından 21 Ağustos 1969 sabahı Mescid-i Aksâ diğer adıyla Kıble Mescidi, Yahudiler tarafından yakıldı.

Yangını söndürebilmek için şehir hoparlörlerinden herkes yardıma çağrıldı. Çünkü yangını söndürmeye gelen itfaiyeciler İsrailliler tarafından engelleniyordu.

Yüzlerce Filistinli yangını söndürmek için seferber oldu. Beş saatlik bir çaba sonucu yangın söndürüldü.

Hasar büyüktü. Selahaddîn Eyyûbî tarafından mescide hediye edilen 800 yıllık nadide minber tamamen yanmıştı.

Olay Örtülüyor...

İki gün sonra Dennis Michael Rohan adında bir şüpheli yakalandı.

Avustralya vatandaşı olan şüpheli Kıble Mescidini kendisinin ateşe verdiğini itiraf etti ve "Tanrı'dan emir aldığını, Mesih'in gelişini hızlandırmak için" yangını başlattığını söyledi.

Bir süre gözetim altında tutulan şüpheli, akli dengesinin yerinde olmadığına kanaat getirilerek ülkesi Avustralya'ya geri gönderildi.

Huzurlarınızda İslam İşbirliği Teşkilatı...

Saldırıya İslâm dünyasından çok tepki geldi.

O güne kadar bir türlü ortak hareket etmeyi beceremeyen İslâm ülkeleri, bu kez bir araya gelmeyi başardılar ve 25 Eylül 1969'da İslâm İşbirliği Teşkilatı'nı kurdular.

Fakat teşkilat kurulduğu an fare doğurdu ve şu an olduğu gibi süreci sadece kınamakla geçiştirdi.

Bu açıdan bakıldığında Mescid-i Aksâ'ya yapılan saldırı İslam aleminin sarı öküzüydü.

Bu olaydan sonra kara delik büyüdükçe büyüdü.

O gün milat oldu ve İslam alemi Filistin meselesinde sürekli taviz veren taraf oldu.

Oysa verilmesi gereken tepki bambaşka olmalıydı.

Biz Nerde Yanlış Yaptık...

Yaptığımız yanlışı, verilmesi gereken tepkinin nasıl olması gerektiğini en iyi anlatan örnek İsrail'in ilk kadın başbakanı Golda Meir'in yazdıklarıydı.

Dönemin İsrail Başbakanı Golda Meir saldırıyla ilgili hatıratlarında şöyle yazıyordu;

"O gece korkudan sabaha kadar uyumadım. Zannediyordum ki bütün Müslümanlar dört bir taraftan İsrail'e girecekler.

Lakin sabah oldu, korkulan olmadı.

İşte o zaman idrak ettim ki biz bu topraklarda dilediğimizi yapabiliriz. Zira Müslüman ümmeti uyuyan bir ümmet."

Haksız mı Meir?

Asla.

Tüm Arap ve İslam aleminde mevcut durum bu.

Kıssadan Hisse...

Bu durumun sebeplerine baktığınızda neredeyse bir asırdır o koltuklarda oturan kralların önemli bir kısmının ya Arap olmadığını ya Müslüman olmadığını ya da batı ile farklı iş ve ilişkilerde olduğunu görüyorsunuz, bu durumu fark etmesi gereken toplumların ise uyumaya devam ettiğini anlıyorsunuz.

Peki Haçlı cephesinde durum nedir?

Orada durum Arap aleminin tam tersi.

Amerika Dışişleri Bakanı Blinken, İsrail'e geldiğinde ne dedi;

"Ben buraya bir bakan olarak değil, bir Yahudi olarak geldim."

Bu lafın Türkçesi "Ben buraya bir Siyonist olarak geldim. Merak etmeyin, biriz beraberiz."

Peki Amerikan siyasetinde kaç tane Blinken var?

Çokkkk...

Peki diğer dünya devletlerinde, BM, IMF, Dünya Sağlık Örgütü gibi yapılarda, sivil toplum kuruluşlarında...

Çokkkk...

Bu tespitlerinden sonra geldiğiniz nokta şu oluyor;

İsrail terör örgütü azmasında kim azsın!

Bu saha gerçeklerinden sonra merak ettiğiniz şu oluyor;

Bu gerçekleri gördükten sonra halen "İsrail bu cesareti nereden buluyor?" diye soran var mıdır?

Sizce...