“Sizin ekonominizi mahvedeceğim!”

Eski ABD Başkanı Trump'ın 7 Ekim 2019'da sosyal medya hesabından savurduğu hadsiz ve akılsız tehdit Türkiye'nin halihazırda neyle mücadele ettiğini de ortaya koyuyor.

"...tekrar ediyorum, eğer Türkiye benim müstesna ve eşsiz bilgeliğimle belirlediğim sınırların dışına çıkarsa (daha önce de yaptığım gibi) Türkiye ekonomisini mahvederim..."

Trump kibirli, dengesiz ve patavatsız bir siyasetçi olduğu için bu kadar çıplak konuştu. Diğer ABD Başkanları gibi çirkin sözlerini diplomatik bir dille ambalajlamadı.

Biliyoruz ki Beyaz Saray'ın Türkiye'ye bakışı budur.

Bu bakış yeni değildir.

Yeni olan Türkiye'nin farklı alanlarda verdiği bağımsızlık savaşını şimdi ekonomik alanda da vermekteki kararlılığıdır.

Evet Türkiye bir kurtuluş savaşı veriyor.

Ve diğer alanlarda kazandığı bağımsızlığı ekonomik alanda da kazanacak.

**

ABD İkinci Dünya Savaşı sonrasında Sovyet tehdidine karşı geliştirdiği Truman Doktrini ve Marshall Planıyla, Türkiye'ye yaptığı askeri ve ekonomik yardımlar karşılığında sadece Türk dış politikasını değil ekonomisini de rehin aldı.

Askeri manada SSCB'ye karşı Türkiye'yi Orta Doğu'nun kalesi olarak tanımladı. Kültürel olarak "küçük Amerika". Tarıma dayalı bir kalkınma planı çizildi ve Türkiye'ye "Avrupa'yı besleyeceksin" denildi. Katma değeri olan bir şey üretmesine de izin verilmedi.

Bu bağımlılık hali, ABD'den gelen askeri, ekonomik yardımlar, siyasi dayatmalar 2 bin yıllık devlet geleneğine sahip Türk Milletinin izzeti nefsine çok ağır geldi.

Ekonomik ve askeri bağımlılığın doğal bir neticesi olarak Türkiye siyasi istikrar görmedi. Darbeler, muhtıralar, vesayet düzeni, üretilen ve sık sık harekete geçirilen fay hatları, bir nedenle kışkırtılıp sokağa sürülen toplumsal kesimler, soldan sağa dizayn edilip silahlandırılan terör örgütleri hiç eksik olmadı.

Bu döngüyü kırmak isteyen siyasilerin başına neler geldiği herkesçe malum.

Erdoğan liderliğindeki AK Parti ise rasyonel bir stratejiyle Türkiye demokrasisini işletmeye, ülkenin dış politikasını, ordusunu, sanayisini, akademisini ve nihayet ekonomisini bu boyunduruktan kurtarmaya çalışıyor.

**

E-muhtırayla, kapatma davasıyla, medya dayağıyla, meydan mitingleriyle, "sakın ha cumhurbaşkanı seçmeye kalkma, sakın ha" tehditlerine rağmen Erdoğan ve AK Parti halktan teveccüh görmeye devam etti.

Türkiye için verilen mücadeleye seçmen oylarıyla destek çıktı.

"Dik dur eğilme, bu millet seninle" cümlesi boşuna söylenmedi.

Bu nedenledir ki 2013'te patlak veren saldırılar silsilesinin hala açık hedefi Erdoğan.

TIME dergisi Türkiye'yi 2022'nin en büyük küresel risk başlıklarından biri olarak gösterirken Erdoğan'ı vurmaya çalıştığı çok açık.

Medya üzerinden gelen saldırılar Erdoğan'ın arkasındaki siyasi yapıyı da hedef alıyor. Vatan sevdası ve gönüllülük esasıyla yaz kış demeden çalışan yüzbinlerce AK Partiliyi aşağılayıp moral bozmanın faturasının Erdoğan'a ve Türkiye'ye çıkacağını gayet iyi biliyorlar.

**

Türkiye'yi ekonomik bağımlılıktan kurtarmak için cesur bir adım attı Cumhurbaşkanı. Enflasyonu yüksek faizle kontrol etmek şeklindeki dayatılmış ekonomik modeli terk etti.

Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla sayesinde gerçek bir kalkınmayla neticelenecek ekonomik modeli uygulamaya koydu. Hem dokuz yıldır farklı biçimlerde aralıksız süren saldırıların tortuları, hem ekonomik kuşatmanın etkileri, hem de pandemi sonrası dönemde risk kadar fırsatlar da sunan dönemde yeni ekonomik modele geçmenin verdiği geçici kimi sıkıntılar nedeniyle zorlanıyoruz.

Ama geçecek.

Yatırım, istihdam, üretim, ihracat çarkı dönüp devrini tamamladığında hem Türk Lirası kazanacak hem refah toplumun her kesime dağılacak.

Türkiye tarihinin en parlak ekonomik verilerine ulaştığımız, IMF borcunu bitirdiğimiz Haziran 2013'te Gezi'nin ne diye patlatıldığını, Türkiye aleyhine ne tür bir mekanizmanın harekete geçirildiğini bugünden bakınca çok daha iyi görüyoruz artık.

O günlerde de gerçeğin üstüne çökertilen sise pusa rağmen hakikati el yordamıyla da olsa sezebilmiştik hamdolsun.

Gezi kalkışmasına sabrederken, 17-25 Aralık operasyonunun, 6-8 Ekim Kobani olaylarının arkasındaki kumpası çözerken, 15 Temmuz FETÖ işgaline karşı koyarken, PKK, DEAŞ, FETÖ, DHKPC ve benzerleri eş zamanlı olarak üzerimize salınırken, canımıza vatanımıza kastederken de zorlandık evet. Ama mücadeleden vazgeçmedik.

Hepsi geride kaldı çok şükür.

Şimdi sıra ekonomik bağımsızlıkta. Dolar vesayetinden kurtulmalıyız. Ekonomistlerin ifadesiyle altı ay kadar sürecek dar boğazın ardından engin denizlerdeyiz inşallah.