Sermayesizliğin ve tükenmişliğin işaretleri

Eminim dikkatinizden kaçmıyordur. Muhalefetin tek argümanı AK Parti ve Başkan

Erdoğan'ı eleştirmekten ibaret. Bir de siyasi istikrarsızlığın adresi olan parlamenter sistemi istiyorlar.

Bunun ötesinde hangi soruna hangi çözümü getireceklerine dair tek bir öneri hatırlayan var mı?

'Yapacağız, çözeceğiz, halledeceğiz' gibi beylik kelimeler hiçbir anlam ifade etmiyor.

Hangi sorunu nasıl çözeceksiniz? sorusunun inandırıcı cevabıdır makul siyaset.

Gerisi nefret ve düşmanlık söylemlerinin ötesine geçmiyor.

Şimdi de siyasi cinayetlerden bahsetmeye başladılar.

Siyasi cinayetleri ve faili meçhulleri tarihe gömen AK Parti iktidarında siyasi cinayetlerden bahsetmek tamamen sermayesizliğin ve tükenmişliğin işaretidir.

Muhalefetin iktidara eleştiri yöneltmesi en tabii demokratik hakkıdır.

Bu yöntem iktidara gidecek oyları olumsuz etkileyebilir.

Ama eleştirdiği konularda herhangi bir çözüm önerisi getirmemesi muhalefete oy kazandırmaz/kazandırmıyor.

Belki kararsızları artırıyor ama onlar karar verecekleri zaman 20 yılık icraatları ve çözüm önerisi sunamayan muhalefet iddialarını tarttığı zaman iktidarın kefesi yine ağır basacaktır.

Muhalefet halkı ikna edecek tek bir çözüm önerisi sunmadı bugüne kadar.

Öyle ki muhalefet iktidarı başka iktidarlarla mukayese etmiyor/edemiyor. İktidarı yine iktidarın belli dönemleriyle mukayese ediyor.

Kimileri '2007'ye kadar iktidar iyiydi sonra değişti' diyorlar; kimileri '2013'e kadar iyiydi ondan sonra bozuldu' diyorlar; kimileri de 'iktidar partisinin fabrika ayarları iyiydi ama ayarlar bozuldu' diyerek eleştiriyorlar.

Yani AK Parti alternatifinin yine AK Parti olduğunu aslında itiraf ediyorlar. Kendileri de bir öneride bulunmadıkları için seçmenin önünde iktidar partisinden ve Başkan Erdoğan'dan başka tercih kalmıyor.

Hele AK Parti'den ayrılıp parti kuran arkadaşlar, konuştukça batıyorlar. Bütün sermayeleri AK Parti ve Başkan Erdoğanlı günlere ait.

Daha önce de yazdım. Siyasette bu tür ayrılıklar olmuştur, olur, olacaktır da. Dolayısıyla tuttukları yolu tasvip etmesem de şahıslarıyla uğraşmayı ayıp sayarım. Değişik programlarda karşıma çıkanlarla da tartışmamayı tercih ediyorum. Siyasi ihtilafların kardeşlik hukukuna zarar vermesini doğru bulmuyorum.

Ancak şu kadarını ifade etmeliyim ki bir zamanlar AK Parti'de siyaset yapıp yüksek mevkilerde bulunan kimi arkadaşların bu günlerde tv kanallarında yaptıkları konuşmalar AK Parti'den ziyade kendilerine zarar vermektedir.

Konuşmalarında kurdukları partinin görüşlerini programlarını anlatmaktan çok AK Parti ve Başkan Erdoğan'a saldırmayı tercih ediyorlar ve sürekli zemin kaybediyorlar.

Maalesef dün kendilerini adam yerine koymayan hatta en ağır hakaretler savuran kesimlerle kol kola girerek dün beraber oldukları dostlarına saldırmayı sürdürüyorlar.

Öyle ki tv programcıları da onların bu yönünü depreştirmeyi tercih ediyorlar. Onlar da sözlerini esirgemiyorlar fakat konuştukça battıklarının farkında değiller. Yaptıkları makul eleştirileri de Erdoğan nefreti üzerine bina edince kusura bakmasınlar siyaset yapmış olmuyorlar aksine ihtiraslarının esiri oldukları iyice açığa çıkıyor.

Bu tavırları öyle bir noktaya geldi ki çelişkileri artık gizlenemez oldu.

En son Kübra Par dünkü yazısında bu çelişkiyi sorgulama ihtiyacı hissetti.

Daha fazla yazarak kimseyi kırmak istemem ama nefret ve ihtiras üzerine bina edilen siyasetin siyaset olmadığını hatırlatmak isterim.

Olmadığını anketlerde ilmelyakın görüyorlar; 2023 seçimlerinde hakkalyakın görecekler. Yazık olacak.

Yazık onca emeğe! Yazık onca insana!