Pandemiyi bile sömüren hırs bitmeden bu virüs bitmez

İnterneti, “Dünya global bir köy oldu” diye tanıtmışlardı ama bu ifadenin, pazarlama sloganından ibaret olduğu çabuk anlaşıldı. Çünkü, dünyanın; zannedildiği gibi uçsuz bucaksız bir gezegen olmadığını anlamışlarsa, tutum ve davranışlarında bazı değişiklikler yapmaları gerekiyordu.

Zira dünyanın “çok küçük” olduğunu söyleyenler, havasını; suyunu; yine hiç bitmeyecekmiş gibi hoyratça kullanmaktan vazgeçmediler. Daha da fenası, “komşularının” neyi varsa alarak, sömürü sefası sürmeye devam ettiler.

Kendi refahları için başkalarının yurdunu işgal ediyor veya envaiçeşit teröristi üzerlerine salıyorlardı. Sonra da, senaryosunu yazdıkları bu kanlı filmleri; purolarını tüttürerek; vahşi bir zevkle izliyorlardı. O ateşin; bu koca dünyada(!); kıtaları aşarak kendilerine ulaşamayacağını zannediyorlardı.

Halbuki dünyanın “bir köy”den ibaret olduğunu anlayanların, ancak o köydeki herkes mutlu olursa mutlu kalabileceklerini de bilmesi gerekiyordu.

Üstelik mülteci akınından terör saldırılarına; nice sinyaller almışlardı ama Nuh Tufanından; yüksek dağlara çıkarak kurtulabileceğini söyleyen ahmaklar gibi “duvar” örerek huzurlu kalabileceklerini zannetmişlerdi.

Oysa o gelenler “mülteci” değil, yüzyıllardır gasp edilen haklarını isteyen alacaklılardı. Ama bu gerçeği emperyalistlerin hiç anlamadığı; aynı coğrafyaları yeni yöntemlerle sömürmeye devam etmelerinden anlaşılıyordu.

Tam bu dönemde başlayan Korona salgını beni çok umutlandırmıştı.

Global köyün “sorumsuz ağaları” artık ülke sınırlarının; bahçelerini koruyan çitler kadar önemi kalmadığını anlar ve kendisi için istemediğini; komşusu için de istememesi gerektiğini öğrenir diye düşünüyordum.

Zira medeniyetin(!) zirvesindeki Avrupa ve Amerika, dünyanın öbür ucunda ortaya çıkan ve göstere göstere yayılan bir virüse engel olamamıştı. Demek ki, bütün insanlar sağlıklı olmadıkça; sizin sağlığınız da tehlikedeydi.

Biz bu gerçeği zaten biliyorduk. Onun için asırlardır; “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyorduk. “Komşu” kavramını ise bütün dünyada yaşayan; bizim gibi inanmayan insanları kapsayacak kadar geniş tutuyor, kafirin hakkının; Müslümanın hakkından önce geldiğine inanıyorduk.

Onun için içimizdeki bencillerin; seviyesiz eleştirilerine rağmen kendi insanlarımızla birlikte yüzlerce ülkeye de maske, dezenfektan, solunum cihazı gibi zaruri sağlık malzemesi gönderiyorduk.

Ama maalesef yanılmışım…

Global köyün “yularsız boğaları”nı bu küresel bela da durduramamıştı.

Dünya Sağlık Örgütü Başkanı Ghebreyesus, 49 zengin ülkede; 39 milyon doz aşı yapılırken, fakir bir ülkeye sadece 25 doz aşı verildiğini belirterek, “Dünya feci bir ahlaki çöküşün eşiğinde” diyor.

Daha doğrusu, dünyayı; birkaç doyumsuz ejderha feci bir çöküşe götürüyor.

Bu nasıl bir düzen ki, bütün dünyanın ekonomisini felç eden pandemi, aynı dünyanın en zengin 10 kapitalistine; tam 550 milyar (milyon değil) dolar; ekstra kazanç sağlıyor.

Kendileri bilir…

Yalnız şunu da bilmelerinde fayda var. Sömüre sömüre öfke topuna döndürdükleri dünya; artık patlamak üzeredir. Küresel adaletsizliğe karşı asırlardır biriken tepki; taşmak için sadece “son damla”yı beklemektedir.

Hatta dünyanın dört bir yanından “patlama” sesleri gelmektedir. Bu “bomba”yı, koronavirüs ateşliyor olabilir ama pandemiyi falan mumla aratacak çaptadır.

Fakat bu öfkenin boyutları, gözünü hırs bürüyen; beyni sadece “sömürü” düşünen küresel bencillerin anlayamayacağı kadar büyüktür.

Ve bunu anladıklarında iş işten geçmiş olabilir…