Yapýmý TRT'ye ait olan Selahaddin Eyyubi dizisinin galasýna davet edildim. Gazze savaþýyla denk mi düþtü yoksa zaten bir öngörü projesi miydi bilmiyorum ancak ziyadesiyle önem atfedilmesi gereken bir yapým olduðuna inandýðým için heyecanla iþtirak ettim.
Gala sonrasý gecenin ilerleyen saatlerinde sosyal medyada birkaç gün önce yapýlmýþ duyuru niteliðinde bir haber gördüm. Marmara Üniversitesi Ýslam Ekonomisi ve Finansý Enstitüsü Öðretim Üyeleri'nin "Ýsrail destekçilerinin boykot uygulamasý hakkýnda kamuoyuna duyurusu" haberi.
Dizinin bende oluþturduðu duygularla bu haberi okuyunca tarihin bazý sahnelerinin günümüzle birleþtirilmesi gerektiðine kanaat getirdim.
Tabiri caizse Gazze özelinde Kudüs, Haçlýlarýn elinde bulunduðu döneme benzer manzaralar yaþýyor.
Kan, þiddet, zulüm...
Ne yapmalý ki Kudüs, terör örgütü Ýsrail'in iþgalinden kurtulsun?
Acaba Selahaddin Eyyubi, Haçlýlarýn mezalimine nasýl son vermiþti?
Kudüs'ün fethini sadece Selahaddin Eyyubi üzerinden deðerlendirmek, bizi ibret/örnek alýnmasý yönünden eksik sonuçlara ulaþtýrabilir.
Ýbn-i Haldun'un "Geçmiþler geleceðe, suyun suya benzediðinden daha çok benzer." sözünden hareketle, Kudüs'ün fethini Zengîler döneminden itibaren gözden geçirmemiz, fetihten ibret ve dahi örnek almamýz gerekiyor.
Nureddin Zengî'nin emir olmasýyla iþaret ettiði iki tespit vardý. Bunlardan birisi þuydu; ancak dört merkezin kalbinin ve kaderinin birbirine baðlanmasý durumunda Ýslam iþbirliði saðlanacak ve Kudüs ancak o zaman yeniden fethedilebilecekti.
Kahire, Þam, Musul, Halep merkezleri Kudüs'e yapýlacak bir seferin önünde adeta bariyer görevi görüyordu. Bu merkezler inanç problemleri sebebiyle Haçlýlarýn oyuncaðý haline gelmiþti.
O yüzden Nureddin Zengî, stratejisini direkt Kudüs üzerine saldýrmaktan ziyade bu merkezleri fethetmek üzerine kurdu.
Ýkinci tespiti ise ümmetin ne gündeminde ne de þuurunda Kudüs bilincinin olmamasý durumuydu. Kudüs konusunda dar bir çerçevede bilgi sahibi olan halkýn eðitilmesi ve bilinçlendirilmesi gerekiyordu.
Zengî bu amaçla dönemin âlimlerini toplayarak onlardan halký Kudüs konusunda bilinçlendirmelerini istedi.
Bu minvalde baþlatýlan eðitim seferberliði Nureddin Zengî'ye Nizamülmülk'ten sonra en çok medrese yaptýran hükümdar unvanýný vermiþtir.
Nureddin Zengî'nin ömrü neticeyi görmeye yetmedi. Ancak arkadaþý Selahaddin Yusuf Eyyubi görevi devraldý ve Zengî'nin reçetesini uygulamaya devam etti.
Tam 12 yýl boyunca âlimler vaazlarda, medreselerde, hutbelerde ve hususi sohbetlerde Kudüs'ü anlattýlar. Dönemin sonuna gelindiðinde Kudüs'e kavuþmak aþkýyla yanýp tutuþan ümmet nihayet bu amacýný gerçekleþtirdi.
Ve Selahaddin Yusuf Eyyubi, komutasý altýnda tuttuðu Kahire, Þam, Musul, Halep fetihlerinin ve metodolojik eðitim seferberliðinin sonucunda 12 günde Kudüs'ü Haçlýlarýn elinden alarak yeniden özgürleþtirdi.
Ýbn Haldun'un suyun suya benzemesi sözüne etkili bir örnek verelim.
Yavuz Sultan Selim Kudüs'ün yönetimini alarak hilafetin Osmanlý'nýn eline geçmesini arzuluyordu. Ridaniye Seferi'ni ve stratejik ehemmiyetini bilmeden ve anlamadan bu konu hakkýnda fikir beyan etmek eksik kalýr.
Selim Han, Mercidabýk savaþýyla Þam'ý ve Ridaniye savaþýyla da Kahire'yi ele geçirdi. Yapýlan bu savaþlar büyük seferin kilidini kýrmýþtýr.
Zengî'nin özellikle eðitim taktiðine bugün de ihtiyaç var.
Ezgiler, þarkýlar tellendirmeliyiz. Belgeseller çekmeli, animasyon ve çizgi filmlerle çocuklarýmýzýn hafýzasýna Kudüs'ü yerleþtirmeliyiz. Mümkünse MEB, okullarda Mescidi Aksa haftasý benzeri bir seferberlik baþlatmalýdýr. Dergiler, kitaplar, TV programlarý yapýlmalýdýr.
Erbabý ilim konuþtuðunda bütün dejenerasyona raðmen en muteber kesim akademisyenlerdir. Akademisyenler cübbelerini Kudüs için giymelidirler.
Ýlahiyat hocalarý ya da tarihçiler deðildir sadece konunun ehli. Bu meseleye aklý eren bütün akademisyenler ehil sayýlýr.
Devlet tarafýndan da desteklenecek bu seferberlikle önce þuur kazanýlacaktýr; sonrasýnda ise, Siyonizm'in ve Haçlýlarýn oyuncaðý haline dönüþmüþ darbeci Sisi elindeki Kahire, cani Esed elindeki Þam ve Humus, terör kuklacýsý ABD'nin elindeki Halep'in Müslümanlarýn komutasýnda olmasý hayal deðildir.
Bu þehirlerin kalbini ve kaderini birleþtirmekle iþe koyulmalýyýz.
Hamasetten uzak, gösteriþten uzak, baðýrýp çaðýrmaktan uzak bir Kudüs bilinci oluþturmalýyýz.
Kudüs esaret altýndayken, gülmeyi kendine haram eden bir Kudüs bilinci oluþturmalýyýz.
Duygularý deðil aklý ön plana çýkaran bir Kudüs bilinci oluþturmalýyýz.
Bu yapýlmadýðý sürece Endülüs'ü terk ederken gözyaþlarýný döken son Melik'e annesinin söylediði sözlerin muhatabý oluruz: "Erkekler gibi savaþamadýn þimdi kadýnlar gibi aðlarsýn..."